Bataklığa düşen ne yapar?
Kurtulabilmek için çareler arar ve bunun içinde çırpınmaya başlar. Ancak çırpındıkça daha çok bataklığa saplandığının, saplandıkça da daha çok çırpındığının farkına varamaz.
Bu durum yaşamın bütün alanları için geçerli bir kuraldır.
Nitekim siyaset dünyasında da bataklığa düşenler, çırpınanlar, çırpındıkça daha çok batanlar görülmektedir. Son zamanlarda bu tür olaylara sık sık rastlanmaktadır.
Bu duruma düşenler, kendilerini bataklıktan kurtarabilmek için çeşitli yol ve yöntemler ararlar.
Elbette ki bataklıktan çıkabilmek için tutunacak sağlam bir el, sağlam bir dal gerekir.
Ancak bataklığa saplananlar öyle bir ruh hali içinde olurlar ki; tuttukları elin ve tutundukları dalın sağlam olup olmadığına bakmadan, o ele ve o dala tutunma yoluna giderler. Böyle olunca da tutunulan el ve dal sağlam olmadığı için batış daha da hızlanır.
İşte bu ortam içersinde siyaset dünyası da büyük bir karmaşa içersinde bulunuyor.
Gündem değiştirme istekleri artıyor, kötüye gidişi durdurma ve yeniden yükselişe geçebilmenin yol ve yöntemleri aranıyor.
Nitekim son zamanlardaki gelişmeler bize bu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor.
Genç Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk ilke ve devrimleri ışığında, çağdaşlığa, aydınlığa ve yeniliklere doğru yürümesini gerektirecek olan temeller sağlam esaslara göre atılmıştır.
Buna rağmen ülkenin geriye, karanlığa ve tutucu bir anlayışa yönelmesi için pusuda bekleyenlerin olduğu görülüyor.
Bu nedenle de son günlerde gündeme getirilen bazı konuların yanlışlığını bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz:
Andımız, İstanbul sözleşmesinden çıkış. Montrö antlaşmasının gündeme taşınması. İrticai faaliyetlerde bulunmamış olma zorunluluğunun bazı alanlarda gevşetilmesi. Atatürk isminin unutturulmaya çalışılması. Bazı sanatsal topluluklardaki Türk adının kaldırılmak istenmesi gibi…
Bu ve buna benzer söylemler bilinmelidir ki; ülkeyi hiçbir zaman geriye götürmek isteyenlerin başarıya ulaşmasını sağlayamayacaktır.
Ancak bu tür gündem değiştirmeler, hem içte, hemde dışta bir takım sorunların ortaya çıkmasına ve bu sorunların üstesinden gelebilmek için büyük çabalar sarf edilmesine neden olabilecektir.
Hatırdan uzak tutulmamalıdır ki; Cumhuriyet Türkiyesi sağlam temeller üzerine inşa edilmiştir. Bunu yıkmak, eskiye ve geriye dönüşü sağlayabilmek elbette ki mümkün olamayacaktır.
Bu gerçek gün gibi aşikâr bir şekilde ortada iken, şu veya bu nedenle ülkeyi çağın gerisine götürmek isteyenleri umutlandırmak ve onlara bir fırsat verilebileceği intibaı uyandıran davranışlar içerisinde olmak yanlış bir adımdır.
Bu yanlış adımdan tez elden dönülmeli ve doğruya yönelik adımların atılması kararlılığında olunmalıdır.
Aksi halde, bataklığa düşenin çırpınışı misali durumlar ortaya çıkar ve sonuçta bu yanlış adımları atanlar, bu yanlış kararları alanlar, siyasetin karanlık sayfaları arasında yerlerini alırlar.
Diliyoruz ki; bu gerçek unutulmaz ve gereken yapılır…
YORUMLAR