Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da kültür-sanat

Hazırlayan: (Mehmet Karasu) Antakya

Hazırlayan: (Mehmet Karasu)

Antakya Kitaplığı
Defne Belediyesi tarafından Nazım Hikmet’in ölümünün 54. Yıldönümünde, Sümerler Amfi Tiyatroda düzenlenen “Nazım Hikmet’i , Anma Toplantısı’nda Yazar Güney Özkılınç, Nazım Hikmet’in Bursa’daki anılarını Defnelilerle paylaştı. Etkinliği Defne Belediye Başkanı Dr. İbrahim Yaman, bazı CHP milletvekilleri, STK Başkanları ve bine yakın sanatsever izledi.
Güney Özkılınç, “Nazım’ın Bursa Yılları” adlı kitabında Nazım Hikmet’e olan hayranlığını Nazım’ın Bursa’daki yıllarını kaleme alarak da dile getirdiğini ifade etti. Yazar Güney Özkılınç, Nazım Hikmet’e olan hayranlığını, “Kendimi bildim bileli Nazım Hikmet’e hayranım” diyerek dile getirdi. Yazar Özkılınç, Nazım Hikmet’in ömrünün 13 yılını Türkiye’deki hapishanelerde geçirdiğini bunun da 11 yılını Bursa hapishanesinde geçirdiğine dikkati çekerek, “Nazım Hikmet, ömrünün 13 yılını Türkiye’deki hapishanelerde geçirmiş. 13 yılın 11 yılını Bursa’da geçirmiş. Nazım Hikmet bu 11 yılda Bursa Cezaevi’ni bir enstitüye, bir okula çevirmiş. Nazım Hikmet şairliğinin yanında çok başarılı bir öğretmen ve devrimcidir.
Nâzım’ın Bursa Yılları – Anılar, Tanıklar, Fotoğraflar, Bilinmeyenler… Nâzım Hikmetin hapishane yıllarının önemli bir dönemine ışık tutuyor. Güney Özkılınç Bursada yıllar süren araştırmalarla Nazım’ın şiirlerde adı geçenleri ve yakınlarını buldu, büyük şairle ilgili anıları, bilinmeyen fotoğrafları derledi. Bir edebiyat belgeseli olan bu kitap bütün edebiyatseverler için önemlidir.
Defne Belediyesi örnek bir davranış göstererek, çok miktarda kitabı ücretsiz olarak okurla buluşturdu. Bu, hem sıkıntılı Evrensel Yayınları’na hem de yazara büyük bir destektir. Bu bakımdan Sayın Yaman’ı yürekten kutluyorum.

KONUK YAZAR
Grup ArockTını ve Bir Müzik Şöleni../ Selamet BAĞCI
Bir eğitim- öğretim yılının daha sonuna doğrulduğumuz bu günlerde okullarda yine en canlısından bir hareketlilik , bir yorgunluk atma zamanları.. Biliyoruz ki her öğrenci dönem içinden aynı şekilde çıkmaz, nasıl ki ilgiler eğilimler farklıdır, bitirme şekilleri de öyledir. Eğitim -öğretimin öğrencileri nasıl zorladığını , okumanın sancısını hepimiz biliyoruz. Yarışı tamamlamak hiç kolay olmuyor.
Her şeye rağmen bazı şanslı , şanslı olduğu kadar kendi bilincinde olan özel öğrenciler var. Ve bu öğrenciler ,ailelerine , arkadaşlarına , öğretmenlerine farklı mutluluklar yaşatırlar.
Arock Tini müzik grubu üyeleri, sözünü ettiğimiz öğrencilerden. Ozan Işıksal ,Deniz koç, ve Ali Düzen..Estrümanlarıyla yaşadıkları müziği bize de yaşattılar. Konser harikaydı. Anadolu müziğini devam ettirmeyi tercih eden grup, birbirinden güzel parçalarla ,arkadaşlarına öğretmenlerine zevkli anlar yaşattı.
Grup sözcüsü Ozan Işıksal , müzik ile ilgili; Her bir notanın farklı yeri vardır müzikte. Her bir enstümanın , her bir tınının .İnsanlar üzüntü duydukları zamanlarda bir dosta ihtiyaç duyarlar, biz dertlerin devasını müzikte bulduk. Her bir derdin ayrı devası vardır, bu nedenle aynı zamanda .Günümüz koşullarında sesimizi duyurmak ne kadar zor olsa da çabalamaya devam ediyoruz. Bazen on kişi bazen yüz kişi oluyoruz. Bazen ise her birimiz yalnız oluyoruz bir gece vakti bir ağacın altında estrümanımızla..Ben öyleyim en azından.
Bu uzun bir yol .Bir kaç kelime ile anlatılması mümkün değil. Biz Anadolu müziklerini benimsedik , yeri geldi türküler çaldık , söyledik. Yeri geldi elektro gıtarları elimize alıp bağırdık, çağırdık .Eskiden müzik yapanlar çok özenli davranırdı. Ama gittikçe kolaya kaçan bir gençlik görüyoruz. Müziyi bilgisayardan yapan , estrümanı anlamadan gelişigüzel çalan insanlar …Bunun önüne geçebilir miyiz? Kısmen.. Yeni yetişen çocuklara Anadolu müzikleri dinletebiliriz. Hem rock müzik hem de türkülerle yaşatabiliriz onları. Ruhun gıdasıdır derler müzik için . Evet , o temiz çocukların gönüllerinde yer edinir bu türküler. Gün gelir bu türkülerle gülerler , gün gelir bu türkülerle ağlarlar..
Müzik öğretmeni Özlem Seyfi nin öğrencileri olan Ozan , Ali ve Deniz bizlere yaşattıkları müziğin ruhunu daha çok ilerilere uzaklara götürecek gibi. Yaşayacak bestelere de imza atıyorlar çünkü..

HAFTANIN ŞİİRİ
NÂZIM’A BİR GÜZ ÇELENGİ
Pablo NERUDA/Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız
şimdi
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek
miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın
bana
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar
Düşerlerdi orada, uzakta,
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa

Sana Şili’nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan
Halkların kavgasını ve kavgamı benim
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan…

Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım
sensiz
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden
yoksun
Dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan.

Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
Kuyu gibi kapkara zindanlardan
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
Ellerinde izi vardı eziyetlerin
Hınç oklarını aradım gözlerinde
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
Yaralar ve ışıklar içinde

Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlar
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya.
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için! Teşekkürler o ateş için
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.

KISA SANAT HABERLERİ
Nazım Hikmet, Moskova’daki mezarı başında anıldı
Şair Nazım Hikmet, ölümünün 54. yılında Rusya’nın başkenti Moskova’daki mezarı başında düzenlenen törenle anıldı.
Moskova’daki Novodeviçye Mezarlığı’ndaki törene, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz ile Moskova’da yaşayan çok sayıda Türk ve Rus davetli katıldı.
Törene Türkiye’den gelenler arasında sanatçılar Zülfü Livaneli, Rutkay Aziz, Ahmet Mümtaz Taylan, Sunay Akın ile gazeteci Nebil Özgentürk gibi isimler yer aldı.
Konuşmalarla başlayan tören, Nazım Hikmet’in mezarı başında beyaz güvercin uçurulmasıyla sona erdi. Törene katılanlar Nazım Hikmet’in mezarına karanfil bıraktı.
Moskova’daki Nazım Hikmet’i anma etkinlikleri devam edecek.
Ahmed Arif, 26. ölüm yıl dönümünde anıldı.
Şair Ahmed Arif, ölüm yıl dönümünde okurları tarafından anılıyor.
21 Nisan 1927’de Diyarbakır’da doğan şairi 2 Haziran 1991’de Ankara’da kaybetmiştik.
Twitter kullanıcılarının #AhmedArif etiketiyle paylaştığı mesajlarda şairin tek kitabı olan ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’de yer alan şiirlerden dizeler paylaşılıyor

Nâzım Hikmet 54’üncü ölüm yıl dönümü olan 3 Haziran’da çeşitli etkinliklerle anıldı.
Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi, Nâzım Hikmet’in 54’üncü ölüm yıl dönümü olan 3 Haziran’da “Yaşamaya Dair 2002-2017” etkinliğini Ankaralılarla buluşturdu. 18.00’de başlayan etkinlikte, Tiyatrocu Tamer Levent ile Besteci Ali Aykaç, şiirleri aracılığıyla ozanın biyografik portresini çizdi.
Şişli’de Ressam Haydar Özay’ın Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen “Nâzım Hikmet Resimleri” başlıklı kişisel sergisi 3 Haziran’da açıldı. Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi de Nâzım Hikmet’i 3 Haziran Cumartesi günü özel bir programla andı.
ŞİŞLİ’DE ‘NÂZIM HİKMET’ SERGİSİ AÇILIYOR
Ressam Haydar Özay’ın Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen “Nâzım Hikmet Resimleri” başlıklı kişisel sergisi 3 Haziran’da açıldı. Haydar Özay’ın, büyük şair Nâzım Hikmet’in ölümsüzlüğünün 54. yılı anısına hazırladığı resimlerden oluşan sergi, Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evinde 3-11 Haziran 2017 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Sanatçının 24 eserinin yer aldığı sergi, Nâzım Hikmet’in “Salkımsöğüt” ve “Masalların Masalı” gibi şiirlerinin resimsel yorumlarından büyük şairin şarkılarının sözlerini yazdığı “Lüküs Hayat” opereti resimlerine kadar uzanıyor. Nâzım’ın Bursa, Çankırı hapishanelerinde kitapla, şiirle dolu yaratıcılık anları, tiyatro ve klasik müzikle ilgili birbirinden farklı sahneler de resimlerin konuları arasında. (EVRENSEL KÜLTÜR SERVİSİ)

Duygu Asena Roman Ödülü, Şebnem İşigüzel’e
Doğan Kitap’ın düzenlediği Duygu Asena Roman Ödülü’ne Göz Yaşı konağı-Ada 1876 adlı eseriyle Şebnem İşigüzel layık görüldü
Duygu Asena’nın anısını ve fikirlerini yaşatmak için düzenlenen Duygu Asena ‘Kadının Hâlâ Adı Yok’ Roman Ödülü sonuçlandı. Seçici Kurul, ödülün Göz Yaşı Konağı-1876 adlı romanıyla Şebnem İşigüzel’e verilmesini oybirliğiyle kabul etti.
Yazarlık kariyeri boyunca kadın meselesine yönelik duruşu ve özgürlükçü tavrıyla dikkat çeken Şebnem İşigüzel , bu romanında da erkeklerin gölgesine direnen bir kadının özgürleşme ve hayatını yeniden inşa etme çabasını anlatıyor. Roman, İşigüzel’in zengin dili ve güçlü anlatımıyla dikkat çekiyor.

46. “Orhan Kemal Roman Armağanı” Gürsel Korat’a sunuldu.
Orhan Kemal ölümünün 47. yılında dün Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi’nde düzenlenen “Roman Armağanı” ödül töreninde anıldı. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Unutkan Ayna” adlı kitabıyla 2017 yılı 46. Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan Gürsel Korat, ödülünü oğlu Nâzım K. Öğütçü’nün elinden aldı.
Konuşmasına, “Kapadokya artık romanları yazılmamış bir Kapadokya değilse, bunda Çukurovalı iki yazar Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’den el almış olmasının büyük payı var” diyerek başlayan Gürsel Korat;
“Fabrika çıkışlarının, hayat dolu insanların ve yaşamı seven yoksulların büyük yazarı, iyimser Orhan Kemal’i okuyup da mutsuz olunamaz. O, yaşam bilgisini sanatın diline dönüştüren bir yazardır… “Unutkan Ayna” gibi bir insanlık yıkımının hikâyesini anlatırken gülümsemeyi, ironiyi ve mutluluğu unutmadıysam, bunda onun ve edebi geçmişimizin iyimserlerinin payı büyüktür” sözleriyle Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal’i andı.
“Edebiyat sayesinde zulümle baş etmeyi göze alırız. Edebiyat zulmün panzehiridir” diyen ve özgürlüğün, unutmayışın aynasında durduğunu ifade eden Korat ödülünü, roman tarihimiz boyunca, uyduruk gerekçelerle zulüm görmüş, hapsedilmiş, işinden atılmış ve yerinden yurdundan edilmiş bütün insanlarımıza adadı.
Cemalettin Tül’ün sunduğu Kütüphane Müdürü Süheyla Acar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen anmada, Orhan Kemal’in yazı dünyası, edebi kişiliği oğlu Işık Öğütçü, Çimen Günay Erkol, yazarımız M.Sadık Aslankara, Özlem Güveli Türker, Aydın Ilgaz, Tahir Şilkan, Adnan Özyalçıner’in konuşmalarında dile getirildi. Efsun ise, şiirlerinden örnekler verdi. Murat Yetkin, Ezel Akay ve Nursel Duruel, Korat’ın sinemaya da uzanan kitaplarının zengin, sağlam birikim üzerinde yükselen, diğer sanatları harekete geçiren estetik yapılar olduğunu vurguladılar.

BİR PORTRE
Duygu Asena (1946 – 2006)
19 Nisan 1946 yılında İstanbul’da doğan Duygu Asena, İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nü bitirdi. Asena, “Kadınca”, “Onyedi”, “Ev Kadını”, “Bella”, “Kim”, “Negatif” dergilerini yönetti. Milliyet gazetesinde başladığı köşe yazarlığını Cumhuriyet ve Yarın’da sürdürdü.
İlk kitabı “Kadının Adı Yok”la adını duyuran Duygu Asena, geniş bir okur kitlesine ulaştı. Ancak “Kadının Adı Yok”, 1998’de müstehcen bulunarak yasaklandı. Yayınına 2 yıllık dava süreci sonunda izin verilen kitap, yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.
Asena’nın diğer kitapları ise, “Aslında Aşk da Yok”, “Kahramanlar Hep Erkek”, “Aynada Aşk Vardı”, “Paramparça” bulunuyor.
Artık Duygu da yok
Türkiye’de kadın hareketinin öncülerinden gazeteci-yazar Duygu Asena, dün saat 04.45’te tedavi görmekte olduğu VKV Amerikan Hastanesi’nde, beyin tümörüne bağlı solunum durması nedeniyle yaşama gözlerini yumdu.
DUYGU Asena’nın doktoru ve arkadaşı Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Fidan Baturalp, basına “Tümörle yaşam süresi yaklaşık dört aydı. Fakat Duygu Hanım umudunu ve inancını kaybetmediği için mucizevi bir şekilde iki yıl yaşadı. Öldüğünde yanında ablası İnci Asena ve yeğeni Berfu Çapın vardı” açıklamasını yaptı. İnci Asena, önceki gün de aynı hastanede tedavi gören eski eşi ve kızının babası Halit Çapın’ı kaybetmişti.
KADININ ADI YOK
Türkiye, Duygu Asena’yı feminist düşüncenin ateşli savunucusu olarak tanıdı. Asena, köşe yazılarında ve kitaplarında sürekli kadın haklarını gündeme getirdi. Adı bir özdeyiş haline gelen “Kadının Adı Yok” kitabı, 1987’de yayımlandı ve bir yılda 40 baskı yaptı. 40’ıncı baskı sırasında Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından muzır bulunarak satışı yasaklanan kitap, mahkemede aklandı ve 53 baskıya ulaştı. Almanca, Hollandaca ve Yunanca’ya çevrildi. Yunanistan’da “best seller” oldu. Kitap, filme çekildiğinde de gişe rekoru kırdı.
Asena’nın ikinci kitabı “Aslında Aşk Da Yok”, “Kadının Adı Yok”un devamı niteliğindeydi. 36 baskı yaptı, Almanya, Hollanda ve Yunanistan’da yayımlandı. 1992’de yayınlanan “Kahramanlar Hep Erkek” adlı 14 öyküden oluşan üçüncü kitabı ise 18 baskı yaptı. Asena, Kadınca Dergisi’ndeki yazılarını “Değişen Bir Şey Yok” adıyla 1994’te kitaplaştırdı. Gazete bayiilerinde de satılan kitap ilk hafta 70 bin sattı. Beşinci kitabı olan “Aynada Aşk Vardı” 4 ayda 12 baskı yaptı. Asena’nın ölüm haberini, AP ve AFP ajansları dünyaya “Türk kadın hakları savunucusu öldü” başlığıyla duyurdu.
Gazeteciliğe Hürriyet’te ’Şirin’ imzasıyla başladı
Duygu Asena, 19 Nisan 1946’da İstanbul’da doğdu. Kadıköy Özel Kız Koleji’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümü’nü bitirdi. İki yıl pedagog olarak çalıştı. 1972 yılında Hürriyet’te gazeteciliğe başladı. Yazılarında “Şirin” imzasını kullandı. Ayrıntılı Haber Gazetesi’nde muhabirlik yaptı. 1976-78 yılları arasında Man Ajans’ta metin yazarıydı. 1978’de Gelişim Yayınları’nda çalışmaya başladı. Kadınca ile birlikte Onyedi, Ev Kadını, Bella Bayan, First gibi pek çok dergiyi yönetti. Bu dönem içinde Söz, Sabah, Güneş, Milliyet, Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinde köşe yazarlığı, yöneticilik ve röportaj yazarlığı yaptı. (Kay. www.kimkimdir.gen.tr)

BİZE GELENLER
1.Yasakmeyve/ İki Aylık Edebiyat Dergisi/Sayı 86/ mayıs- haziran 2017
2.Eliz Edebiyat/ Aylık Dergi/ sayı 100/ Nisan 2017
3.Güney Rüzgarı/ Aylık Genel Kültür Dergisi/ Sayı 205/ Mayıs 2017
4.Çinikitap/ İki Aylık Edebiyat Dergisi/ Sayı 42/ Mayıs- Haziran 2017

SAYIN ALİ ENVER ERCAN’DAN, ALİ ENVER ERCAN KİTAPLIĞI’NA BU AY GELENLER
1.Yasakmeyve Şiirleri/ Haz. Saime Akat
2.Ateşi Bölen Gece/ Hilal Karahan
3.Giz ve Sis/ Hilal Karahan
4.Deva/ Soner Demirbaş
5.Avuç İçi Kalbim Kalbime/ Mustafa Ergin Kılıç
6.Tepenin Önünde/ Hilal Karahan