Bir şehir düşünün, sayfalar dolusu…
Plajları, denizi, tarihi, kültürel zenginliği, taş ve ahşap evleri, eski Roma kimliği, inançlara ev sahipliği yapan derinliği, farklılıklara yüzyıllardır ‘BİZ’ kimliğinde nefes veren dokusu ile Hatay coğrafyası, pandeminin ardından gelecek misafirlerine kendi hikâyesini fısıldamayı sürdürüyor.
“Geldim ama… Çok kalamadım! Sanırım, şu an herkes gibi, şehirler de yorgun ve solgun! Yine de inanılmaz bir deneyimdi, Antakya, Defne ve Samandağ… Mozaikler, yemekler, müzeler, eski evler, eski yaşantılar, yan yana yaşayan farklılıklar… Kilise, cami ve havra… Siyasetin Ankara’sının kavgasından bıkanlar için, eski bizi hatırlatıyor adeta!
İstanbul Balat’ta otururdu, büyükannem ve o da burası gibi, ‘bir zamanlar…’ diye başlayan bir hikâye paylaşırdı. Bu kent de paylaşıyor. İstanbul’da, bu neredeyse kayboldu. Siz, burada bunun kaybolmasına izin vermeyin. Birbirinizden eksiltmeyin. Çünkü bu kent, hala o eski hallerimize sahip. Bunu kaybetmeyin.”
-HAZIRIZ!-
Birkaç günlük ziyaretinin ardından Hatay’dan ayrılan bir gezginden geriye kalan kelimeler, çok şey anlatıyor, hem bize hem de bu kente dair. Yıllar boyunca medeniyetlerin kesişim noktası olan Hatay coğrafyasının tarihi güzelliklerini ve bilinmeyenlerini anlatırken, ‘kaybetmeyin’ deyişi de bundan!
Suntimes Dergisi’nin Mart sayısı da benzer bir noktada durmuş ve Hatay’a gelmek isteyecekler için bir sıralama yapmış. “Bu kent sizin için hazır” dercesine, ara başlıklar halinde bir yol haritası sunmuş, geleceklere.
O zaman, o ara başlıklar devam etsin ve “Hatay, hazır” diyelim, bizde ve okuyalım…
-DÜN VE BUGÜN-
İnsanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri… Geçmişten günümüze farklı kültürlerin ve farklı inançların bir arada yaşadığı, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, barış, kardeşlik ve hoşgörü kenti… Türkiye’nin Orta Doğu’ya, Orta Doğu’nun da Anadolu’ya, Akdeniz’e ve Avrupa’ya açılan kapısı…
Üç büyük dinin hoşgörü içerisinde temsil edildiği kardeşlik şehri Hatay, tarihî güzellikleri yanı sıra yaylaları, kaplıcaları, plajları ve zengin mutfağı ile de ziyaretçilerini ağırlıyor. Hatay’da gezilecek yerlerin sayısı oldukça fazla. İyi bir planlama yaparak, Hatay gezinize hem tarihî eserleri hem de doğal güzellikleri sığdırmanız mümkün.
Hatay, günümüze kadar toplam 13 medeniyetin izlerini taşıyor. Anayolların kavşak noktasında bulunduğundan, tarihi boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette önemli rol oynamış, yolcu ve hacı kervanları için bir konaklama yeri ve çeşitli bölgelerden gelen insanlar için bir kültür alışverişi merkezi olmuş.
Bir Hatay gezisinde mutlaka görülmesi gereken yerleri ise şu şekilde sıralayabiliriz…
Titus Tüneli ve Kaya Mezarlıkları…
Titus Tüneli, Roma döneminde, Seleucia Piera antik kentini su baskınlarından korumak amacıyla yapılmış. Yürüyüş yolu, doğa ve tarihin iç içe olduğu bir zaman tüneli izlenimi yaratıyor. 7 metre yüksekliğinde ve 1380 metre uzunluğunda olan bu tünelin içerisindeki kayalık bölgeler, nekropol (mezarlık alanı) olarak kullanılmış. Titus Tüneli’nden 100 metre sonra, kaya mezarlıklarına ulaşılıyor. Geniş alana yayılan mezarlık, yüksek ve kayalık yamaçlara oyularak yapılmış. Çevlik’teki Dor Mabedi kalıntılarından ise sütun parçaları başlıkları ve mermer altlıkları kalmış.
Vakıflı Köyü ve Ermeni Kilisesi…
Türkiye’nin son Ermeni köyü olan Vakıflı, Türkiye’de kalmayı yeğleyerek göç etmeyen Ermeni ailelerin yaşadığı, portakal ve turunç ağaçlarının ortasında, deniz manzaralı bir köy. Köy halkı, geçimini ağırlıklı olarak turunçgillere dayalı tarımla sağlıyor. Köyde; ceviz reçeli, kabak reçeli, patlıcan reçeli, defne sabunu ve zeytinyağı üretimi de yapılıyor. Samandağ’a 5 km uzaklıktaki Vakıflı Köyü’nde bulunan bir ipek fabrikası, 1924 yılında restore edilerek kiliseye dönüştürülmüş. Her yıl Ağustos ayının ortasında, farklı ülkelerden gelen insanlar Üzüm Bayramı kutlamalarına katılıyor.
Habibi-i Neccar…
Anadolu’nun en eski camisi olarak anılan Habib-i Neccar Camii, adını, Antakya’da herkes tarafından sevilen bir marangoz olan Habib-i Neccar’dan (Sevgili Marangoz) alır. MS 40’lı yıllarda, Hz. İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlus) Hatay’a gelir. Habib-i Neccar, uzaklardan gelen bu misafirlerin Hak Elçileri olduğuna inanan ilk insanlardandır. Dönemin putperest hükümdarının kışkırttığı halkın, elçileri linç etmek üzere olduğunu gören Neccar, bugünkü caminin bulunduğu yerde şehit edilir. Hıristiyanlığı kabul eden bir insanın isminin verildiği bu cami, Hatay’ın kardeşlik anlayışının da en anlamlı temsilidir.
Hatay Arkeoloji Müzesi…
Müze, mozaik koleksiyonu açısından dünya birincisi olma özelliğine sahip. Tema çeşitliliği açısından çok zengin bu müzede; Prehistorik Çağ’a, Demir Çağı’na, Helenistik Roma ve Bizans dönemlerine ait, Harbiye, Antakya, Aççana, Samandağ ile İskenderun’da bulunan eserler sergilenmekte. Soteria, Oceanos, Talassa, Dansözler, Herakles’in Yılanları Boğması mozaikleri, müzede sergilenen önemli mozaiklerden birkaçı. Mozaiklerde; mitolojik konular, çeşitli inanç ve günlük hayat unsurlarının tasvirleri yanı sıra geometrik ve bitkisel süslemeler işlenmiş. Mozaiklerin tamamı taban mozaiği olup, hem boyutları itibariyle hem de konu ve yapım tekniği çeşitliliği nedeniyle, dünya üzerinde haklı bir üne sahip.
Şuppiluliuma Heykeli…
Reyhanlı’daki arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkan Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın heykeli, Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Antik Çağ’da Anadolu coğrafyasında devlet kurmuş önemli uygarlıklardan biri olan Hititlerin Kralı Şuppiluliuma, bugün, Hatay’ın tanıtımında önemli bir rol üstleniyor. Kendi döneminde, hâkim olduğu topraklara bereket getiren kral, bugünlerde Hatay’ın tarihî ve turistik değerlerinin tanıtımına katkı sağlayarak, kent ekonomisinin canlanması noktasında da önemli bir yerde duruyor.
Mutfağı da Kültürü Kadar Zengin…
Hatay, Gaziantep’ten sonra UNESCO ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na seçilerek, gastronomi kenti olarak ilan edildi. Arap, Ermeni, Musevi ve Türk kültürlerinin harmanlanmasıyla, kent, çok zengin bir mutfağa sahip. Dillere destan Hatay mutfağı; sulu yemekleri, kebapları, mezeleri ve tatlıları ile misafirlerini ağırlıyor. Yoğurt, pirinç, kıyma ve soğan ile hazırlanan şişperek çorbası, yemek öncesi mideleri şenlendiren nefis bir çorba. Et seviyorsanız, kâğıt kebabını yemeden Hatay’dan dönmemelisiniz. Sebze ve etin eşsiz buluşması ile hazırlanan tepsi kebabı da Antakya yöresine ait meşhur bir yemek.
Ana yemeklerin yanında yerini alan zahter salatası, bol zeytinyağı ve nar ekşisi ile ağızları sulandırırken, ıspanaklı borani, bir tabakla asla yetinmeyeceğiniz lezzetlerden biri. Hatay denilince elbette ilk akla gelen tatlı çeşidi, künefe. Bununla birlikte; Antakya kömbesi, haytalı, kerebiç ve kireçte kabak tatlıları, Hatay gezilerinde mutlaka tadılan lezzetler arasında yer alıyor.
Eve Dönüş…
Eve dönüş yolundayken sevdiklerinize ve evinize bir şeyler almak isterseniz, peynir çeşitlerinden salçalara, tatlılardan reçellere pek çok ürünü Uzun Çarşı’dan satın alabilirsiniz. Yıllar boyunca medeniyetlerin kesişim noktası olan Hatay’ın tarihi güzellikleri ve bilinmeyenleri, Suntimes Dergisi’nin Mart sayısında.
Tamer Yazar