Temmuz ve Ağustos aylarında orta ölçekli dalgalanmalar yaşanabileceğine dikkat çekti.
Normalleşme salgın lehine olacak
Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tacettin İnandı, bir TV programında yaptığı konuşmada, kademeli normalleşme sürecini değerlendirdi. Bir kaç haftayı değerlendirdiklerinde, hastalıkla mücadelede dengeli bir duruma geçtiğimizi ifade eden İnandı,
ne hastalığa karşı bir üstünlüğümüz, ne de hastalığın bize karşı bir üstünlüğü olduğunu söyledi. Kademeli normalleşme ve açılma önlemleri ele alındığında, sürecin salgın/hastalık lehine olacağını bildiren Prof. Dr. Tacettin İnandı, “5 binlerde giden durumu, kapanma tedbirlerini ortadan kaldırdığımızda, önümüzde bizi ne bekliyor derseniz… Tahmini olarak, bir miktar önümüzdeki süreçte bu sayılar artabilir. Temmuz ve Ağustos aylarında orta ölçekli dalgalanmalar yaşayabiliriz” dedi.
-Hastalığın seyrinde yukarı doğru bir yönelme bekliyoruz-
1 Temmuz’dan itibaren vaka sayılarının aşağı düşeceğini düşünmediklerini söyleyen Prof. Dr. Tacettin İnandı, açıklamalarında şunlara yer verdi:
“En iyi ihtimalle, 5 bin-6 bin vaka sayısı dolaylarında seyreder. Son haftalarda epey aşı yapıldı. Bu, güzel bir gelişme. Aşı temininde güzel gelişmeler oldu. Ancak yine de, bu hastalıkla mücadelede toplumun en az yüzde 70-80’ini aşılamak durumundayız. Şu anda, yüzde 18, iki doz aşılanan oranı. Daha çok aşı yapmak durumundayız. Yüzde 18’in önemli bir kısmı ise Sinovac aşısı. Bunun da koruyuculuğunun düşük olduğunu düşünürsek, toplum bağışıklığı açısından varmak istediğimiz noktadan uzağız. Toplumsal bağışıklık sürecine erişemediğimiz sürece de yeni dalgalara her zaman hazır ve açık bir durumdayız. Bu açılmalarla beraber, elimizde maske, mesafe, hijyen kaldı. Hastalık seyrinde yukarı doğru bir yönelme bekliyoruz.”
-Önlemler sıkılaştırılmıyor, tam tersine normalleşme geliyor-
Şuan Türkiye’deki varyantın daha çok alofa varyantı denen İngiltere varyantı olduğunun görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Tacettin İnandı, Hindistan’da ortaya çıkan delta varyantının ise oldukça hızlı bulaştığını belirtti ve “Doğası gereği, Türkiye’de de hızlı bulaşan varyantla daha baskın hele gelebiliyorlar. Bunu dikkate aldığımızda, kaygılarımızı artırıyor. Şuan ki hastalıkla mücadeleyle, vakalar aşağı doğru inmiyor. Aldığımız önlemlerle, hastalığın yayılma hızı dengelenmiş durumda. Bunu aşağı indirebilmemiz için de mevcut önlemleri sıkılaştırmamız gerekiyor. Ancak sıkılaştırdığımız bir önlem de yok! Tam tersine, 1 Temmuz’dan itibaren normalleşmeye geçiyoruz. Bu da gösteriyor ki, bir miktar yukarı doğru bir hareketlenme başlayabilir. Bir tek avantajımız, şansımız şu ki… Yaz dönemi olması, açık alanlarda faaliyet alanlarının olması, açık havada olmamız” dedi.
-Toplumsal bağışıklığımız henüz gerçekleşmedi-
Toplumdaki yüz kişiden 80 kişiyi iki doz ile aşılamamız halinde toplumsal bağışıklığa erişebileceğimizi, bu şekilde salgını kontrol etmenin bizim için çok daha kolay olacağını, o zaman normal bir hayata dönebileceğimizi ve salgının da salgın olmaktan çıkabileceğini söyleyen İnandı, şunları dile getirdi:
“Toplumsal bağışıklığımız henüz gerçekleşmiş değil. Aşıdaki bindelik rakamlar oldukça güzel, ama bunlar bizi yanıltmasın. Günlük rekorlar önemli değil. Önemli olan, toplumsal bağışıklıktır. Toplumsal bağışıklığı yakalamamız lazım. Hedefimiz orası. Bir milyon aşı bir başarı, ama toplumsal bağışıklığın neresindeyiz? Şuan yüzde 80 olan hedefin yüzde 18’indeyiz! İki dozdan sonra korunma olacağını düşünürsek, esas olan iki doz aşı ile aşılanmak.”
-Süreçte toplumun ruh sağlığı bozuldu-
Salgın sürecinde, toplumsal olarak büyük bir baskı altında kaldığımızı söyleyen Prof.Dr. İnandı, şu tespitte bulundu:
“Ancak toplumun farklı kesimleri bu baskıyı farklı şekillerde hissettiler. Özellikle çalışamayanlar, gelir kaybına uğrayanlar, temel gereksinimlerini karşılayamayan insanlar, hastalığa yakalananlar, ağır atlatanlar, bunların üzerindeki ruhsal baskı, psikolojik baskı daha ağır oldu. Bunun için ülke olarak bir eylem planını, bir proje kapsamında toplum ruh sağlığı kapsamında bir takım faaliyetleri planlamak uygulamak gerekiyor. Dayanışma, yardımlaşma, bu süreçte son derece önemli. Sosyal ve ekonomik destek yine çok önemli. Paylaşmak, bu dönemde yapacağımız en güzel şeylerden biri. Eşitlikçi, adil bir ortamda, sıkıntıları azaltarak ruh sağlığımızı koruyabiliriz. Tüm bunlara rağmen sorunlar ortaya çıkarsa, sağlık hizmetleri kapsamında danışmanlık, tedavi, erken dönemde taramalar yapılarak, ruhsal sorunları olanları tarayıp bulmak ve destek olmak gibi çalışmalar yapılabilir.
-Aşılanmada kaygı duyulacak bir şey yok-
Bir grup insanda var olan aşı karşıtlığının iki temel unsur var. Bir tanesi, nihilistlik denen bir akım var. Bir de post modern denen bir akımlar var. Bu türde iki grup var… Bu iki akım da birbirine yakın şeyler söylüyor. Örneğin nihilistlik yaklaşımda deniliyor ki, ‘doğru diye bir şey yok, gerçek diye bir şey yok’ deniliyor. Postmodern yaklaşım da öyle! Modern olan, modern çağın getirdiği her şeye karşı çıkan bir görüş var. İşte geçmişten bugüne gelen aşı karşıtlığının bir kısmının altında bu akımlar yatıyor. Yani akılcı, bilimsel, pozitif bilime de karşı çıkan bir felsefe bunlar. Dünyada küçük bir grup da olsa, bunlar, aşıya da karşı çıkıyorlar.
Bugün, kovid-19’a karşı aşılar yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı ve faz 3 aşamasını geçtiler. Sıkı bir biçimde takibi yapılıyor, veriler toplanıyor yan etki gözlemi yapılıyor. Dolayısıyla, kullanım onayı almış aşılar, bilimsel açıdan baktığımızda oldukça güvenli. Şu an onay almış aşılar, gerek Dünya Sağlık Örgütü ve gerekse de Amerika’nın, Avrupa’nın ve Türkiye’nin onay verdiği aşılar. Ülkemizde kullanılan aşılar ise oldukça güvenli. Etkinlikleri, hastalığa karşı koruyuculuk oranları bir miktar değişse de, gerek Sinovac gerekse de BioNTech, son derece güvenilir aşılar. Bilimsel açıdan kaygı duymamızı gerektiren hiçbir durum yok.” -Mehmet ÖZGÜN-