Damgasını vurdu
“O, devlet dairesinin önünden geçmeye korkan, mazlum Anadolu insanına ‘Ayağa kalk ve devleti yönet!’ ruhunu aşıladı” diyen Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, bir şeyin altını özenle çizdi.
1969 seçimlerinde Konya’dan bağımsız olarak adaylığını koyan ve seçilerek TBMM’ye giren Necmettin Erbakan’ın 24 Ocak 1970’de Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurması ile devam eden siyasi hayatı, Türkiye siyasetinin de önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Nisan 1971’de Milli Nizam Partisi (MNP) ve Ocak 1998’de de Refah Partisi ile Parti kapatma dönemlerini ve beraberindeki siyasi yasakları yaşayan politik kimliği ile Ankara’nın önemli aktörlerinden biri olan Erbakan’ın ölüm yıldönümünde bir değerlendirme kaleme alan, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız vefatının yıl dönümünde “Yaşanabilir Türkiye” temasıyla yâd ediliyor” dedi.
Siyasi yasağının ardından, 11 Mayıs 2003’te Saadet Partisi 1. Olağan Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa seçilen Erbakan için “Bulunduğu her yere damgasını vurdu, her alanda mücadelesini sürdürdü” değerlendirmesinde bulunan, Parti’nin GİK üyesi ve Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan’ın tespitleri ara başlıklar halinde şöyle:
-ŞEHİTLER AYI-
Ülkemizde Şubat ayı, Şehitler Ayı olarak yâd ediliyor. Zulme, emperyalizme, sömürüye ve eşitsizliğe karşı duran rahmetli Erbakan Hocamızı ve tüm Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
Bulunduğu her yere damgasını vurdu, her alanda mücadelesini sürdürdü. Tarih kitapları, onu, ‘Yirminci yüzyıla damgasını vurmuş, tarih yazan adam’ olarak kayda geçecektir. Yeryüzünün her noktasında, ümmetin cemaatleşmesinde ve teşkilatlanmasında, etkisini gösteren, en etkin şahsiyetten söz ediyoruz. Hakkında çok şey yazıldı-çizildi, yazılanlar konuşulanlar, ancak okyanustan ırmaklara ayrılan kollar gibiydi…
-BÜYÜK LİDER-
Tarih onu daha çok yazacak, anlattıklarının doğruluğu tescillendikçe hakkı daha teslim edilecek belki ama… Ba’deharabi’l-Basra! Vefat günlerinde, bir dostun yanık yüreğiyle kaleme aldığı şu satırlar, birçoğumuzun duygularına tercüman olacaktır sanıyorum.
“Kel ölünce sırma saçlı, kör ölünce badem gözlü diyenlerin abartılı nezaketi hoştur. Fakat hayatta iken ‘sırma saçlıya kel, badem gözlüye kör’ diyenlerin abartısız ihanetinin nahoşluğunu ‘ehl-i vicdan ve ehl-i insaf olanlar kaldıramaz’ diyerek, acımı içimin derinliklerine gömüyor ve Rahmet diliyorum, Yüce Mevla’dan Muhterem Hocam’a”
Ümmetin önderi merhum Erbakan Hocamız, evrensel bir liderdi. Her ne kadar son ana kadar Saadet Partisi Genel Başkanı sıfatı taşıyor olsa da, o; bir partiye, cemaate, düşünceye ve ülkeye hasr edilemeyecek kadar büyük bir liderdi.
-DAVASINI ANLAMAK-
Erbakan da her fani gibi öldü, artık yok. Bugün yapılacak olan, onu insani yönleriyle anmak değil, davasını anlamak olmalıdır.
Evet, büyüklük gösterip, 28 Şubat’ın baş mimarına bile hakkını helal edecek kadar büyük kişilikti. Tabi ki, başkalarının istismarına fırsat vermeyelim. Ancak hocamızın münhasıran sahiplenilmesi de kanaatimizce doğru olmaz. Bırakın, onu anma ve anlama toplantılarına herkes gelsin, dinlesinler, fikirleri her yere yayılsın.
-EMEĞİ VAR-
Ülkemizde şu anda gördüğünüz her “olumlu” ve “hayırlı” icraatta onun imzası/payı vardır. Bugün kamuda, hademeden Cumhurbaşkanlığına kadar her kademede görev yapan mütedeyyin insanda emeği vardır. O, devlet dairesinin önünden geçmeye korkan, mazlum Anadolu insanına “Ayağa kalk ve devleti yönet!” ruhunu aşıladı. Başlattığı kutlu yürüyüş, ülkenin çehresini değiştirdi. Dünyayı yönetmeye talip olan yeni bir Müslümanlık anlayışı getirdi. Bir başka ifadeyle, Müslümanlığı, hapsedildiği camiden caddeye, konuttan kamuya taşıdı.
“Cihat, faiz” ve “adil düzen” gibi çoktan tedavülden kalkan kavramları yeniden Müslümanların gündemine yerleştirdi. O, Müslümanlığın bireysel ibadetlerden ibaret bir din olmadığını insanlığa öğretti. Hayatındaki en büyük ideali, İslam Birliği’ni kurmaktı.
Tüm zorluklara rağmen, kısa süreli koalisyon ve 11 aylık başbakanlık dönemine sığdırdığı dev icraatlara bakarak, “Acaba 11 yıl Başbakan olarak kalsaydı, bugün nasıl bir dünya olurdu?” sorusunun cevabını takdirlerinize bırakıyorum. Bugün, onun izinden giden ve davasına sahip çıkan herkes, onun ortaya koyduğu “ilke” ve prensiplere herkesten daha fazla uymak ve bağlı kalmak zorundadır. Çizdiği yol ve koyduğu hedef ortadadır.
Vefatının ardından 10 yıl geçti ve şimdi, bugün, büyük bir özlemle Erbakan Hocamız anılıyor. Bu yüzden Anadolu’nun ve dünyanın dört bir yanında Erbakan Hocamız için toplantılar yapılıyor, milyonlarca insan arkasından dualar ediyor. Biz şahidiz ki, Erbakan Hocamız, hayatını, ülkesi ve bütün insanlığın kurtuluşu için mücadeleye adamıştı. Biz şahidiz ki, Erbakan Hocamız, insanlığın saadetini tesis etmek için gece-gündüz son nefesine kadar gayret etmişti. Biz şahidiz ki, Erbakan Hocamız, bize üretimin, kalkınmanın ve adil paylaşımın ne olduğunu anlatmış ve öğretmişti.
Bir ilim ve devlet adamı olarak asaletiyle, kalkınma ufkuyla, duruşuyla fikir hayatımızda bir çığır açan, insanına, Müslümanlara asla bir bedel ödetmeyen Erbakan’ın anlaşılması ve yeni nesillere tanıtılması, bizlerin borcudur. Allah, kendisinden razı olsun, mekânını cennet eylesin. -Tamer Yazar-