Diğer tarafta, olanı izleyen bir dün…
Gaziantep ve Afyonkarahisar ile beraber üstlendiği Gastronomi kimliği ile zengin mutfağını bir üst lige taşıyan Hatay coğrafyası, EXPO hazırlığı ile de dikkat çekiyor. Ancak eski kentin yorgun, parça parça kurtarılan hallerine işaret edenler, ‘mikro’ değil ‘makro’ ölçekte adımlar için uyarıyor. Bunu diyen vatandaşlardan biri ise tarihi Ulu Cami’nin etrafını saran dükkânların bakımsızlığını anlatıyor.
İçinde yaşadığımız kentin son birkaç yüzyılına işaret eden mimarisine dikkati çeken bir araştırma şöyle anlatır, Antakya’nın geleneksel hayatını… “Geleneksel Antakya evleri; avlu, seki ve oda gibi mekanlardan oluşur. En önemli belirleyici özelliği ise avlu içinde konumlanmış olmasıdır. Birçoğu, Osmanlı Dönemi konut dokusunu oluşturan bu evler, aile yapısının değişmesiyle birlikte geçmişteki önemini yitirmiş, yerini modern binalara terk etmiştir. 20. yüzyılın ortalarından itibaren, halk, aile yapısının değişmesi ve çekirdek aile kavramının benimsenmesiyle birlikte, eski Antakya evlerini terk etmiş, kentin kuzeybatısındaki ‘yeni Antakya’ bölümünde bulunan modern (!) binalara yerleşmişlerdir. Kendi kaderine terk edilen ve bakımsız bir şekilde bırakılan geleneksel Antakya evlerinden bazıları, imar yapısındaki gerekli düzenleme ve korumalara yönelik etkin bir çalışmanın bulunmayışından dolayı ya yıkılmış ya da yerlerine yeni tarzda binalar inşa edilmiştir.”
-ELDEKİ Mİ?-
Antakya kentini ikiye bölen Asi Nehri’nin doğusundaki bölge ile Habib-i Neccar (Silpius) Dağı arasında kalan yerleşim yeri içerisinde yer alan geleneksel Antakya evleri mimarisi, bugün hala ‘bütünsel bir proje’ ihtiyacında.
Sayfaya eklenen ve Hatay Turizm Derneği Başkanı Hakan Boyacı’nın kadrajından çıkan eski kentin fotoğraflarına bakanlar, bugün yapılanlar için konuşurken, hem beklentilerini hem de yapılanları paylaştılar…
G.Ö. >> Eski kente girmeden, bu kentin en eski yapılarından birinde durun, es geçmeyin! Kimi namaz için gelir, kimi soluklanmak için, kimi yolunu kısaltmak için… Burası, Ulu Cami! Vakıflar’ın korumasında, ama uzun zamandır bir çatı beklentisi var, uzaktan baktığınızda. Etrafına eklenen dükkânlarının ise ciddi ciddi bakım beklentisi. Yıllardır söylenir! “Vakıflar, bu alanı niye elden geçirmez” diye!
H.Ç. >> Kurtuluş Caddesi’nde başlayan bir projemiz var, biliyorsunuz. Bir tarafını yaptık, bitirdik. Güzel de oldu. Ama cadde yapılırken, bir yerlerinden bölünerek alındı, proje içerisine. Bunu da neye göre yaptılar, kimse bilmiyor. Bir de sizin hep dile getirdiğiniz şu yollar kısmı da var tabi! Düşünün… 2 yüz yıllık evden çıkıp, eski kentin dar sokağına iniyorsunuz ve sizi asfalt bir yol karşılıyor! Bu da bize özel!
Y.M. >> Antakya’ya daha önce de geldik. Buradaki bir arkadaşımız eliyle bir Su Kemeri’ne gittik, şehrin kentin dağ yamacında kalan kısmında. Trajan denilen, ama halk ‘Memekli’ diye biliyormuş! Eski Roma dendi, ama öylesine bakımsızdı ki, üzüldük. Yanından, beton bir merdiven dahi çıkmış. Her tarafı çöp içinde. Taş yapısı çökmek üzere sanki. Çok yıpranmış. Zaten bize verilen şehir haritasında işaretli bir alan bile değil burası. Sanırım kimse görmesin istenmiş. Haklılar! Görülecek gibi de değil! -Tamer Yazar-