Siyaset kazanı fokur fokur kaynıyor. Duyunca yüzlerin kızarmamasına imkân bırakmayan sözler rahatlıkla ağızdan çıkabiliyor.
Ülkede siyasetin görünümü böyle olunca, bunun etkilerinin nerelere kadar uzayabileceğini sizlerin tahmin etmesini diliyoruz.
Daha öncede yazdığımız ve anımsatma gereğini duyduğumuz bir hususu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum:
Eğer bir apartman içindeki bir dairede devamlı kavga ve bağırışlar olur, hakaret teşkil eden sözlerin söylendiği diğer dairelerden rahatlıkla işitilebilirse, bu dairede oturanlarla diğer dairede oturanların ilişki kurması, onlarla dostluk anlayışı içinde hareket edebilmesi elbette ki mümkün olamaz.
Bu örneği; sokağa, mahalleye, ilçeye, ile ve ülke geneline genişlettiğimiz takdirde olacakları siz düşünün.
Yine birçok kez yazdığımız ve hatırlatma gereğini duyduğumuz üzere, ağızdan çıkacak sözü önce kulağın duyması ve ondan sonra söylenmesi gerekir.
Bunun aksine hareket edilir ve öfkeye mağlup olmak suretiyle bir tutum izlenmeye kalkışılırsa, ileriki zaman dilimi içerisinde yüz yüze gelindiğinde, söylenen sözler hatıra gelir, yüzler kızarır, bundan nedamet, utanç gibi hisler duyulur.
Bu nedenle siyaset kazanının fokur fokur kaynamakta olduğu bugünlerde, yukarıda belirttiğimiz hususların hatırlanması gerekliliği bir kez daha kendini göstermektedir.
Şimdi bu durumu ulusal ve uluslararası ilişkiler açısından da genişletmek ve irdelemek yoluna girelim:
Ulusal çapta değerlendirme yapıldığında, siyaset sahnesinde rol ve görev alanların öfkelerine yenilerek böylesi ağır sözler sarf etmeye başlamaları halinde, karşılıklı anlayış ve barış ortamı içerisinde çalışma mümkün olmaz.
Bunun içinde söylenecek sözleri iyice ölçüp biçtikten, akıl süzgecinden geçirdikten sonra söylediğimiz takdirde, o ülkede huzur ve kardeşlik havasının daha kolay oluşabileceği ve birlikte yaşama mutluluğuna erişmenin mümkün bir hale gelebileceği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Uluslararası ilişkiler içinde aynı şeyleri söylemek mümkündür.
Eğer uluslararası ilişkilerde, karşımızdaki ülkenin konumunu, sorunlarını, bizimle olan ilişkilerindeki dostluk veya çıkar düzeyini iyice tarttıktan sonra, gereken adımlar atılmaya başlanırsa, o ülke ile ilişkiler karşılıklı olarak düzgün gider ve bir çatışma ortamı oluşmaz.
Bunun aksine bir yol izlendiği takdirde, ilişkiler hiçbir şekilde düzgün gidemeyeceği içinde, her an bir çıkar çatışması söz konusu olabilir.
Böylesi bir durumda da, karşılıklı dostluk, iyi niyet çerçevesi içerisinde uluslararası bir ilişkinin sürdürülmesi mümkün olamaz.
Bu nedenle bir ülkede ulusal ve uluslararası ilişkilerin oluşmasında söz ve yetki sahibi olanların, özelikle konuşmalarına, tavırlarına, kararlarına, atacakları adımlara çok dikkat etmesi, bağırmak, azarlamak, ağır sözler sarf etmek yerine sakin bir tutum içinde olması gerekir kanısındayız.
Bunun bir siyaset kuralı olduğu da hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Eğer bu kurala uyulur ve bu kural doğrultusunda gereken adımlar atılırsa, gerek iç siyasette, gerekse dış siyasette, hem başarılı olunur, hemde huzurlu bir ortamın yaratılması sağlanır.
Bu gerçeği hatırdan uzak tutmamak suretiyle hareket etmenin ise bir zorunluluk olduğu kanısındayız.
Bunu hatırlatmakta da yarar görüyoruz…
YORUMLAR