Ziyarete hazır mıyız?
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi içinde yer alan Saint Pierre Kilisesi (2011 senesinde) ve Titus Tüneli (2014 senesinde) yetmeli mi? Peki, diğerleri noktasında neredeyiz? Ama en çok da, ne durumdayız?
8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak kabul edilen “UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kapsamında Hatay’dan şu ana dek 2 yer UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. Saint Pierre Kilisesi 2011 senesinde, Titus Tüneli ise 2014 senesinde listeye Hatay’dan eklenen iki tarihi nokta oldu.
Ancak, Titus gibi listeye girme potansiyeli olan birçok yer, bugün ciddi sorunlarla baş etmeye çalışıyor. 18-24 Mayıs Müzeler Haftası kapsamında gündeme gelen bu yerlerin başında, Saint Simon Manastırı ve Beşikli Mağara geliyor. Ancak her iki noktada beklenen ve istenen koruma standardının halen oluşturulamamış olması üzüyor.
-BELKİ DE İSTEMEDİLER!-
Hatay gibi, özellikle inanç turizmi başlığında ciddi bir potansiyel barındıran bir kentin neden bu kadar geri planda kaldığını sormak gerekir mi? Yoksa bu soruyu, ‘geri planda kalması özellikle mi isteniyor’ diye mi değiştirsek?
Bu konuda konuşan, ancak ismini vermek istemeyen bir turizmci konuyu şöyle değerlendirdi:
“Vatikan tarafından ‘resmen’ bir hac merkezi olarak tanındığında, ‘Antakya için artık hiç bir şey eskiden olduğu gibi kalmayacak’ deniyordu. Çünkü bu önemli bir avantajdı. Her sene binlerce ve hatta on binlerce ziyaretçi, hacı olmak isteyenlerin kalabalığı demekti bu… Ama olmadı! Ne Saint Pierre böylesi bir kalabalığa ev sahipliği yaptı ne de bu kalabalık için kent idaresi hazırdı, ki belli ki istenmedi. Çünkü bizlere gelen çok net bir bilgi vardı o dönemden… O bilgi, Vatikan’ın Türkiye’ye Saint Pierre için başvurduğu ve hazırlanacak proje kapsamında gerekenlerin yapılması için çalışmaları finanse etmek istediği yönündeydi. Resmi olarak onaylanan bir bilgi değil bu. Ama buna dair bir proje hazırlığı yapıldığını biliyoruz. Ancak bu teklif kabul görmedi. Ne hayata geçti ne de kamuoyu ile paylaşıldı. Hatta şehir efsanesi gibi anlatılıp durdu.
Peki, biz ne yaptık? Bugün Saint Pierre Kilisesi’ni nasıl bir konuma getirdik? Ne kadar canlandırabildik? Konuyu Suriye’deki sorunlar bağlamında açıklamaya kalkmasın kimse. Çünkü o kriz ortaya çıkmadan da eldeki bu değer atıl durumdaydı ve bizler yine hiçbir şey yapmıyorduk.
Aslında önceliklerimizi bilmiyoruz. Künefeyi birkaç metre havaya atıp, alkışlar arasında serenat yapıyoruz. Bu muyuz peki? Koca şehir bu mu? Soruyorum. Çünkü buymuşuz gibi, tüm tanıtımlarda künefenin başrolde olduğu bir tanıtım algısı göze çarpıyor. Başarılı mı? Değil…
Tabi son dönem yapılan haberlerle gündeme taşınan 1700 yaşındaki Saint Simon Manastırı’nı da unutmamak gerek. En son halini izleyenler, dünün emanetlerine binlerce yıldır bekçilik yapan bu şehir adına utanmış mıdır sahi? Düşünün ki, yabani otların arasında kalmış, neredeyse kaybolmuş bir dün… Sprey boyalarla kirletilmiş bir tarih.
Ama en çok da merak ettiğim şey, Manastır’ın arka kısmında yer alan harabe binanın hangi ara oraya dikildiği… Hadi tamam dikildi! Tamam da, harabe haldeki yıkıntı neden hala orada? Alan niye tamamen temizlenmemiş? Ama şükretmek gerek, son 2 senedir bekçi sistemine geçmişler. Koruma altına almak en sonunda akıllarına gelmiş. Ama keşke Manastır’a giden yolu yapmadan önce, Manastır’ı ziyaret edilebilir hale getirselermiş… Çünkü bu şekilde sadece kendimize güldürüyoruz!”
-BENZER SORUNLAR
2014’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmeyi başarmış Titus ve hemen yanı başındaki Beşikli Mağaraları için de benzer olumsuz tabloları konuşmamız bir tesadüf mü, yoksa ‘kent idaresini’ ana başlık yapacak başka başka nedenler arasında dolaşmamız mı gerekiyor?
Peki, ne tür sorunlardan mı bahsediyoruz? Mesela, Seleukeia Pieria (Pieria’daki Seleukeia) antik kentinin en önemli kalıntılarından birisi kabul edilen Beşikli Kaya Mezarları’nın önündeki ahşap engellerin uzun zamandır olmamasını fırsat bilen misafirlerin tarihi alanın üzerinde yürümesi, poz verip fotoğraf çektirmesi ve bu korumasız hali adeta belgelemesi! Mezarların içinde fark edilen izmaritler ve çöpler ise işin utandıran kısmına girsin. Tabi, Titus’ta da fark edilen ve burada da devam eden sprey boya kirliliğini unutmamak şartıyla…
Eldeki bu tabloya ek yapan Antakyalı Turizmci devam etsin mi?
“Misafirlerimizin en fazla merak ettiği alanlar, genelde bu kentin çok dinli ve çok kültürlü yapısına karşılık gelen yerler… Saint Pierre Kilisesi, Saint Simon Manastırı, Titus Tüneli ve Beşikli Mağarası… Eldeki en iyi durumda olanı, Saint Pierre! Ama oraya gidenleri hayal kırıklığına uğratan bir hediyelik eşya mağazası var. Gayet düzensiz, adeta depo gibi! Titus Tüneli ise daha iyi durumda. Tünele inen bir merdiven eklendi son olarak. Şimdi gelen misafirlerimizi Tünel içinde ilerlemek istediklerinde ‘yol kapalı’ demiyoruz. Ama o tünele gidinceye kadar, yol boyunca sizi duvarlarda sprey boyalar karşılıyor, koca koca kalpler içine çizilen isimler karşılıyor. Beşikli’de de durum farksız. Mezarlar önündeki ahşap engeller uzun zamandır yok. Bu ise mezarları açık bir alan haline getiriyor gelenler için. Biz gördükçe insanları uyarıyoruz, ama kurumsal bir mesaj vermemiz gerekmez mi? O yüzden de bu kırık kısımların onarılması ve yeniden işler hale getirilmesi gerekmez mi?
18-24 Mayıs Müzeler Haftası’nı kutlamak için en ideal şehirdeyiz aslında. Anlatacak ve paylaşacak çok şeyimiz var. Ama o anlatacak ve paylaşacak şeylerimizi ne yazık ki istenildiği ve beklenildiği ölçüde koruyamamışız.” -Tamer Yazar-