“Çevremizde birçok düşmanla mücadele ettiğimiz bu hassas süreçte bir de Kıbrıs Cumhurbaşkanı krizi yaşanmamalı” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Mustafa Akıncı’nın kazanma ihtimali, bizi ‘yavru vatan’ ile didişme noktasına getirmemeli” tespitinde durdu.
Ankara’nın yakından takip ettiği Kuzey Kıbrıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. İkinci tur seçimler 18 Ekim Pazar günü yapılacak. Resmi olmayan ilk verilere göre, Ersin Tatar oyların yüzde 32,3’ünü aldı. Aynı sonuçlara göre, halen Cumhurbaşkanı olan bağımsız aday Mustafa Akıncı ise seçimi ikinci sırada tamamladı. Akıncı’nın oy oranı, yüzde 29,8 olarak açıklandı.
198 bin 957 seçmenin 115 bin 806’sının 738 sandıkta oy kullandığı seçime dair bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi GİK üyesi, siyasetin Hatay’daki önemli aktörlerinden Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, Ankara’da iktidar kanadının destek verdiği ‘Ersin Tatar’ isminde dururken, “Mustafa Akıncı’nın kazanma ihtimali, bizi ‘yavru vatan’ ile didişme noktasına getirmemeli” dedi.
Çalışkan’ın, “Kıbrıs’ın Geleceği ve Dış Politikada Beceriksizlik” başlığında kaleme aldığı son yazısı ara başlıklar halinde şöyle:
-TEK TARAFLI!-
Kıbrıs’ın kuzeyinde, tek taraflı ilan edilen ve sadece Türkiye’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 10. kez cumhurbaşkanını seçmek için sandık başındaydı. Seçimin ilk tur sonuçlarının açıklanmasının ardından, mevcut Cumhurbaşkanı ve adayı Mustafa Akıncı, Türkiye’ye seslenerek, “Siz, ‘Sizin cumhurbaşkanınız bu olacak’ deme hak ve yetkisine zaten sahip değilsiniz” açıklamasını yaparak, seçimleri ilginç bir noktaya getirdi. Akıncı, Ankara hükümetini seçimlere müdahale etmekle suçladı. Ersin Tatar ise Kıbrıs Türk halkının demokratik iradesini ortaya koyduğunu ifade etti.
-KRİZ Mİ?-
Yıllardır çözülemeyen Kıbrıs sorunu, şimdi de seçimleriyle gündemimizde. Seçim sonuçları, Türkiye açısından ciddi bir krize dön(üş)müş durumda. Zira seçimin galibi olması muhtemel Mustafa Akıncı’nın Rum kesimiyle yaşanan sorunlara bakış açısı ve çözüm önerileri, Türkiye’nin dış politikasıyla uyuşmuyor.
Aslında bu anlaşmazlığın ne olduğu da tam olarak belli değil. “Annan Planı”na evet diyerek Kıbrıs’taki varlığını tehlikeye atmayı kabul eden Ankara Hükümetinin, Mustafa Akıncı’yla neden ve nasıl bir problem yaşadığını bilemiyoruz. Özünde kendileri de farklı çözüm üretmiş değillerdi. Bizimkiler yapınca sorun değil, ama o yapınca suç(!) oldu.
-BEDEL!-
Geçmişte Kıbrıs için çok fazla bedel ödeyen Türkiye’nin, bu noktada daha dikkatli ve planlı hareket etmesi gerekmez miydi? Kıbrıs’ta tam olarak neyi istediğimizi anlatmakta güçlük mü çekiyoruz? Seçim sonucu üzerine yapılan yorumlarda ciddi bir başarısızlığa dikkat çekiliyor. Zira Mustafa Akıncı’nın kazanma ihtimali, bizi “yavru vatan” ile didişme noktasına getirmemelidir. Çevremizde birçok düşmanla mücadele ettiğimiz bu hassas süreçte, bir de Kıbrıs Cumhurbaşkanı krizi yaşanmamalı…
-ROLÜMÜZ!-
Türkiye, Kıbrıs konusunda “ana vatan ülke” konumunu ve “ağabey” rolünü sürdürmelidir. Her kim kazanırsa kazansın, “Kıbrıs bizim milli davamızdır” denmelidir. İkinci turda sandıktan ne çıkarsa çıksın, bir diyalog imkanı üzerinde çalışılmalıdır. Yoksa dış politikada, başta Suriye ve Mısır olmak üzere, hamasetle burnumuzu soktuğumuz her yerde yaşanan acı sonuçların faturasını sadece Kıbrıslılar değil, hepimiz birlikte öderiz.
-MANİPÜLASYON!-
İkinci tur seçimlerinde Akıncı’nın veya Tatar’ın kazanması, Türkiye’nin konumunu değiştirmemelidir. Manipüle ettiğimiz bu seçim süreci, bizi, tarihimizde ilk kez bu kadar Kıbrıs’ta zayıf duruma düşürür. Kıbrıs giderse, Akdeniz’de hiçbir iddiadan söz edemeyiz. Kıbrıs’ta çıkan sonuca saygı göstererek, “kim kazanırsa kazansın Kıbrıs kazandı, Türkiye kazandı” denmelidir. Tersi bir durum olursa, Rum kesimi, masadaki ve sahadaki konumunu güçlendirir.
İnsan hayret ediyor… Nasıl oldu, hangi ara, seçimde taraf olarak Kıbrıs’ın geleceğini tehlikeye atma becerisi gösterdik ve dış politikadaki beceriksizliklerimize bir yenisini daha ekledik? Tamer Yazar