Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
17 NİSAN 1940. 2021 yılı itibariyle Köy Enstitüleri’nin 80. Yıldönümü kutluyoruz.
Kentimizden de Ali Yüce, Haydar Demirtaş, Osman Sakallı gibi onlarca değerimiz ordan mezun olmuştur.
Geçtiğimiz yılında adına Armağan Kitap çıkarılan ve 101 yaşına ayak basan Abdullah Özkucur Hocam Konya’da doğmuş ama yaşamının büyük bir bölümünü Antakya’da geçirmiştir.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, daha önce Öğretmen Olacağım ve Köy Enstitüleri Destanı gibi önemli yapıtlar bırakmış olan Özkucur ağabeyimin son çalışması.
Köy Enstitüleri’nın sık ssık gündeme geldiği günümüzde önemli bir başucu kitabı.
Kendine özgü konumu, “iş içinde, iş aracılığıyla, iş için” öğretme yöntemi; demokratik, laik, özgürlükçü, halkı tutumu; çağdaş, gerçekçi ve ilerici düşünce yaşamıyla geleceğin “Köy Üniversitesi’nin çekirdeğini oluşturuyordu.
Köy Enstitülerinin kalbi, beyni kabul edilen ve dört yıl gibi kısa bir süre içinde açılıp kapatılan bu kurumu tanıtmaya çalışan elinizdeki yapıtın her sayfasında Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü ve Köy Enstitülerini kuran binlerce köy çocuğunun, öğretmen ve yöneticilerin coşku, sevinç, mutluluk ve kıvançları, inanılmaz ölçüde Özverili çalışmaları, özetle “Köy Enstitüleri Ruhu” yansıtılmaktadır.
Özkucur’un “Köy Enstitüleri Destanı” kitabını 1959 yılında ilk okuyan Hakkı Tonguç: “Yazıları dikkatle ve zevkle okudum. Kitap pek güzel olmuş seni tebrik ederim. Sayfaları okudukça gözlerimin önünde modernleşmiş bir Pestolozzi canlandı. Konuyu iyi düzenlemiş, güzel işlemişsin. Senden zaten bu
beklenirdi… Çok emek harcanarak meydana getirilmiş. Bir kuyumcu ustalığı ile konuyu işlemişsin. İmrenerek okuduğumuz batılı yazarların kitapları gibi olmuş” diye yazmıştır. (Arka kapak yazısı)
Konuk Yazar
Enstitülere Yazık Oldu/Hıfzı Topuz
Son günlerde bazı dostlarımız sık sık Köy Enstitülerinden söz ettiler. Bu konuşmalar beni 46 yıl öncesine götürdü. TRT’de çalıştığım dönemde Köy Enstitüleri konulu önemli bir oturum düzenlemiştim. 11 Mayıs 1975’te yayınlanan bu oturuma 9 kişi katılmış, 9 kişi de önceden yapılan röportajlarla ekrana getirilmişti.
Katılanlar arasında Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ, Hürrem Erman, Mahmut Makal, Mehmet Başaran ve Can Yücel de vardı.
Röportajlarla ekrana getirilenler arasında Hıfzırahman Raşit Öymen, Talip Apaydın, Dr. Engin Tonguç, Dursun Kut, Fakir Baykurt, Şerif Tekben, Dursun Akçam bulunuyordu. O oturumda konuşulanlar ve tartışılanlar günlerce basının gündeminde yer aldı. Çünkü, İsmail Hakkı Tonguç’un da belirttiği gibi Köy Enstitüleri ile amaçlanan yalnız köylerin kalkındırılması değil, anlamlı ve bilinçli bir şekilde köyün içten canlandırılmasıydı. Köyler yüzyıllar boyunca sömürülmüş, ezilmiş ve kendilerine bir şey verilmemiş yerlerdi. Cumhuriyet rejiminin amacı köylerde yaşayan insanları Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi yapmaktı.
Enstitülerin ilk hazırlıkları Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan zamanında başlatılmış, Hasan Âli Yücel de Aralık 1938’de Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilince dostu İsmail Hakkı Tonguç ile birlikte Türkiye’de ulusal kalkınmanın temellerini atmıştı.
Kısa zamanda Türkiye 21 bölgeye ayrılarak her birinde birer enstitü kuruldu.
Toprak sahipleri ve gerici çevreler halkın kalkınmasından ve aydınlanmasından ürktüler. Enstitülere “Bunlar komünist yuvası oldu,” diyerek saldırmaya başladılar. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu saldırılara daha fazla dayanamadı, Hasan Ali bakanlıktan alındı ve yerine Şemsettin Sirer atandı. O da Köy Enstitüleri’nin programlarını değiştirdi. Ve enstitüler amaçlarından uzaklaştırıldılar.
Yaklaşık 20 yıl önce İzmir’de katıldığım bir toplantıda İnönü’nün Köy Enstitüleri’nden ödün vermesini sitemli ama tatlı bir dille eleştirmiştim. Çünkü Sayın İnönü’ye her zaman büyük hayranlığım vardı. Bugünlerde güncel politika olaylarında adı çok geçen ve CHP’den istifa eden bir politikacı ayağa kalkarak şöyle haykırdı: “Hıfzı Topuz haksızdır, Köy Enstitüleri’ni İnönü kurmuştur, istediği zaman da kapatır.”
TRT’deki oturum çok geniş yankılar uyandırdı demiştim. Bugün aylık yazımı o toplantıda söylenen sözlerin ilginç olanlarıyla sürdüreceğim.
FAKİR BAYKURT:
Ben Köy Enstitüleri’ni anladığımız anlamda birer okul olarak görmüyorum. Hatta kurucular okul adını kullanmaktan dikkatle kaçınmışlar, bu yüzden enstitü demişlerdir. Eğer buna Türkçe bir ad bulmak lazım gelirse Köy Eğitim Kurumları ya da Derslikleri demek gerekirdi. Enstitü derslikleri ve laboratuvarları olan bir okuldur. Köy Enstitüsü derslikleri de yalnız bir okul değil, dış etkinlikleri olan bir yaşama alanıdır.
Köyden ayrıldığım zaman ben şiir yazmayı biliyordum ama bu bilgi halk şiiri tarzında, geleneksel bir bilgiydi. O günkü yayınlardan öğrendiğim gibi aşıkların biçiminde şiirler yazıyordum. Bu herkeste olabilecek bir yetenektir. Bilinçlendirilmesi ve geliştirilmesi gerekir. İlk aylarda Türkçe dersinde öğretmenimiz benim ödevime ayrı bir gözle baktı, bir değer verdi ve beni Enstitü kitaplığının yönetimine geçirdi. Orada iki üç yıl katkılarım oldu. Ben Enstitü kitaplığında o günkü bütün sanat yayınlarını izleyebiliyordum. Dergilerle bağ kurdum. Köy Enstitüleri adıyla bir dergi yayınladık. Yazdığımız yazılar ve yaptığımız incelemeler o dergiye gönderilirdi. Şiirlerim orada yayımlandı.
MAHMUT MAKAL:
Köy Enstitüleri Türkiye’de öteden beri mevcut olan insan tipini ve düzeni değiştirmek için kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Eğer enstitüler başarısız olsaydı kapatılmazlar ve adları değiştirilmezdi. Enstitüler köylünün okutulması, iş eğitiminin yaygınlaştırılması, Ata’nın deyimiyle “çağdaş uygarlık düzeyine” çıkarılması için kurulmuşlardı. Köy Enstitüleri düzene karşı ulusu kurtaracak olan insanları yetiştirmeyi başarmasaydı ne politikacılar ne de toprak ağaları harekete geçerdi. Köy Enstitüleri çağını yitirmiş kurumlara ve anlayışa karşı çıkan insan yetiştirmekte başarılı olduklarını göstermişlerdir.
– CAN YÜCEL:
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra üstyapı devrimleri yerine getirilmiştir. Ama Türk köylüsünün alt yapısında temelli değişiklikler yapılamamıştır. Köylü büyük bir ezinti içinde kalmıştır. Gerçi aşar kaldırılmış ama yerine hayvan vergisi, yol vergisi gibi dolaylı vergiler getirilmiştir.
Adeta Türkiye’nin ekonomik bünyesi kenti besleyecek bir sistem olarak görülmüştür. İkinci Dünya Savaşı arifesinde gerekirse sınırda dövüşecek, geride ordunun ve kentin beslenmesini sağlayacak köylünün rejime bağlı kalması arzu edilmiştir.
Rejimin yönetimi için sosyal demokrat bir temel lazımdı. Bu yolda çalışmalar Hasan Ali’nin bakanlığa getirilmesiyle başlamamıştır. Bu ihtiyaç İsmail Hakkı Tonguç’un büyük uzmanlığı ve insanlığı içinde biçimlenmiştir. Bu kadroyu yetiştirmek de sosyal demokrat bir uygulamayla birlikte ele alınmıştır.
Tanıyanlar bilirler, babam bir şehir çocuğuydu. Alaturka sever, şiir sever, insanlarla sohbet etmeye bayılırdı. İnsan olma meselesini kendi halkının meselesi olarak görecek kadar geniş yürekli, vicdanlı ve bilinç sahibiydi.
Yani bir insanın kendi başına bir insan olmadığını anlayacak bir havsalaya sahipti. Yani en doğru anlamıyla milliyetçi ve milli kılık taşıyan bir insandı. Eğer Köy Enstitüsü meselesi bunca sarsıntıdan sonra hâlâ Türkiye’de bir yönetim, eğitim, öğretim ve devrim sorunu olarak ele alınıyorsa bunda gerek Tonguç’un gerek Hasan Ali’nin anlayış ve sağduyuyla davranmalarının rolü olmuştur.
– MEHMET BAŞARAN:
Köy Enstitüleri köye sadece öğretmen yetiştiren kurumlar değildi. Aynı zamanda köyün kalkınmasına önderlik edecek kişileri yetiştireceklerdi. Öğretmenler sınıfta, dört duvar arasına kapanmış köy çocuklarını okutmakla yetinmeyecek, köyün içinde bulunduğu üretim sisteminde başarılı olması için köylüye sanat dersleri, tarım dersleri de vereceklerdi. 21 bölgede kurulan Köy Enstitüleri ülkemizde fırsat eşitliği sağlayacaklardı. (Cumhuriyet Gazetesi)
Haftanın Şiiri
Anayasası İnsanın /Can Yücel
Ustamız Eluard’ın izinden
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Haftanın Sanat Gündemi
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Adil İzci’ye
Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 1. Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’nü “Canım Ada” adlı kitabıyla şair ve yazar Adil İzci kazandı.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, gazetemiz köşe yazarı Zeynep Oral, gazetemiz köşe yazarı Hikmet Altınkaynak, Ayşe Sarısayın, Doğan Hızlan ve Ruken Kızıler’den oluşan seçici kurul değerlendirmeleri online yaptı..
Seçici kurulun yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Adil İzci, ‘Canım Ada’ adlı kitabında Heybeliada’daki doğal yaşama ve adalılara ilişkin gözlem ve izlenimlerini, geçmişle de bağlantı kurarak öyküleştirmekteki ustalığı, dile gösterdiği özen, yalın ve içtenlikli anlatımı nedeniyle ödüle değer bulunmuştur.” (Cumhuriyet)
Oğuz Atay Öykü Ödülü başvuruları başladı. Ödül töreni, Oğuz Atay’ın doğum günü olan 12 Ekim 2021’de İnebolu’da gerçekleştirilecek.
DUVAR – İnebolu Kültür ve Sanat Derneği tarafından birincisi düzenlenen Oğuz Atay Öykü Ödülü başvuruları başladı. Yarışmaya son katılım tarihi 30 Haziran 2021 olarak belirlendi.
Dernekten yapılan yazılı açıklamada, Oğuz Atay’ın her ölüm yıl dönümünde ilçede anıldığı belirtilerek, “Bu yıl da doğduğu kent İnebolu’da Oğuz Atay’ı, adına düzenlediğimiz öykü ödülü ile anmak istedik. Bu nedenle Oğuz Atay Öykü Ödülü düzenliyoruz. Amacımız Oğuz Atay’ın öykücü kimliğine dikkat çekmek, anmak olduğu kadar edebiyatımıza yeni eserler kazandırmaktır. Aynı zamanda yazmayı seven ve bunu kendilerine iş edinenlere de ortam yaratmak” ifadeleri kullanıldı.
Yarışmanın seçici kurulu, Hasan Özkılıç, Hürriyet Yaşar, Ercan Y. Yılmaz, Hüseyin Peker ve Altay Ö. Erdoğan’dan oluşuyor. Yazılı açıklamada konusu serbest olan yarışmanın ödülü ile ilgili şu bilgilere yer verildi:
“Öykü ödülünde sınırlama koymadık. Konu serbest. Her yaştan herkes katılabilir. Ödüllerimiz tek kategoride olup ilk üçe ödül verilecektir. Ödül olarak plaket ve Oğuz Atay kitap seti verilecektir. Ayrıca ödül alan ilk üç öykü ile yayınlanmaya değer görülen öykülerle bir anı kitap bastırılacak ve dereceye girenlere onar adet verilecektir. Yazmayı sevenleri Oğuz Atay Öykü Yarışması’na katılmaya davet ediyoruz.”
Ruşen Hakkı şiir yarışmasının kazananı belli oldu
İzmit Belediyesinin, edebiyat dünyasının duayen isimlerinden gazeteci- şair-yazar Ruşen Hakkı için düzenlediği şiir yarışmasının birincisi “sus şarkıları” isimli eser oldu.
İzmit Belediyesinin, edebiyat dünyasının duayen isimlerinden gazeteci-şair-yazar Ruşen Hakkı için düzenlediği şiir yarışmasının birincisi “Sus Şarkıları” isimli eser oldu. Kent hafızasına kazınan, Türk edebiyatının ve şiirinin önemli isimlerinden merhum gazeteci-yazar-şair Ruşen Hakkı’yı unutmayan İzmit Belediyesi, Aydili Sanat Derneği ile birlikte düzenlediği Ruşen Hakkı Şiir Yarışması’nın sonuçlarını açıkladı. 104 başvuru arasından 4 kişinin dereceye girdiği ve üç kişinin mansiyon ödülüne layık görüldüğü yarışmanın kazananı ‘’Sus Şarkıları’’ adlı eseriyle Özlem Turan Dertsiz oldu. Ruşen Hakkı’nın ölüm yıldönümünde düzenlenmesi planlanan yarışmanın ödül töreni, pandemi nedeniyle hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması uygulaması sebebiyle 12 Nisan Pazartesi günü yapılacak. Ruşen Hakkı Şiir Yarışması’na katılan eserleri jüri üyeleri; şair-yazar Fatma Türk Kuşkaya, gazeteci-şair-yazar Ruhan Odabaş, Türkiye Pen İkinci Başkanı şair-yazar Halil İbrahim Özcan, şair-yazar Çiğdem Sezer ve şair-yazar İhsan Topçu değerlendirdi. Birinciye 5 bin, ikinciye 3 bin, üçüncüye 2 bin ve seçici kurul özel ödülü kazanan 3 kişiye de biner TL ödül belirlendi.
2021 Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması sonuçlandı
11 Nisan 1980’de öldürülen TRT İstanbul Radyosu prodüktörü, gazeteci-yazar Ümit Kaftancıoğlu adına Yalın Ses Yayınları tarafından bu yıl 17. kez düzenlenen öykü yarışması sonuçlandı.
Adnan Özyalçıner, Mehmet Güler, Öner Yağcı, Zeynep Aliye, Feyza Akbulut Öner, Hakan Cucunel, Eşref Karadağ ve Öztürk Tatar’dan oluşan seçici kurulun yaklaşık 3 aylık okumaları sonucunda dereceye giren ilk 10 öykü belirlendi.
Dereceye giren öyküler şöyle:
Birincilik/ “Kuyudaki” adlı öyküsü ile Adalet TEMÜRTÜRKAN
İkincilik/“Mirav” adlı öyküsü ile Emrah KURUL
Üçüncülük/“Rüyalar, Evler ve Hüzünler” adlı öyküsü ile Soydan KIZGIN
Bir Portre
Ümit Kaftancıoğlu
Gazeteci, yazar ve radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlu, 12 Eylül öncesinin kurbanlarından biriydi. 11 Nisan 1980’de kızının gözleri önünde öldürülen Ümit Kaftancıoğlu’ndan geriye öykü, roman, derleme ve röportaj çalışmaları kaldı.
Ümit Kaftancıoğlu, yoksul bir ailenin çocuğuydu. 1935 yılında Kars’ın Hanak ilçesine bağlı Saskara köyünde doğdu. Köydeki ilkokul eğitiminin ardından o dönem köy çocukları için tek kurtuluş yolu olan Köy Entitüsü’ne adım attı. Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirip öğretmen oldu. Köy Enstitüsü yıllarını anlattığı Dönemeç adlı öykü kitabıyla 1970 yılında TRT Büyük Ödülü’nü alacaktı.
Ümit Kaftancıoğlu, enstitüyü bitirdikten sonra 3 yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. Ardından yükseköğrenime devam etti. Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra TRT’nin açtığı sınavı kazandı ve yeni bir dünyaya adım attı. TRT İstanbul Radyosu’nda “Av Bizim Avlak Bizim”, “Dilden Dile”, “Günden Güne”, “Yurdun Dört Bucağından”, “Köy Odası”, “Türk Halk Masalları” gibi programlarla halk kültürünü, halk âşıklarını, halkın sıkıntılarını mikrofona taşıdı. “Beyin Göçü” programında Türk vatandaşlarının yurt dışına gidip geri dönmek istememelerinin nedenlerini araştırdı. “Öğretmen ve Eğitimin Sorunları” programı ile de eğitime ışık tuttu. Özellikle Dilden Dile isimli yapım, yayımlandığı dönemde büyük ilgi görüyordu. (Milliyet)
Ne Okusak?
1.Şeytanistan/Ali Yüce/ Güldikeni Yayınları
2.Umut Yolu/ Engin Tonguç/ İş Bankası
3.Piramidin Tabanı/ Hürrem Erman/YKKED Yayını
4.Köy Enstitüleri ve Sonrası/ M. Rauf İnan/ Öğretmen Yayınları
5.Anadolu Rönesansı/ Alper Akçam/YKKED Yayınları