Ortam gittikçe kızışıyor ve gerginleşiyor. Siyaset sahnesinde karşılıklı atışmalar ve söylemler had safhaya gelmiş durumda.
Söylenen sözler, yapılan suçlamalar ve isnatlar öylesine korkunç boyutlara ulaşıyor ki, insanın bunları duyduktan sonra birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklarını sormaması mümkün olamıyor.
Gelişmeler, ileriki günlerde ortamın daha da kızışacağını ve giderek gerginleşmek suretiyle yeni yeni söylemlere sahne olacağını gösteriyor.
Oysaki içinde bulunduğumuz rejimin adı demokrasidir.
Demokrasinin kısa ve özlü bir tanımını yaparsak şu cümleleri kurmamız gerekir:
Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın yada düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu , toplumsal ve ekonomik durumun ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi….
Demokrasinin bu şekilde tanımlandığı bir ülkede, siyaset sahnesinde belli yerlere gelmiş bulunanların konuşmalarında, karşısındakilere cevap verişlerinde, söylemlerinde, atacakları adımlarda bu sistemin gereği olan tutum ve davranış içinde olmaları yararlı ve zorunludur.
Eğer demokrasi ile yönetilen ülkelerde bu kural hatırdan çıkartılmaz ve onun gerekleri yerine getirilirse, bilinmelidir ki o ülkede huzur, mutluluk ve karşılıklı sevgi ve saygı ilkeleri var olur ve bunun sonucu olarakta gerek iktidar, gerekse muhalefet kanadında yer alanlar, karşılıklı anlayış içerisinde birlikte çalışma, siyaset yapma yol ve imkânlarını bulurlar.
Aksine bir yol izlendiği takdirde, bu imkânlar elde edilemez. Böyle olunca da ortam giderek gerginleşir, karşılıklı sert söylemler havalarda uçuşur ve ağırlaşmaya başlar.
İçinde bulunduğumuz siyasi ortamda, bu durumların zaman zaman da olsa var olduğunu görmenin üzüntüsü içinde oluyoruz.
Eğer sahip olunan makamlar, demokrasinin kuralları gereği kullanılır ve bu makamların gelip geçici olduğu ilkesi ile hareket edilirse, bilinmelidir ki demokrasinin tüm gerekleri zaman içerisinde yerine getirilir ve böylece de dünyanın uygar ülkelerinin kabul etmiş olduğu sistem sonsuza dek varlığını sürdürür.
Gelişmeler bize bu hususları hatırlamamız ve hatırlatmamız gerekliliğini ön plana çıkartmış bulunmaktadır.
Eğer kurallara uyulur, sert sözler yerine karşılıklı saygı içerisinde kullanılacak kelimeler aranıp bulunmak suretiyle ağızdan çıkarsa, bu takdirde bundan hem söyleyen, hem bu sözlere muhatap olanlar, hem de sistem yarar görür.
Böylece demokrasinin kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle konuşulur ve yine aynı kurallar doğrultusunda hareket edilirse, bundan herkes yarar görür ve toplumun aydınlık günlerde buluşabilmesi için gereken adımlar atılabilir.
Aksi halde karanlık bulutlar ülkeyi kaplamaya, umut yerine umutsuzluk, mutluluk yerine mutsuzluk havası giderek etkisini arttırmaya başlar.
Bilinmelidir ki; demokrasilerde makamlar gelip geçicicidir.
Sandıktan çıkacak sonuçlar ile toplumun eğilimleri birlikte değerlendirilmek suretiyle hareket edildiği takdirde, bugün bu koltukta oturanlar zaman içinde yine aynı koltuğa oturabileceklerdir.
Yine bugün o koltuğa gelenlerde, zaman içerisinde bıraktıkları eski koltuğa dönmek suretiyle demokrasinin gereklerini yerine getireceklerdir.
Bu husus ve bu kural akıldan çıkartılmamalı, konuşmalar, alınacak kararlar, atılacak adımlar bu anlayış doğrultusunda şekillenmelidir.
Böyle hareket edildiği takdirde, bundan herkes yarar görecek ve demokratik rejimde varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Diliyoruz ki; demokrasinin kuralları unutulmasın ve buna göre gereken adımlar atılsın, söylemlerde bulunulsun…
YORUMLAR