Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesinin çocuk sağlığı ve hastalıkları yoğun bakım ünitesinde çalışan fedakar hemşireler, iç savaşın devam ettiği Suriye’de anne babasını kaybeden veya kimsesiz olarak Türkiye’ye getirilen çocuk hastalara şifa olmaya çalışıyor.
Aralarında 3 yıldır tedavi gören çocukların da bulunduğu yoğun bakım servisindeki hemşireler, evlatları gibi baktıkları hastaları, banyo ve bakımlarını yapıp ninnilerle uyutuyor.
Hemşireler, doğum günlerinde pasta kestikleri hastalarını hediyelerle de mutlu ediyor.
Henüz 3 yıllık hemşire olan 27 yaşındaki Gizem Aladağ, işe başladığında yoğun bakıma alınan bir hastanın tedavisinin hala sürdüğünü ve onunla özel bir bağ kurduğunu söyledi.
Çok genç yaşta annelik duygusunu mesleği sayesinde yaşadığını anlatan Aladağ, şöyle devam etti: “Benim işe başladığım tarihle aynı anda servise gelen 1 aylık bir bebek yatırdık, çocuk ölü gibiydi ve ‘yaşamayacak’ dendi. Ailesi de bırakıp gitti böyle denilince ama çocuk toparladı, gerçekten iyileşti. Şu an 3 yaşında benim mesleğimle yaşıt, aramızda çok farklı bir bağ var. İlk dişi çıktığında ağladım. Doğum günlerini kutladığımız çocuklarımız oldu, gelip onlara pasta kestik. Onlar anlamasa bile biz bunları kendi çocuklarımızmış gibi yaptık. Hiçbir zaman ‘bunlar bizim işimiz değil’ demedik, çarşıda bir kıyafet görüyorum ‘Bu şu çocuğumuza çok yakışır’ deyip alıyorum, getirip giydiriyorum.”
Yoğun bakımda aile ortamı …
Yaklaşık 30 yıllık hemşire olan 53 yaşındaki Fatma Öcay da yoğun bakımda anne babasız çocukları kendi evlatları gibi sahiplendiklerini kaydetti. Bu durumun meslek açısından da insani açıdan da başka bir duygu olduğunu aktaran Öcay, “Farklı bir boyut çocuk hemşiresi olmak, çok özveri isteyen duygusal bir ortam. Onlara dokunmak, ihtiyaçlarını gidermek adına faydalı olabildiysek ne mutlu bize. Hemşirelik onlara sadece ilaç vermek, bakmak değil, kalben onlara dokunmak lazım. Onlara dokunduğunda mesleğin doyumuna ulaşıyorsun, en önemlisi de bu” dedi.
Öcay, kendilerini en mutlu eden anın ise sevgiyle baktıkları çocukların iyileşerek taburcu edilmesi olduğunu söyledi. Yaklaşık 10 yıldır hemşirelik yapan 33 yaşındaki Güneri Bahap ise insanlara yardımcı olmak amacıyla bu mesleği seçtiğini kaydetti. Yoğun bakımda adeta bir aile ortamı yaşandığını anlatan Bahap, “Burada hastalarımız Suriyeli olabilir, Türk olabilir hiçbirini ayırt etmeden hepsine anne veya baba şefkatiyle yaklaşıp en iyi şekilde bakım ve tedavi vermeye çalışıyoruz. Arkadaşlar beni çocukların babası değerlendiriyorlar ben de kendilerini anneleri olarak görüyorum, bu şekilde çocuklarla aile ilişkisi kuruyoruz” dedi.
Çocuklar, anne-baba şefkati bekliyor …
Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Sadık Kaya da yoğun bakımda bulunan 23 hemşire ile kocaman bir aile olduklarını söyledi.
Gelen hastalarının bir kısmının Suriyeli olduğunu ve çoğunun anne ve babasının olmadığını aktaran Kaya, şunları kaydetti: “Bu hastaların bir kısmının ya annesine ulaşamıyoruz ya da özel sebeplerden dolayı gelemiyor. Bazı hastalarımız özellikle makineye bağlı kalıyor, hastane ortamında takip edilmesi gerekiyor. Bu hastalarımıza da uzun süre bakmak zorunda kalıyoruz. Bir noktadan sonra ister istemez bir ev ortamı oluşuyor, sanki kendi çocuklarıymış ya da kardeşleriymiş gibi bakmaya başlıyor arkadaşlar çünkü çocuklar da bizden anne ve baba şefkatini istiyor.” Mehmet ÖZGÜN