Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan:Mehmet Karasu Haftanın Kitabı

Hazırlayan:Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Söylev Cilt: 1-2/Cumhuriyet Kitapları
Geçtiğimiz hafta Söylev çok konuşuldu.
Bu tartışmaları bir daha gündeme getirmenin gereği kalmadı. Ama dilerim ki, her Türk insanı, özellikle gençler birer Söylev alıp başucu kitabı yapsınlar ve defalarca okusunlar.
SÖYLEV, 1919-1927 döneminde Atatürk’ün kendi kaleminden çıkmış bir özyaşam öyküsüdür. Söylev, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk Devrimi aşamalarının üst düzeyde, ilk elden tutulmuş bir güncesi tarihidir. Söylev, asker, devlet adamı, üstün konuşmacı ve devrimci Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü en iyi anlatan kitaptır. Atatürk’ün istençli, dayançlı, uzak görülü, sabırlı ve yürekli kişiliği bu yapıtın her sayfasından yansımaktadır. Söylev, gelecek kuşaklar için bir yol göstericidir. (Arka Kapak yazısı)
“Söylev” yaşanmış bir efsanenin, bugüne ve yarına ışık tutan bir öyküsüdür. Her aşaması belgelenmiş, duygulara değil akla seslenen bir öyküdür bu. “Tek adam”ın giderek bir ulusla bütünleşmesinin ve evrenselle buluşmasının adım adım izlenilen bir öyküsüdür.
Geçmişten bugüne tutulan bu ışık niçin hâlâ güçlü? Niçin belki eskisinden de anlamlı ve önemli? Bunun iki temel nedeni var: Birincisi, zamanla birlikte belleklerden uzaklaşan bir geçmişin bugün için de çok önem taşıyor olması. İkincisi ise değişen dünyanın ve değişen Türkiye’nin koşullarının o anıtsal yapıdaki tarihsel çizgiyi doğrulamış bulunması…
Değişen koşullar… Evrenseli yakaladığı için eskimeyen, ölümsüzleşen bir başyapıt…”
-Ahmet Taner Kışlalı- (Tanıtım Bülteninden)

Haftanın Yazısı
Öğretmenin gücü/ Adnan Binyazar
Prof. Dr. Emrullah Güney, emekli olduktan sonra da çoğunluğun gereksiz ayrıntılarla doldurduğu Facebook’a, insanın düşünce dünyasını besleyen olayları, gerçekleri yükleyerek öğretmenlik görevini yerine getiriyor.
Teknik geliştikçe, kimi iletişim araçları, yararından çok zararıyla kullanım alanı buluyor. Yüzdeye vurulsa, Facebook’un bunların başında geldiği görülecektir. Her iyi şeyde olduğu gibi, toplumu yozlaştıran sulandırılmış bilgileri önemli bir iş yapmışçasına Facebook’la yayanların sayısı gittikçe artıyor. Güney ise tam tersini yaparak edindiği düşünce ürünü bilgilerle toplumu aydınlatmaya çalışıyor.
KORONA SALGINI
Sanırım yalnız bizde değil, bütün dünyada son iki yılda en çok kullanılan terim pandemi denen virüs salgınıdır. Yaşam düzenini temelinden sarsan salgın daha çok, eğitimi etkiledi. Uzaktan eğitim, sınıfları bölme, öğrenci gruplarını küçültme, sıra aralarını genişletme, öğrenciyi yaşlarına göre ayırma soruna çözüm getirmediği gibi, yöneticileri, öğretmenleri de düş kırıklığına uğratmıştır.
Öğrenci, okulda bilgi edinmekle kalmaz, düşüncesini, duygusunu geliştirip kişilik de kazanır. Ev ortamından okullara, çevreye, öğretmenle öğrenci arasında bütüncül bir etkileşim kurulmadıkça, eğitimde amaca varılamaz. Yalnızca tablet dağıtarak, okulları araç gereçlerle donatarak da eğitim verimli kılınamaz.
ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ ETKİLEŞİMİ
Öğrencisi Ümit Oymak’ın Güney’e yazdığı ileti, etkileşimin, öğrencinin kişilik gelişiminde ne denli etkili olduğunu somut verilerle kanıtlıyor:
“Beş yıl sizin öğrenciniz oldum. Bu, 24 yıllık ömrümün en mutlu dönemi demektir. İlk yıl Coğrafya Öğretmenliği Bölümü’ne ısınamadım. Pişmanlık duymaya başlamıştım. Bırakıp köyüme dönmeyi düşünüyordum. Ha bugün ha yarın derken bir ay geçti. Sizin derslerinizi seviyordum. En öne oturup can kulağıyla dinliyordum anlattıklarınızı. 50 dakikalık dersin 10 dakikasında belgesel film gösteriyordunuz. Bu, dersin monotonluğunu gideriyordu.
Soğuk bir gün, arkadaşlarımın fakülte binasından gitmelerini bekledim. Baktım, odanızın ışığı yanıyor. İçeri girdim. Apaydınlık; masa lambanız ortama hoş bir ışık veriyor. Odada kahve kokusu. Vivaldi’nin ‘Dört Mevsim’ adlı bestesini dinliyordunuz. Nerden biliyorum; çizim yaparken getirdiğiniz CD’den tanıyorum bu İtalyan bestekârı.
Ayağa kalkıp elimi sıktınız, hoş geldin, dediniz. Kendimi tutmasam ağlayacaktım. Daha önceki okullarda olsun, fakültede olsun, ilk defa bir öğretmen, beni adam yerine koyup ayağa kalkıyor, elimi sıkıyordu. Bana da bir fincan kahve hazırladınız.”
Oymak, başka bir iletisinde de “Siz beni yönlendirmeseydiniz, bölgemizdeki sayısız yobazdan biri olarak kalırdım. İyi ki varsınız da beni karanlıklardan kurtardınız” diye yazıyor.
EĞİTİMİN ÖNEMİ
Yeryüzünde hiçbir gelişim tam iyi ya da tam kötü değildir. Kötülüklerden iyi sonuçlara varılacağı gibi, nice iyiliklerin kötülüklere yol açtığı da doğadaki değişimlerden bellidir. Bizde salgına değin, bilim insanı ile yurttaş arasında sargınlık yaratılamamıştır. Salgın kudurunca, bilim insanı bir “can”ı kurtarayım derken kendi canından olacak denli özveri göstermiştir.
Eğitimin, yılın bir mevsiminde başlayıp öbür mevsiminde bittiği sanılırdı. Oysa salgın günlerinde, eğitimin, başlayıp biten bir süreç olmayıp yaşam boyu insandan insana geçen bir etkileşim olduğu anlaşıldı.
Salgından sonra, eğitim uygulamalarında yöntem açısından öğretmene, öğrenciye, ana babaya soluk aldıracak yenilenmenin aranması kaçınılmazdır. (Kaynak: Cumhuriyet)

Haftanın Şiiri
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var/Ataol Behramoğlu

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi, olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Çankaya Belediyesi’nden Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal’e vefa
Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal açıklaması: “İnsanların hayatlarına dokunacak yatırımlarımıza, ülkeye hizmet etmiş değerlerimizin adını vermekten büyük onur duyuyoruz. ”
Çankaya Belediyesi, Or-an semtinde bulunan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezinin adını Yaşar Kemal olarak değiştirme kararı aldı. Değişiklik kararı, Yenimahalle’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi ile isim benzerliği nedeniyle alındı.
Çankaya Belediye Meclisi, Nisan ayı toplantısında gündeme gelen ve vatandaşlardan gelen talep üzerine Or-An semtinde yer alan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezinin adını değiştirdi.
Yenimahalle’de usta şairin adıyla bir kültür merkezinin bulunması nedeniyle yaşanan karışıklığa son vermek isteyen Çankaya Belediye Meclisi, oy birliği ile kültür merkezi adının Yaşar Kemal olması kararını aldı.
NAZIM HİKMET ADI ÇANKAYA EVİNDE YAŞAYACAK
Usta şair Nazım Hikmet’in adı Öveçler bölgesinde yapımı süren Çankaya Evi’nde yaşamaya devam edecek. Sanatlarıyla ülke ve dünya edebiyatına sonsuz değer katan iki usta isim bundan böyle kültür merkezi ve 21. Yüzyılın Halk Evleri olan Çankaya Evinde yaşayacak.
İKİ USTA EDEBİYATÇI ÇANKAYA’DA ÖLÜMSÜZLEŞTİ
Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal isimlerinin ülke tarihinde çok büyük öneme sahip olduğunu belirten Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “İnsanların hayatlarına dokunacak yatırımlarımıza, ülkeye hizmet etmiş değerlerimizin adını vermekten büyük onur duyuyoruz. Kalemleriyle ülkemizin sosyal, siyasal, kültürel alanlarına yön vermiş iki usta edebiyatçıyı ilçemizde bulunan kültür merkezi ve Çankaya Evinde yaşatıyor olmanın gururunu taşıyoruz” diye konuştu. (gercekgundem.com)

M. Sunullah Arısoy Şiir Ödülü
M. Sunullah Arısoy 2021 Şiir Ödülü Tataryen Lokman’ın ‘’İŞTE ÖYLECE GÖĞE BIRAKTIM’’ kitabına verildi.
Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı tarafından düzenlenen M. Sunullah Arısoy 2021 Şiir Ödülü Tataryen Lokman’ın ‘’İŞTE ÖYLECE GÖĞE BIRAKTIM’’ kitabına verildi.
Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı tarafından düzenlenen M. Sunullah Arısoy 2021 Şiir Ödülü Tataryen Lokman’ın ‘’İŞTE ÖYLECE GÖĞE BIRAKTIM’’ kitabına verildi.
Hidayet Karakuş, Ayten Mutlu, Ahmet Özer, Çiğdem Sezer ve Halim Yazıcı’dan oluşan seçici kurulun da katılabileceği ödül töreni , günümüz koşulları nedeniyle ileride belirlenecek bir tarihte Kuşadası F.Özel Arabul Kültür Merkezinde (KUAKMER) yapılacağı bildirildi.
M. Sunullah Arısoy Ödülü daha önceki yıllarda Türk dili alanında Emine Yurtçu, Zerrin Küsmez, Selma Kavas, Prof. Dr. Ömer Demircan , Ali Dündar ve İlhan Türk’e; şiir dalında ise Haydar Ünal, Mustafa Yıldız, Asım Öztürk, Zeynep Kurada , Ayten Mutlu , Turgay Fişekçi , Selahattin Yolgiden , Arzu K. Ayçiçek, Veysel Çolak, Muzaffer Kale , Ahmet Günbaş, İhsan Topçu , Ergül Çetin, Hakan Cem , Selami Karabulut , Can Sinanoğlu ,Hüseyin Atabaş, Beytullah Kılıç ,Çağın Özbilgi ve Bekir Dadır’a verilmiş; Halim Yazıcı, Hilal Karahan , Ömür Özçetin, Gülümser Çankaya, Seçil Avcı ve Emin Kaya da KEGEV özel ödüllerine değer görülmüştü.
Yaşamının son yıllarını Kuşadası’nda geçiren ve ölümünden sonra kendisine ait 5.000 kitabın, eşi Ülkü Arısoy tarafından Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı’na bağışlanmasıyla vakıf bünyesinde adını taşıyan bir kütüphane açılan M. Sunullah Arısoy’un anısını yaşatmak amacıyla yirmi dört yıldır verilen ödül gelecek yıllarda da sürdürülecektir.

Tataryen Lokman Kimdir
15 Ekim 1970’de İzmir’de doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde müzik öğrenimi gördü,
Şiirleri Akatalpa,Çinikitap, Eliz Edebiyat, Caz Kedisi, Şiirden, Edebiyat Nöbeti, Sarmel Çevrim, Mühür, Babylon, Mazruf, Sincan İstasyonu dergilerinde yayımlandı.
Yazıları Cumhuriyet Kitap ekinde yer aldı. Şiirlerinden bazıları İranlı şair çevirmen Mojtaba Nahani tarafından Farsçaya çevrildi.’’Aynaya Açan Menekşeler’’ şiiri Tebriz’de çıkan Honar ve Eghesad adlı dergide yayımlandı. ‘’İşte Öylece Göğe Bıraktım’’ şairin ilk şiir kitabıdır.
Özel bir kuruluşta tasarımcı olarak çalışmaktadır.

Vedat Türkali Edebiyat Ödülleri’nin 4 kategorideki toplam 20 kitaplık kısa listeleri açıklandı.
Roman ödülü kısa listesinde “Osman” ile Ayfer Tunç,
Öykü ödülü kısa listesinde “Hiçbir Yerin Ortasında” ile Ezgi Polat,
Çeviri Kurmaca eser ödülü kısa listesinde ise “Bütün Günlerin Akşamı” (Çeviren: Regaip Minareci) ile Jenny Erpenbeck ve “Mavi Bilet”(Çeviren: Begüm Kovulmaz) ile Sophie Mackintosh yer alıyor.
Ödüllerin kazananları 19 Mayıs’ta açıklanacak ve ödüller Mayıs ayının son haftası sahiplerine takdim edilecek.
4 kategoride yer alan tüm yazarları ve çevirmenleri kutluyoruz. (Can Yayınları)

2021 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü Başvuralar Başladı.
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri bu yıl “Deneme ve Eleştiri” ile “İnceleme ve Araştırma” türlerinde verilecektir. Ödül seçici Kurulu Armağan Ekici, Besim Dellaloğlu, Hatice Aynur, Sevengül Sönmez ve Tuncay Birkan’dan oluşmaktadır. Ödüle 1 Eylül 2020 – 31 Ağustos 2021 tarihleri arasında yayımlanmış kitaplar aday olabilir.

Şair-yazar, yayıncı Abdullah Nefes’i kaybettik
Şair-yazar, yayıncı Abdullah Nefes kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Uzun yıllar TYS’nin Ankara Temsilciliğini yapan Abdullah Nefes, 1941 Çankırı-Ilgaz doğumluydu.
Ankara DTCF ve Hukuk Fakültesinde eğitim gören Abdullah Nefes yaşamı boyunca örgütlü mücadele içerisinde yer almış bir yazardı.
12 Mart Darbesinden sonra tutuklanmış 3 yıl cezaevinde kalmıştı. Pek çok derginin kuruluşunda yer almış, Ser ve Ekim Yayınevlerini kurmuştu. Çeşitli yayınevlerinde yöneticilik yapan Abdullah Nefes, “Sürgün” başlıklı kitabı ile 1980 yılı Akademi Kitabevi Başarı Ödülünü kazanmıştı. Nedir ki Ömür, Yolcu, Bahar Kışkırtması, Dört ×100=Dörtlükler şiir kitaplarının adıydı. Deniz-Hüseyin -Yusuf: İdam Kararı Tutanakları, 68 Yargılıyor, Tene Dokunmak başlıklı araştırma ve derleme kitapları olan Abdullah Nefes, Dimitrov’un Faşizme Karşı Birleşik Cephe başta olmak üzere pek çok kitabın yayıncısıydı. Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yöneticilik yapan Abdullah Nefes sol partilerde yöneticilik yapmıştı. (TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI)

Bir Portre
Abdullah Nefes: 20 Ekim 1941 yılında Çankırı’nın Ilgaz ilçesinde dünyaya geldi.
İlkokulu Kastamonu Gazi Paşa İlkokulu’nda, liseyi Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi ve Çankırı Lisesi’nde okudu. Üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hukuk bölümünde aldı.
İlk şiirleri ve hikayeleri 1957 yılından itibaren Varlık, Dost, Yeşil, Ilgaz, Çağrı, Yelken, Evrim, Dönem, Elif, Edebiyat ve Eleştiri, Sanat Emeği gibi dergilerde yayımlandı.
1963 yılında üye olduğu Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) Ankara Gençlik kolları başkanı ve Ankara Merkez ilçe başkanı oldu. 1965 yılında Ankara İl Sekreterliği’ni yürüttü.
1964 yılında Sosyal Adalet Dergisi’nde yazı işleri müdürlüğü yaptı.
1966 yılında Dönüşüm dergisinin sahibi olarak sorumlu yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.
1969 yılında Ser Yayınları’nın kuruluşunda yer aldı.
1971 yılında tutuklandı ve 3 yıl tutuklu kaldı.
Türkiye Yazarlar Sendikası’nda 15 yıl boyunca Ankara temsilcisi olarak görev aldı. 68’liler Birliği Vakfı, 68’liler Dayanışma Derneği, İnsan Hakları Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Birleşik Sosyalist Parti, Barış Derneği, Türkiye Komünist Partisi kuruluşlarında yer aldı.
1990 yılında 3 kitap gerekçe gösterilerek Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı.
Yaşamı boyunca çok sayıda kitaba imza atan Abdullah Nefes, birçok araştırma ve derleme kitabı da çıkardı.
20 Nisan 2021 günü yaşlılığa bağlı olarak çoklu organ yetmezliği nedeniyle 79 yaşında hayatını kaybetti.