Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı
Bereketli Topraklar Üzerinde/Orhan Kemal
“ Her yıl olduğu gibi o yıl da, Orta Anadolu’daki Ç. Köyü’nün erkekleri çevredeki iş bölgelerine giderler. Topraksız ve araçsız oldukları için geçimleri bulacakları işe bağlıdır.
İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali birlikte yola çıkarlar. Yusuf daha önce Sivas cer atölyesinde çalışmıştır, arkadaşlarından daha bilgilidir. Arkadaşları ise ilk kez şehre gideceklerdir.
Trene binerek sanayi ve iş bölgesi olan Çukurova’ya giderler. Bir fabrikanın sahibi olan hemşehrilerini ararlar. Onun yardımıyla işe alınırlar. Açık ve temiz havaya alışkın olduğundan, Köse Hasan ağır ve pis havalı fabrikaya dayanamaz, hastalanır. Bir handa, parasız, pulsuz ölür.
İki arkadaş, fabrikadaki haksızlıklara ve Irgat Başı’nın haracına baş kaldırırlar. Fabrika sahibinin, hemşehrileri olduğundan, kendilerini koruyacağını düşünürler. Fakat düşündükleri olmaz. Patron da öbür kötülere arka çıkar. İkisi de işten atılır.
Günlerce iş ararlar. Çalışmak zorundadırlar. Pehlivan Ali, köyünden bir kızla sözlüdür. Para kazanarak çift çubuk sahibi olacak, sevdiğiyle evlenecektir. Yusuf ise evine bir gazocağı götürecek, köylülerin hayranlığını kazanacaktır.
Bir inşaatta iş bulurlar. Ardından, Ali bir şoförün metresine tutulur. Fatma adındaki kadın Ali’nin olanca parasını yer bitirir. Ali işini aksatmaya başlar. Bu yüzden inşaattan kovulur. Bir köylüsünün yardımıyla bir çiftlik ağasının patozunda iş bulur. Ağa bu dev yapılı adamı ucuza çalıştırır. Gidip gelip ona iltifatlar yağdırır, daha çok çalışmasını sağlar. Ali güçlü kuvvetlidir. Saf olduğundan bu sözlere kanar, bir kaç kişilik işi üstlenir. Patoz hem ağır, hem dikkat isteyen iştir. Ali gitgide erir. Üstelik son günlerinde geceleri de çalıştırılır. Bir gece uykusuzluktan dengesini kaybeder, iki ayağını birden makinanın ağzına kaptırır. Bel bağladığı ağa ile adamlarının kılı kıpırdamaz. Ali kan kaybından ölür.
Yusuf biraz para yapar. Artık köyüne gitmek ister. Gerçi arkadaşlarını yitirmiştir ama onların vasiyet ettiği ayna-tarak ile gazocağını almıştır. İnşaattan onu bırakmak istemezler. Çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile kendisini sevdirmiş, iyi bir duvarcı ustası olmuştur.
Gün gelir, yola çıkar. Köyüne giderken hem sevinçli, hem üzüntülüdür. Ölen arkadaşlarının yakınları onu tek görünce ağlaşırlar, ağıt yakarlar. O günden sonra Yusuf etrafına topladığı bu şehir görmemiş köylülerine başından geçenleri anlatır. Artık elinde bir mesleği olduğundan umutludur, geleceğe güvenle bakmaktadır.” (KAYNAK: NKFUCOM)
KONUK YAZAR
EXPO 2021 – HATAY/Sabahattin Yalkın
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, dışa açılmanın, yeni pazarlar yaratmanın önemini, çok eski yıllarda görmüş, çalışmalarını bu noktadan
hareketle planlamış, uygulamışlardır. Hepimizin bildiği İPEK YOLU bu düşüncelerin bir ürünüdür. Çin’de başlayıp Anadolu’ya ulaşan bu yol, Antakya’da son bulmakta olsa da, Uzak Doğu’nun ticaret ve seyahat bilincinin yayılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Arabya Yarımadası’
na dek (Bağdat, Kudüs ve Mısır’a) yayılan bu düşünce, üretim ve mal alışverişini ülkeler arasında ciddi bir konuma ulaştırmıştır. Kervan kültürü gelişmiş ( Buna Hac ziyaretleri de eklenmeli), belli yerlerde panayır kurulması, ürünlerin satışa sunulması, eğlence ve kültür etkinlikleri, kısaca ilk turizm olgusu biçimlenmeye başlamıştır. İ.Ö 300’ lü yıllarda kurulan Antakya, bu gelişmeleri en yoğun yaşayan önemli bir kent olmuştur. Roma ve Bizans dönemlerinde nüfusu 600 binlere ulaşması
Antakya’nın sadece coğrafik özelliklerinden değil, yukarda değindiğim ticaret bilincinin yanında, ona paralel gelişen Sanat ve Turizm etkinlikleridir.
Günümüzde ulaşım sektörü ve üretim çeşitliliği büyük gelişmeler içinde. Dünyanın her tarafında belli zamanlarda fuarlar, panayırlar, sanat etkinlikleri, sporun çeşitli dallarında turnuvalar, yarışlar, olimpiyatlar yapılıyor. Bu etkinlikler içinde, pek çok sektörde üretilen önemli araç ve gereçler sergileniyor. Sınır tanımayan ticaret anlaşmaları yapılıyor. Pek hoşumuza gitmese de savaş sanayisi müthiş bir yarış içinde. Özellikle, müstemlekelerini elden çıkarmak zorunda kalan Batılı gelişmiş ülkeler bu açıklarını ürettikleri silahlarla kapatma yolundalar.
EXPO oluşumu, yukarda değindiğim aşamalardan geçerek günümüzde biçimlenen Uluslararası sergilere dönüşmüş olan, İŞ İŞTİR prensibinin somutlaşmış bir görüntüsüdür.2021 yılı EXPO yeri olarak Hatay’ın seçilmesi, heyecan verici bir olaydır kanımca. Bu denli kapsamlı bir fırsat, hem kentimiz hem de ülkemiz bakımından çok önemlidir. Sen –ben çatışmasına girmeden, hepimizin şapkasını önüne koyup, ne yapabilirim diyerek düşünmeye başlaması gerekir. Neden mi? İlerdeki yazılarımda anlatacağım gibi Hatay’ın Antakya ili önemli bir dünya kentidir. Dünya Tarihi Antakya’sız yazılamaz.
Planlanacak konu başlıklarını iyi seçmek, çalışma alanlarını açık seçik ortaya koymak gerekir. İlk aklıma gelenler şunlar:
-Tarihsel Olaylar
-Dinsel Gelişmeler (Üç Dinli Kent)
-Kültürel Birikimler ( Antakya Akademisi)
-Kazı Zenginlikleri ( Arkeoloji – Müzeler – Mitolojik Olaylar-Mozaik ve Heykel ürünleri )
-Spor – Olimpiyatlar (Bir maraton yarışı programa eklenmelidir.)
-Botanik (Amanos Dağları-Bitkisel zenginlik
-Toprak Ürünleri
-Sanayi Ürünleri
-Özel Ürünler
-Animasyon – Eğlence ve tiyatrolar (Çevlik’te Titus Tüneli üstündeki amfi tiyatro, eğer şartlar uygunsa, bu iş için restore edilip hazırlana-bilir.) Bu konulara açıklık getirecek yazılarımı sürdüreceğim.
Hatay’ın 1.5 milyonu aşan nüfusuna, Expo süresi içinde 2- 2.5 milyon insanın ziyareti düşünülerek, ciddi bir yerleştirme sorunu ile karşı karşıya kalınacaktır.( Otel, kamp, pansiyon, park… v.b. ) Bu yerlerin, alanların ciddi bir çalışma ile düzenlenmesi kaçınılmazdır. Ziyaretçi insanların yeme, içme, eğlence ve gezme-görme isteklerini karşılayacak ehil ve eğitilmiş rehberlere ihtiyaç duyulacağı kaçınılmazdır. Bu iş sadece belediyelerle karşılanamaz. Özellikle özel sektör ile müşterek çalışmalara olanaklar hazırlanmalıdır. Başta yerel halk ve esnaf bilinçlendirilmelidir. Konferanslarla halkın zihinsel hazırlığı sağlanmalıdır. Gönüllü kimselere, eğitilmiş kişiler eklemek zorunluluğu olacaktır. Burada Mustafa Kemal Üniversitesi ile ciddi işbirliği düşünülmelidir. Ayrıca bölgenin öğretmenlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından yararlanmak şarttır. Bu nedenle il valiliği ile sıkı bir iş birliği ve sorumluluk kaçınılmaz olacaktır. Bütün bunlara ek olarak başta Çince ve Rusça olmak üzere Batı dillerini konuşan tercümanlara büyük gereksinim olacaktır. Bu fırsat dilsiz değerlendirilemez.
Şimdiden Expo 2021 için Hataylıları kutlar, başarılar dilerim. ( 26.Mayıs-2017)
HAFTANIN ŞİİRİ
VASİYET
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
ırgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Benim sessiz komşulara gelince,
şehit Ayşe’yle ırgat Osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
– öyle gibi de görünüyor –
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..
1953, 27 Nisan
Barviha Sanatoryumu
KISA SANAT HABERLERİ
Alevi Kitap Fuarı başlıyor
2. Alevi Kitap Fuarı, 15-18 Haziran tarihleri arasında İstanbul Merdivenköy’deki Şahkulu Vakfı’nda yapılacak.
Geçtiğimiz yıl Türkiye’de ilk kez yapılan Alevi Kitap Fuarı’nın ikincisi bu yıl 15-18 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Dört gün sürecek 2. Şahkulu Alevi Kitap Fuarı’na 40’a yakın yayınevi ve 30’un üzerinde yazar ve araştırmacı katılacak. Fuarda, imza günleri, söyleşiler, dinletiler ve masal anlatımları yer alacak.
ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK KİTAPLARI SERGİLENECEK
Alevi-Bektaşi kitaplarını kapsayan “2. Şahkulu Alevi Kitap Fuarı” 15 Haziran Perşembe günü saat 13:00’de kapılarını kitapseverlere açacak. Aynı gün 12 bin kitabın, yüzlerce görselin ve süreli yayının bulunduğu “Şahkulu Bilgi Merkezi” de Alevilik ve Bektaşilik ile ilgili olarak araştırma yapan, yapmak isteyen kişilere hizmet vermeye başlayacak.
İstanbul Merdivenköy’deki Şahkulu Vakfı’nın 8 dönümlük bahçesi üzerinde açılacak kitap standlarında Can, Cem, Cumhuriyet, Demos, Everest, İletişim, Kapı, Kaynak, La ve Yurt gibi yaklaşık 40 yayınevinin Alevilik-Bektaşilik üzerine yayınladığı kitaplar yer alacak. Yayınevleri dışında fuarda Şahkulu, Karacahmet, Garip Dede, Pir Sultan Abdal, Sarıgazi Cemevi, Hubyar, Güvençabdal gibi Alevi kurumları da kendi yayınlarıyla yer alacaklar.
Dört gün sürecek ve her gün 11 ile 21 arası açık olacak olan Şahkulu Alevi Kitap Fuarı’na çok sayıda yazar ve araştırmacı katılacak, yazarlar kitaplarını imzalayacak, söyleşiler yapacak.
Fuar akşamları dinletilerin de yapılacağı 2. Şahkulu Alevi Kitap Fuarı’nda, çocuklara masal anlatılacak. 2. Şahkulu Alevi Kitap Fuarı 18 Haziran Pazar akşamı sona erecek. (EVRENSEL KÜLTÜR SERVİSİ)
Türkiye Yazarlar Sendikasının 20. Genel Kurulu, ‘Dünyanın bütün kalemleri birleşin’ şiarıyla gerçekleşti.
Türkiye Yazarlar Sendikasının 20. Genel Kurulu ‘Dünyanın bütün kalemleri birleşin’ şiarıyla Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası(TMMOB) Karaköy Şubesinde gerçekleşti. Kongrenin açılış konuşmasını Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Mustafa Köz gerçekleştirdi. Köz, TYS’nin bulunduğu yerin Kültür Bakanlığının sözleşmeyi tek taraflı iptal etmesi sonucu kapatılmasına dikkat çekerek iki yıl boyunca verdikleri mücadeleyi anlattı.
TYS Genel Kurulu sonrasında yapılan seçimde Mustafa Köz, Suna Aras, C. Hakkı Zariç, Âba Müslim Çelik, Nalan Çelik, Tahir Şilkan, Tülay Ferah, Kamil Tekin Sürek, Ertan Mısırlı’dan oluşan liste yönetime geldi.
NDS Edebiyat ödülleri sahibini buluyor
‘Moskova Defteri’ adlı öykü kitabıyla Bahar Aslan 2017 NDS Edebiyat Ödülü’nü kazandı, Mansiyon ise Melisa Kesmez’in ‘Bazen Bahar’ adlı romanına verildi.
Notre-Dame de Sion Fransız Lisesi ile Notre-Dame de Sion’lular Derneği tarafından 2008 yılından itibaren düzenlenen NDS Edebiyat Ödülü’nü bu yıl, yazar Bahar Aslan, « Moskova Defteri » adlı öykü kitabıyla kazandı. Kitap, Can Yayınları tarafından Ocak 2015’te yayınlandı. Yazar Melisa Kesmez ise Sel Yayınlarından çıkan « Bazen Bahar » adlı romanıyla, Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü.
Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Charles Fries’in himayesinde, bu yıl dokuzuncusu düzenlenen NDS Edebiyat Ödül Töreni 29 Mayıs Pazartesi günü Fransız Sarayı’nda, İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter’ın katılımıyla gerçekleşecek.
Ödülün jüri başkanlığını Tomris Alpay yürütüyor. Jürinin diğer üyeleri ise ; Yazgülü Aldoğan, Liz Behmoaras, Emel Kefeli, Arzu Öztürkmen, Mayda Saris, Zeynep Sabuncu, Özlem Yüzak ve Mine Haksal’dan oluşuyor.
Rıfat Ilgaz memleketinde anılıyor
Kastamonu’nun yetiştirdiği aydınların anıldığı 2. Kastamonu Paflagonya Edebiyat Günleri, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nde başladı.
Çınar Yayınları’nın duyurduğu habere göre 2. Kastamonu Paflagonya Edebiyat Günleri’nde bugün saat 15.00’te Aydın Ilgaz, Ayşe Sarısayın, Mahmut Temizyürek, Duygu Kankaytsın ve Murat Karasalihoğlu’nun konuşmacı olarak yer alacağı bir oturum yapılacak.
Kastamonu’nun yetiştirdiği önemli aydınlardan biri olan Rıfat Ilgaz da Edebiyat Günleri’nde, oğlu Aydın Ilgaz tarafından anlatılacak.
RIFAT ILGAZ
7 Mayıs 1911’de Cide’de doğan Rıfat Ilgaz, 1930 yılında Kastamonu Muallim Mektebi’ni bitirdikten sonra altı yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1938’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu. Bir süre Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. Edebiyat kapısını şiirle aralayan Ilgaz’ın ilk şiirleri, Kastamonu’da yayımlanan Nazikler ve Açıksöz gazetelerinde çıktı (1927). Sınıf (1944) adlı ikinci şiir kitabının sıkıyönetim kararıyla toplatılmasından sonra altı ay hüküm giydi. Daha sonra Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Mim Uykusuz ile birlikte çıkardıkları Markopaşa başta olmak üzere çeşitli dergilerde çıkan yazıları ve yayımlanan kitapları nedeniyle yaşamının çeşitli evrelerinde birçok kovuşturmaya uğradı ve değişen sürelerle tutuklu kaldı. 1947’de öğretmenlikten çıkarılınca hayatını öykü, roman, tiyatro oyunu ve gazetelerde köşe yazıları yazarak kazandı. 1974’te Yenigün gazetesinden emekli oldu. 7 Temmuz 1993’te aramızdan ayrıldı.
Rıfat Ilgaz’ın Çınar Yayınları tarafından basılan eserleri şöyle:
Şiir: Yarenlik (1943); Sınıf (1944); Yaşadıkça (1948); Devam (1953); Üsküdar’da Sabah Oldu (1954); Soluk Soluğa (1962); Karakılçık (1969); Uzak Değil (1971); Güvercinim Uyur mu? (1974); Kulağımız Kirişte (1983); Ocak Katırı Alagöz (1987); Bütün Şiirleri (1983).
Öykü: Radarın Anahtarı (1957); Donkişot İstanbul’da (1957); Kesmeli Bunları (1962); Nerde O Eski Usturalar (1962); Saksağanın Kuyruğu (1962); Şevket Ustanın Kedisi (1965); Geçmişe Mazi (1965); Garibin Horozu (1969); Altın Ekicisi (1972); Palavra (1972); Tuh Sana (1972); Rüşvetin Almancası (1982); Sosyal Kadınlar Partisi (1983); Çalış Osman Çiftlik Senin (1983); Şeker Kutusu (1990); Dördüncü Bölük (1992).
Roman: Hababam Sınıfı (1957); Bizim Koğuş (1959; Pijamalılar adıyla, 1973); Meşrutiyet Kıraathanesi (1965); Karadenizin Kryıcığında (1969); Karartma Geceleri (1974); Sarı Yazma (1976); Yıldız Karayel (1981); Apartman Çocukları (1984); Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987).
Oyun: Abbas Yola Giden (1967); Hababam Sınıfı Uyanıyor (1972); Hababam Sınıfı Baskında (1972); Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975).
Deneme: Cart Curt (1984); Nerde Kalmıştık (1984).
Anı: Yokuş Yukarı (1982); Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986).
Çocuk: Halime Kaptan (1972, roman); Kumdan Betona (1976, roman); Öksüz Civciv (1979, roman); Küçükçekmece Okyanusu (1979, roman); Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984, roman); Bacaksız Kamyon Sürücüsü (1989, roman); Bacaksız Sigara Kaçakçısı (1989, roman); Bacaksız Okulda (1989, roman); Bacaksız Paralı Atlet (1989, roman); Bacaksız Tatil Köyünde (1989, roman); Çocuk Bahçesi (1995, şiir); Durmak Yok (2008, şiir).
Ödülleri: Ocak Katırı Alagöz, 1987 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü; Yıldız Karayel, 1982 Madaralı Roman Ödülü ve 1982 Orhan Kemal Roman Armağanı; 1983 Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü.
Rıfat İlgaz’ın yaşamı ve yapıtları hakkında daha ayrıntılı bilgi için:
Asım Bezirci, Rıfat Ilgaz, Çınar Yayınları, 1997; Mehmet Saydur, Biz de Yaşadık: Dünden Bugüne Rıfat Ilgaz, Çınar Yayınları, 1998; Rıfat Ilgaz Sempozyumu, Çınar Yayınları, 2007 (Odatv.com)
BİR PORTRE
AHMED ARİF HAYATI
Ahmed Arif 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’da doğan Ahmed Arifin babası Kerkük’lü Türkmen, annesi Kürt kökenlidir. Diyarbakır Lisesi’nden mezun olunca Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okudu. Üniversite eğitimi sırasında iki kere TCK 141’ye muhalefetten tutuklandı. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Şiirlerini Türkçe yazmıştır.
Şiirlerinde her zaman Anadolu’da yaşayan halkların kardeşliğine vurgu yapar.
Şiirlerinin toplandığı tek kitabı 1968’de yayınlandı. Türkiye’de en çok basılan kitaplar listesindedir. Yılmaz Erdoğan gibi bir çok şair şiirlerinden alıntı yapmıştır. Sert surat ifadesine karşın insanın içini okşayan şiirleri vardır. Ahmed Arif hala gençliğe damgasını vurmaktadır. Hasretinden Prangalar Eskittim adlı şiiri Ahmet Kaya tarafından şarkı haline getirilmiştir. Ayrıca Cem Karaca tarafından da bir çok şiiri bestelenmiştir.
Başta Nazım Hikmet olmak üzere, toplumcu şiirimizin ortak değerlerinin, hece şiiri, aruz ve halk şiirimizin yoğun, köklü bir sentezidir o.
Eserleri
Hasretinden Prangalar Eskittim (1968)