Osmanlı Devleti’nde toprak kaybı ve çekilme, 1683’te İkinci Viyana Kuşatması sonucu başlar. 1877-18778 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ve 1912-1913 Balkan Faciası’nda Osmanlı Devleti Tuna ve Balkan topraklarını kaybeder. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sonunda dağılır. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’yla, Osmanlı Devleti fiilen sona erer. Türk topraklarını işgal dönemi başlar.
MİLLİ MÜCADELE YOLCULUĞU
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar, Küçük Asya Seferi hayaliyle İzmir’i işgal ederler. 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’da Milli Mücadele yolculuğu başlar. 22 Mayıs 1919’da, Ordu Müfettişi olarak hazırladığı raporda, ¨Millet milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.¨(1) ifadesi yer alır. Bu raporda, Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktıktan üç gün sonra, Milli Egemenlik ilkesini ortaya koyarak, milli iradeyi temsil edecek bir meclisi hedeflediği görülür.
21/22 Haziran 1919’da yayımlanan Amasya Genelgesi’nde, ¨Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır¨(2) maddesi, yine milli iradeyi, yani meclisi işaret eder. 23 Temmuz-7 Ağustos Erzurum Kongresi kararlarında, ¨Milli kuvvetleri etkin ve milli iradeyi hakim kılmak esastır¨ maddesi, meclise giden yolda önemli bir halkadır. Erzurum Kongresi’nde Temsil Heyeti oluşturulur ve başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirilir.(3) Erzurum Kongresi’nde, Milli Mücadele’nin ve milletin lideri ortaya çıkmıştır.
4-11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi kararlarını kabul eder. Sivas Kongresi, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’yı Batı Anadolu Genel Kuvayı Milliye Komutanlığı’na görevlendirir. Böylece, Kongre yürütme yetkisini kullanmış olur.(4)
ANKARA YOLCULUĞU
Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelirler. Neden Ankara? İngilizlerin desteğindeki Yunanlıların Küçük Asya Ordusu, İzmir’den başlayarak Batı Anadolu’yu işgal ediyordu. Hedefi Ankara’ydı. Bu nedenle, Milli Mücadele’nin Ankara’dan yürütülmesi daha uygundu. Ankara’nın, trenle hem İstanbul’a hem de diğer cephelere bağlantısı vardı. Artık Ankara, hem meclisin hem de İstiklal Savaşı’nın merkezi olacaktı.
Ünlü Times gazetesi, Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişini şöyle yazar: “Bütün dünyanın kuvvetine karşı ulusal bir hareket yaratmak… Ne çocukça bir hayal…” Milli Mücadele ve Mustafa Kemal karşıtı İstanbul Basını da benzer yazılar yazıyordu. Refik Halit Karay: “Bir patırtı, bir gürültü. Beyannameler, telgraflar… Sanki bir şeyler oluyor, olacak. Ayol şuracıkta her işimiz, her kuvvetimiz meydanda. Dünya durumumuzu biliyor. Düşün, blöfün sırası mı? Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi kahraman? Kuzum Mustafa, sen deli misin?”
Mustafa Kemal’in bu çocukça hayali, 13 Eylül 1921’de 238 yıl süren çekilmeyi durduracak, 9 Eylül 1922’de işgal kuvvetlerini denize dökecekti. Bu çocukça heyecan, İngiltere’yle işbirlikçilerinin hayallerini yerle bir edecekti. Kutsal bir hayaldi bu… Mustafa Kemal’in deli mi yoksa strateji ustası mı olduğunu, çok değil iki yıl sonra tüm dünya anlayacaktı. Mustafa Kemal, gerçekten deli miydi? Evet… Büyük İskender’i, Hannibal’ı, Sezar’ı, Napolyon’u kıskandıran büyük zaferler kazanacak kadar deliydi…
MECLİS’İN AÇILIŞI
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920’de bir genelge yayımlar. Bu genelgede, milletin yeniden seçeceği temsilcilerle ve İstanbul meclisi vekillerinden Ankara’ya gelebilenlerinden kurulacak yeni meclisin, milletin bağımsızlığı yolunda tedbirler alacağını bildirir.(5)
Milletin lideri, Meclis’in toplanması sürecini NUTUK’ta şöyle anlatır: ¨Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çok uğraştıran; Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp Nallıhan, Beypazarı üzerinden Ankara’ya yaklaşacak gibi görünen gericilik ve isyan hareketleri olmuştur… Bunun için Meclis’in açılmasında acele ediyordum. Nihayet gelebilmiş olan milletvekilleriyle yetinerek Meclis’in, Nisan’ın 23’ünde Cuma günü açılmasına karar verdik.¨(6) Mustafa Kemal, tüm yetkileri elinde toplayacağına, Anadolu’daki isyan hareketlerine rağmen Meclis’in açılması için büyük çaba harcıyordu.
Temsilciler Kurulu Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’nın, 21 Nisan 1920’de askeri ve sivil makamlara gönderdiği telgraf: ¨Tanrı’nın yardımıyla, Nisan’ın 23’üncü günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından o günden sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun başvuracağı en yüce kat, adı geçen Meclis olacaktır. Temsilciler Kurulu adına Mustafa Kemal.¨(7) Mustafa Kemal Meclisi, tüm askeri ve sivil makamların bağlı olacağı en yüce kurum olarak görmektedir. Padişahta, tek kişide toplanan yetkileri Meclis vasıtasıyla millete devrediyordu. Yani, kul yerine değerli birey ortaya çıkıyordu.
Meclis’in adı uzun tartışmalardan sonra, Büyük Millet Meclisi olarak tespit edilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920 Cuma günü büyük bir törenle açılır. Önce Hacıbayram’a gidilir, namaz kılınır, kurbanlar kesilir. Meclisin dışında ve içinde dualar okunur. Bildiğimiz dini törenlerin hepsi yapılır. Ankara’daki marangozlar Meclis kürsüsünü yaparlar. Anadolu işgal edildiğinden, kürsüye siyah örtü konulur. Isınmak için ortaya sac soba kurulur. Ankara Öğretmenler Okulu’ndan vekillerin oturmaları için öğrenci sıraları getirilir. Aydınlatma için kahvelerden, bir petrol lambası bulunur.
24 Nisan 1920, Cumartesi… Mustafa Kemal Paşa, TBMM Başkanlığı’na seçilir. 39 yaşındadır… Yaptığı konuşmada, “Derhal memleketin kaderini üzerinize alınız. Bu Meclis tam anlamıyla sorumludur. Millet bizi bunun için gönderdi; bizi buraya beş kişinin eline milleti terk edelim diye göndermemiştir”(8-9) diyerek, Büyük Millet Meclisi’nin üstünde herhangi bir güç olmadığını kesin çizgilerle belirtir.
Bir sonraki yazıda, Meclis açıldığında işgal devletlerinin durumu, Meclis’in nitelikleri ile Atatürk ve çocuk konularını inceleyeceğiz…
Kaynakça:
(1) Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Ankara, 1990, s. 115.
(2-5) Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Ankara, 1990, s. 117, 126, 129, 140.
(6) M. Kemal Atatürk, NUTUK, Yayına Hazırlayan: Taha Mazman, s. 418.
(7) M. Kemal Atatürk, NUTUK, Yayına Hazırlayan: Taha Mazman, 2009, s. 422.
(8) İsmet İnönü, Hatıralar, Yayına Hazırlayan: Sabahattin Selek, s. 184, 2009.
(9) Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, AAM, Ankara, 2015, s.216.
YORUMLAR