Son zamanlarda, Türkiye’nin NATO üyeliği tartışmaları yapılıyor. Türkiye, NATO’dan ayrılır mı? Konuyu inceleyelim…
NATO ÜYELİĞİNE BAŞVURU
İkinci Dünya Savaşı sonrası, Sovyet Rusya’ya karşı 4 Nisan 1949’da Washington’da, 12 ülkenin katılımıyla ¨Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü¨ (North Atlantic Treaty Organization-NATO) kuruldu. ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Norveç, Danimarka, İzlanda, Portekiz ve İtalya kurucu ülkelerdi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1945-1946 yıllarında Sovyetler Birliği, Boğazlara yerleşmek için isteklerde bulunmuştu. Türkiye, Sovyetlerin bu tehdidine karşı bir ittifaka ve güce yönelme ihtiyacı duydu.
Mayıs 1950’de, CHP Hükümeti NATO’ya üyelik için ilk başvuruyu yaptı. İtalya desteklerken, ABD, İngiltere ve Fransa Türkiye’nin NATO üyeliğine karşı çıktı. 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti (DP) iktidar oldu. DP iktidarı, 1 Ağustos 1950’’de NATO’ya üyelik başvurusunu yaptı; ancak Eylül’de reddedildi.
Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye saldırısı üzerine Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi (BMGK) üye ülkeleri yardıma çağırdı. Bu çağrıya ABD’den sonra, Türkiye ikinci devlet olarak olumlu yanıt verdi. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, sadece 17 ülke Kore’ye asker gönderdi. 25 Temmuz 1950’de, DP iktidarı 4500 kişilik bir birliği Kore’ye göndermeye karar verdi. ABD senatörü Cain, 28 Temmuz 1950’de Türkiye’de yaptığı basın açıklamasında, “Kore’ye asker yollarsanız, NATO’ya girersiniz” koşulunu ileri sürdü.
DP hükümeti, Cain’in istediğini yaptı ve 500 kişilik ilk birlik 20 Eylül’de İskenderun’dan yola çıkarıldı. Savaş kararını Meclis’in onaylaması gerekirken; DP iktidarı, Kore Savaşı kararında ve asker gönderilmesinde Meclis’i yok saymıştı.
Bu arada ABD, Sovyetler’e karşı Türkiye’de askeri üsler kurmak istiyordu. 16‐20 Eylül 1951’de Ottowa’da (Kanada) toplanan NATO, Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olmasına karar verdi. TBMM, 18 Şubat 1952’de Türkiye’nin NATO üyeliğini oy birliğiyle onayladı. Böylece, Kore Savaşı ve ABD’ye üs verilmesi karşılığında NATO’ya üye olunmuştu. Kore’de 721 şehit verildi. DP’li Samet Ağaoğlu’na ve bazı kaynaklara göre Menderes’e ait olduğu söylenen şu ifade, DP iktidarının dış politikasının bir özetiydi: “Kore’de bir avuç kan verdik, ama büyük devletler arasına katıldık.”
NATO’NUN GENİŞLEMESİ
12 ülkeyle kurulan NATO, genişleme politikası sonucunda 1990’da 16 üyeye; Varşova Paktı’nın yıkılması sonrası 1999’da Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’yle 19 üyeye; 2004’te 26 ülkeye; 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan’ın katılımıyla 28 ülkeye ve 2017’de Karadağ’ın üye olmasıyla 29 üyeye çıktı. Makedonya’nın üyeliği kabul edilmesiyle, 2019 yılında NATO’nun üye sayısı 30 oldu. NATO zayıflayan ya da güç kaybeden değil, üye sayısı yıldan yıla artan bir ittifak.
NATO’DAN AYRILMA VE İTTİFAKA KATILMA
4 Nisan 1949’da imzalanan, 14 maddelik NATO Anlaşması’nın üyelerin ayrılması esasını açıklayan 13’üncü maddesi şöyle: “Antlaşma 20 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra herhangi bir taraf, ayrılma bildirimini Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’ne vermesinden bir yıl sonra taraf olmaktan çıkabilir. ABD Hükümeti, aldığı her ayrılma bildiriminden tüm tarafları haberdar edecektir.” NATO ittifakından ayrılma, bu 13’üncü madde doğrultusunda gerçekleşiyor. NATO Anlaşması’nda, üye ülkeyi ittifaktan ayırma gibi bir hüküm yer almıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle, “Fransa’nın bağımsız bir savunma politikası izlemesi gerektiği” düşüncesiyle, 7 Mart 1966’da ABD Başkanı Johnson’a NATO’dan ayrılma isteğini bir mektupla belirtti. 14 Mart 1967’de, Fransa NATO’nun askeri kanadından ayrıldı ve Paris’teki NATO Karargâhı Belçika’ya taşındı. Fakat Fransa bir nükleer güç olmasına rağmen, NATO dışında kalamadı ve 1995’te başlayan süreçle 2009 yılında tekrar NATO’nun caydırıcılık şemsiyesine geri döndü.
Yunanistan, 1952’de Türkiye’yle birlikte NATO’ya üye oldu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, NATO’nun Türkiye’ye yeterli tepki göstermediğini ileri sürerek 16 Ağustos 1974’te NATO’nun askerî kanadından çekildi. 1977’de geri dönmek istedi, ancak Türkiye’nin karşı çıkışı nedeniyle üye olamadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra 20 Ekim 1980’de, Türkiye’nin onay vermesiyle tekrar NATO’ya dönebildi.
TÜRKİYE’NİN NATO’DAN AYRILMA TARTIŞMALARI
Türkiye bağımsız bir ülke ve elbette istediği zaman NATO’dan ayrılabilir. Neden olmasın? Kendi milli savunma sistemini kurmuş, ulusal hava savunma sitemini oluşturmuş, kendisine yönelen tehditlere karşı koyabilen, herhangi bir ittifakın şemsiyesin ihtiyaç duymayan bir ülke, elbette NATO ittifakını terk edebilir.
Suriye ve Ortadoğu’da Türkiye’nin ulusal çıkarları, ABD ile çatışma durumunda. ABD, Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği Suriye’deki PKK’nın kolu YPG’yi eğitip, donatarak düzenli bir ordu durumuna getirmekte. ABD, Suriye ve Irak’ın bölünmesinden yana bir politika izliyor. Bu da, Türkiye’nin BEKA’sını olumsuz etkilemekte.
NATO demek ABD demek. Yani NATO’yla olan gerginlik, ABD’yle de ilişkileri olumsuz etkiler. NATO demek AB demek. Çünkü, 27 AB ülkesinden 21’i NATO üyesi. Yani, Türkiye’nin NATO’yla ilişkileri, AB ilişkilerini de etkiler. Yazılı bir anlaşma yok ama AB üyesi olmak için önce NATO’ya katılım gerekli. NATO’dan ayrılmış bir Türkiye’nin, AB’ye üye olabilmesi için tekrar NATO’ya kabulü gerek. Bazı ülkelerin vetosu nedeniyle, NATO’dan çıkmış bir Türkiye’nin NATO’ya tekrar girmesi pek mümkün görülmüyor. Bazı Batı ülkelerinin, Türkiye’yi NATO’da hiç istemedikleri yüksek sesle dillendirilmiyor mu?
NATO ANLAŞMASI VE RUSYA
NATO Anlaşmasının, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” şeklinde özetlenebilecek ünlü 5’inci Maddesi doğrultusunda belirlenen “ortak düşman”, tehdit değerlendirmesi için temel oluşturur. NATO’nun tehdit değerlendirmesinde, ¨ortak düşman¨ Rusya’dır. Rusya’nın bir tehdit ülke olarak algılandığı ve NATO savunma planlarıyla, kuvvet havuzunun buna göre şekillendirildiği bir sır değil.
NATO ÜYESİ OLMAYAN BİR TÜRKİYE’NİN GÜCÜ
NATO’da söz hakkı bulunmayan bir Türkiye’nin etkisi ve gücü ne olur? Mesela, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin veya Türkiye’ye karşı olan herhangi bir ülkenin NATO’ya üye olması sürecinde, Türkiye veto hakkını kullanabilir mi? Örneğin, doğu sınırında kendisine tehdit olabilecek bir komşu ülkenin, gelecekte NATO’ya üye olmasını engelleyebilir mi? Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin NATO’ya üye olması konusunda söz sahibi olabilir mi? NATO üyesi olmayan bir Türkiye, Doğu Akdeniz’in ve Ege’nin tümüyle bir NATO/Yunan gölü haline gelmesine karşı koyabilir mi? NATO üyesi olmayan bir Türkiye’nin, NATO ülkeleri tarafından Doğu Akdeniz ve Ege’de tehdit olarak algılanma olasılığı nedir?
En önemlisi, çevresindeki iç savaş nedeniyle, NATO üyesi olmayan bir Türkiye’nin sığınmacı akını gerekçesiyle, NATO için gelecekte tehdit ülke olarak sayılma olasılığına karşı ne yapılacak? Bu stratejik bir karardır ve sadece siyasi iktidarın üstlenebileceği bir sorumluluk değildir. Çünkü NATO’dan ayrılan bir Türkiye’nin, üyelerin vetosu nedeniyle, Yunanistan ve Fransa gibi tekrar dönüş şansı da hiç olmayacaktır.
“Uluslararası ilişkilerde bana ait olan bana aittir. Sana ait olan ise müzakereye açıktır.” gerçeği ortada dururken, Türkiye NATO’dan çıksın mı?
TAM BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE
Büyük Atatürk’ün tam bağımsızlık politikası sürdürülseydi ve O’nun milli savunma sistemi devam ettirilseydi, Türkiye’nin NATO’ya ya da S-400’e ihtiyacı olur muydu?
Atatürk döneminde Türkiye uçağını, aşısını üretiyordu. Atatürk’ten uzaklaştıkça, O’nun ilkelerini ve düşüncelerini küçümseyip, görmezden geldikçe NATO’dan da ayrılamazsın, S-400 ikileminden de kurtulamazsın; diğer ülkelere muhtaç olursun… Atatürk’ün dış politika ilkesinden uzaklaştıkça, 2.5 milyar dolar ödeyerek alınan S-400’ü ABD yaptırımları nedeniyle kullanamaz duruma gelirsin.
Atatürk demek akıl, bilim, tam bağımsızlık, anti emperyalist ve umut demektir. Ve Atatürk, bu milletin ebedi lideridir… Atatürk’ten uzaklaştıkça, diğer ülkelere bağımlılığın o denli artar… Bir o yana bir bu yana savrulursun… Tam Bağımsız olamazsın…
Özet kaynakça:
(1) NATO Handbook, Brüksel, 2001.
(2) (2) (2) Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) “Dünyada Askeri Harcamadaki Eğilimler 2018” raporu.
(3) Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Komutanlığı Basımevi, 1985.
(4) Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 4. Kitap, Tekin Yayınevi, 1997.
(5) Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, Bilgi Yayınevi, 1999.
(6) Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, Cilt 3, Remzi Kitabevi, 2011.
YORUMLAR