İzmir açıklarında, Ege denizinde oluşan deprem nedeniyle geçtiğimiz hafta sonu tüm Türkiye büyük bir üzüntüye ve yasa büründü.
Ağırlıklı olarak Seferihisar ve Bayraklı’da tahribatını yapan deprem nedeniyle şuana kadar 79 can kaybımız ve 962 yaralımız olmuştur.
Depremin oluşması ile birlikte kurtarma faaliyetleri başlamış ve birçok insanımız göçük altından canlı olarak çıkartılmıştır. Sesimi duyuyor musun cümlesi de sık sık duyulur olmuştur.
Depremin oluşturduğu zararın daha çok yeni yapılarda olması oldukça dikkat çekmektedir.
1999 depreminden gereken ders alınmış olsa idi, bugünkü kayıplar meydana gelmeyecek, bugünkü üzüntüler oluşmayacaktı.
Konusunda uzman olanların sık sık dile getirdikleri gibi deprem öldürmez, bina öldürür.
Bu nedenle 1999 depreminden yeterince ders alınmadığı görülmektedir.
İzmir açıklarında meydana gelen depremin 6.6-6.9 şiddetinde olduğu açıklanmıştır. Ama yabancı kaynaklara göre de depremin şiddeti 7.dir
Böyle büyük bir şiddette olan bu depremin hafife alınmaması ve hiç olmazsa gereken dersin çıkartılması suretiyle, deprem kuşağı üzerinde olan ülkemizin başka felaketlerle karşı karşıya kalınmaması için gerekenler yapılmalıdır.
Depremle birlikte ulusça birlik ve beraberlik içerisinde olmamız ve yaraların sarılması için gereken çabayı göstermemiz gerekirken, ne yazık ki bazı kendini bilmezlerin sosyal medyada yaptığı yakışıksız açıklamalar, yaşanan üzüntünün bir kat daha artmasına neden olmuştur.
İzmirlileri hakir gören, onların yaşam biçimini eleştirmek suretiyle bu depremi buna bağlayan bir anlayışın varlığı ve sayıları az da olsa bu tür görüşlerin böylesi bir felaket anında dahi açıklanmasında sakınca görülmemesi bu yola başvuranları toplum önünde daha da küçültmüş ve kanımıza göre yerin dibine batıracak şekilde tepki gösterilmesine neden olmuştur.
Ulusça yaşanan felaketin üstesinden gelmek, oluşan yaraları sarmak için çaba sarf ederken, böylesi bir anlayışın var oluşunu görmek, akıl ve mantıkla izah ve kabul edilir bir durum olmasa gerek.
Bugün yaşanan deprem faciasının 5. günüdür. Elbette ki oluşan yaraların sarılması için çaba sarf edilecek, kayıplar için gözyaşı dökülecek, yaralıların acil şifa bulmaları için dua edilecek, uğranılan maddi zararların telafisi için gereken yardımlar yapılacaktır.
Ama diliyoruz ki; bunlar olurken, tıpkı 1999 depreminden sonraki süreç gibi, bu deprem sonrasında da unutma hastalığı yine gündeme gelmesin, her şey unutulmaya ve zamana terk edilmek suretiyle aynı hataların tekrarına izin verilmesin.
Eğer gereken ders alınır, depremin can kaybına neden olacak şekilde tahribatını ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması yoluna gidilirse, hiç olmazsa bundan sonra oluşacak olan depremlerde böylesi kayıplara rastlanmaz, böylesi tahribat meydana gelmez.
Bu nedenle İzmir depreminden unutkanlık hastalığını elimizin tersi ile ötelemek suretiyle gereken ders alınmalı ve bu doğrultuda atılacak olan olumlu adımlarla yeni felaketlerin önüne geçilmelidir.
Hatırdan uzak tutulmamalıdır ki; Türkiye deprem kuşağı üzerindedir. Yine unutmamak gerekir ki; Hatayımız da birinci dereceden deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Her an ülkemizin herhangi bir yerinde bu tür depremlerin olabileceği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Şu veya bu nedenlerle, şu ve ya bu düşünceyle, alınması gereken önlemler alınmaz, yeni yeni deprem felaketleri ile karşılaşılırsa, unutulmamalıdır ki, buna sebebiyet verenler tarih önünde hesap veremeyecekler ve başları öne eğik olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışacaklardır.
İzmir Seferihisar ve Bayraklı’daki yaşanan deprem faciası nedeniyle, kaybettiklerimize tanrıdan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerken, depremin öldürmediği, binanın öldürdüğü gerçeğini hatırdan çıkartmamak suretiyle, hiç olmazsa bundan sonrası için gereken önlemler alınarak ulusumuzun bir daha böyle felaketlerle karşı karşıya kalmamasını diliyoruz…
YORUMLAR