Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

Yeni dönem ve CIA operasyonları

ABD’de yeni bir dönem başlıyor. Yeni Başkan Biden, CIA (Merkezi İstihbarat Teşkilatı) direktörlüğüne William Burns’ü getirdi. CIA geçmişi olmayan önemli bir diplomat. Asker ya da istihbaratçı değil. Bunun başlıca nedeni Rusya, Çin ve İran’a karşı mücadelede CIA’nın etkin rol alacağı operasyonların işaret fişeği. Diplomasiyi önceleyen, kurumsal devlet sınırlarında hareket eden tecrübeli bir diplomatın CIA’nın başında olmasının sonuç almada daha etkili olacağı düşünülüyor. Rusya’da, Ürdün’de elçilik yapmış, İran’la nükleer müzakerelere katılmış, ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşarlığı yapmış biri. İran’ı ve Rusya’yı, Ortadoğu’yu tanıyor. Peki CIA’nın tarihi ne diyor? Tarih bir dikiz aynası arada bir bakılması gereken.

YUNANİSTAN
1973 yılında, muhaliflere işkence uygulayan Yunan cuntasını destekleyen tek ülke ABD idi. ABD İstihbarat Örgütü CIA, albayların insan hakları ihlallerini dahi görmezden geliyordu. 1974 baharında, cuntanın başkanlığını 22 yıldır CIA ile çalışan General Ioannidis devraldı. CIA, Yunan cuntasının başına işbirliği yaptığı generali getirmişti.

LİBYA
1981 Ocak ayında, CIA’ya Libya diktatörü Kaddafi hakkında bir şeyler yapması söylendi. CIA, Libya operasyonlarını bu ülkenin sınır komşusu Çad üzerinden yürütmeye karar verdi. Afrika’nın bu en yalnız ve en fakir ülkesinin yönetimi, bu amaçla kontrol altına alınacaktı. Bu konuda ajanlık yapması için Çad’ın Savunma Bakanı iken yönetimle ters düşen ve iki bin savaşçısıyla Batı Sudan’a geçen Habre seçildi. ABD’nin resmi politikası, çatışan hizipler arasında uzlaşma sağlanmasına yönelikti, ama gerçek farklıydı. ABD, sırf Kaddafi’nin düşmanı olduğu için Habre’yi desteklemiş ve 1982’de Çad iktidarını ele geçirmesini sağlamıştı. Oysa ABD halkı, Çad adında bir ülkenin varlığından bile habersizdi. CIA, Kaddafi’yi deviremedi…

SURİYE
CIA, 1949 yılında Suriye’nin başına Amerikan yanlısı bir albay olan Adib Sishaklı’yı getirmişti. Ancak, albayın iktidarı dört yıl sonra Baas’çılar tarafından devrildi. CIA, Suriye’de CIA destekli bir askeri darbe ortamının olgunlaştığı değerlendirmesini yaparak, Irak, Lübnan ve Ürdün’de sabotajlar gerçekleştirdi ve suçu Suriye’ye attı. Ayrıca, Şam’daki Müslüman Kardeşler örgütünü rejim aleyhine ayaklandırıyordu. CIA, Suriye’nin en güçlü adamlarından biri olan İstihbarat’ın başındaki Abdülhamit Seraj ile Genelkurmay Başkanı ve Komünist Partisinin liderini kurban olarak seçti. Bunların yok edilmeleri görevi, ABD’nin Şam Büyükelçiliğinde memur olan ajan Rocky Stone’a verildi. Stone, para ve siyasi gelecek vaadiyle Suriye ordusu içinden kendine bir yandaş takımı kurmaya başladı. Suriye İstihbarat Başkanı Abdülhamit Seraj bu komployu sezdi ve Amerikalılara bir tuzak hazırladı. Subaylar paraları aldıktan sonra basına çıkarak, “Ahlaksız Amerikalı iblisler, yasal düzenimizi bozmak için işte bu paraları verdiler” şeklinde itirafta bulundular. ABD’li CIA ajanı Stone gözaltına alındı, sorgulandı ve sınır dışı edildi. Yaşanan bu siyasi kargaşa sonunda, Suriye ve Mısır, Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu olaylar, Orta Doğu’da ABD karşıtlığının temelini oluşturdu ve bölgede Sovyet Rusya etkinliğini artırdı. CIA, Suriye’de başarısız oldu…

IRAK
Irak’ta, CIA ajanları ülkenin siyasi ve askeri liderlerine silah ve para sağlıyor, karşılığında komünizm karşıtı bir cephe oluşturmaya çalışıyordu. 14 Temmuz 1958 gecesi, Amerikan yanlısı olan Irak yönetimi, silahlı kuvvetler darbesiyle devrildi; General Kasım devletin başına geçti ve kapıları Sovyet yönetimine açtı. CIA, zaman kaybetmeden Baas partisine sızmaya başladı. General Kasım’a iki suikast düzenlendi, ancak başarısızlıkla sonuçlandı. Beş yıl sonra, CIA destekli bir darbe yapıldı ve Irak’ta ABD etkisi yeniden güç kazandı. 1960’larda Irak’ın İçişleri Bakanlığını yapan Ali Salih Sadi: “Biz iş başına CIA treniyle geldik” dedi. O trenin içinde, geleceği parlak bir diktatör de bulunuyordu. CIA desteği ile yıldızı parlayan Saddam Hüseyin. 1980-1988 yılları arasında, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı sırasında, CIA Saddam’ın yanında yer almış ve istihbarat desteği sağlamıştı. Ayrıca, Bağdat’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarmış, Saddam hakkında olumlu raporlar vermişti. Saddam’ı CIA getirmişti…

KUVEYT’İN İŞGALİ
1990 yılında, Irak’ın orduları hareketlendi. Uzaydan çekilen fotoğraflarda, Irak birliklerinin Kuveyt sınırına yığıldığını görmesine rağmen, CIA bunu önemsemedi. Ancak, o gece Irak 140 bin kişilik ordusuyla Kuveyt’e girdi. Hafife aldığı gelişmeler tersine dönünce, CIA: “Saddam, Suudi Arabistan’a saldıracak, Irak’ın kimyasal başlıklı silahları var ve her an bunları kullanabilir” şeklinde Irak hakkında abartılı raporlar düzenledi. Hâlbuki daha önceki raporlarda Irak’ın kesinlikle kimyasal başlıklı füzelere sahip olmadığı yazılmıştı. Sonuçta, Saddam Suudi Arabistan’a kara saldırısında bulunmadı ve kimyasal silah kullanmadı. ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney, 26 Ağustos 2002 tarihinde: “Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğuna ilişkin herhangi bir şüphemiz kalmamıştır” dedi. Bu sözlere Savunma Bakanı Rumsfeld’de katıldı. CIA Direktörü de: “Irak, El Kaide’ye muhtelif alanlarda, savaş, bomba yapımı, kimyevi, biyolojik ve nükleer konularda eğitim vermiştir.” açıklamasını yaptı. CIA bildiğinden fazlasını rapor ediyordu. Gerçeği yansıtmayan bu raporlarla, ABD 2003 yılında Irak’ı işgal etti. CIA, böylece Irak’ın işgali için gerekli altyapıyı hazırlamıştı…

ABD’NİN IRAK’I İŞGALİ
2003 yılında, ABD işgalinin başladığı ve Bağdat’a binlerce ton bombanın yağdırıldığı ilk saatlerde, ABD televizyon kanalı CNN’den yapılan canlı röportajda, Amerikan Kongresi’nin önemli üyelerinden Les Apsin, büyük bir heyecanla: “Petrol bölgelerinin hâkimiyetinin ele geçirildiğini, İsrail’in güvenliğinin sağlandığını, Amerika’nın tek büyük güç olarak dünyaya gücünü ispatladığını” söyleyerek savaşın hedefine ulaştığını belirtiyordu. İşgalden bir yıl sonra, CIA Şefi Jim Pavitt: “Irak içinde fazlaca bilgi kaynağımız yoktu. Bir gram istihbarattan bir ton varsayım üretildi.” itirafında bulunarak, önceki raporları yalanladı. Yapılan soruşturmada, Irak’ın silahları konusunda CIA’nın söylediklerinin hayal ürünü olduğu ortaya çıktı. Fakat Irak işgal edilmiş, bir buçuk milyon insan ölmüş ve böylece yıllar sürecek bir karışıklık döneminin tohumları atılmıştı.

IRAK İŞGALİNİN SONUÇLARI
Irak’ın işgalinden üç yıl sonra CIA: “ABD’nin işgali cihadı meşrulaştırmıştır. Müslüman dünyasına müdahale, ABD’ye büyük kızgınlık duyulmasına neden olmuş ve küresel cihat davasına olağanüstü bir taraftar kitlesi kazandırmıştır.” şeklinde değerlendirme yaptı. CIA Şefi Pavitt, işgalden sonra, Bağdat’ın, Vietnam’ın ardından en büyük CIA istasyonu durumuna geldiğini söyledi. İşte, Müslüman ülkelerin ve dünyanın başına bela olacak IŞİD (Irak, Şam İslam Devleti) bu dönemde büyütülüyordu. 2011’de, CIA elemanları ABD özel kuvvetleriyle ortaklaşa yürüttükleri çalışmalarla, Irak’ta nüfusun %15-20’sini oluşturan Kürtlerin lehinde yeni bir siyasal yapı oluşturdular.

ABD Dışişleri eski Bakanı Rice, daha Ulusal Güvenlik Danışmanı iken, 7 Ağustos 2003’te Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında, 23 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemişti. Bunun için de CIA görevlendirilmiş ve operasyonlara başlamıştı. CIA’nın desteği ile Büyük Orta Doğu Projesi uygulanmaya başlanmış, “haritaları yeniden şekillendirme ekibi” Arap Baharı fırtınasıyla, ülkeleri kargaşaya sürüklemişlerdi.

Sonuçta;
-Fiilen parçalanmış bir Irak ve Suriye ortaya çıkmış,
-Kuzey Irak’tan başlayıp Suriye’nin kuzeyini içine alan ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir oluşumun taşları döşenmiş, PYD/PKK terör örgütü devletçik yapılmış,
-Türkiye’ye yaklaşık üç buçuk-dört milyon sığınmacı yerleşmiş,
-Türkiye ile 130 kilometre sınırı bulunan Suriye’nin İdlib kenti, ¨Küçük Afganistan¨a dönüştürülmüştür.
İşte, CIA tarihinden bir kesit… Önümüzdeki dönemde, diplomatik görünümlü ama daha etkili bir CIA’ya hazır olalım…
Einstein: “Aynı şeyleri tekrar yaşayıp da sonuçlarına şaşmak aşırı saflık işaretidir.” demişti. Demişti, ama dinleyen olmadı…

Kaynakça:
Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), 2007.
Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), Bölüm II, 2007.
Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), Bölüm V, 2007.
Washington Post Gazetesi (Transforming The Middle East), 7 Ağustos 2003.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER