Terk etmek yerine, sahiplensek…
“Dikkat, bu yapı tehlike arz etmektedir” uyarısının eski Antakya içinde geleneksel bir hal almasını normal mi karşılamak gerekiyor, yoksa işin kolayına kaçmanın en pratik yolu olarak mi görmek? Cevap var mı?
“Eski kent içinde adımlamak çok farklıydı. Buraya dair çok şey okuduk, evlerini dizilerde izledik hatta! Ve şimdi buradayız! Restore edilen yerler inanılmaz. Dizi çekim ekibine de denk geldik. Onların niye bu kenti seçtiğini anlıyor insan. Buradaki hikâye gerçekten de çok özel.
Ama bizi üzen, restore edilmemiş olanlar… Demir bir örtü ile tamamen sarıp sarmalanan evler gördük mesela. Demir desteklerle ayakta tutulanlar da! Bir de, farklı farklı yerlerde, “Dikkat, bu yapı tehlike arz etmektedir” uyarısı içeren tabelalar.
Uyarmak yerine, kurtarmayı denesek keşke. Ele geçmeyecek değerler… Safranbolu’nun dünya mirası olduğu hali de biliyoruz. Burası da bir o kadar güzel, ama bitik halde! Herkesin benim gördüğümü görüp de, normalmiş gibi davranması, daha korkutucu galiba!”
GAP turu ile gelen, ama katıldıkları turdan ayrılıp Antakya’da 3 gün daha kalan bir çiftin notlarının Antakya Gazetesi’ne yansıyan hali, bu kelimeler.
Dışarıdan gelip de bu kentteki ayıbı bizlerle paylaşanlar, sorumluluk almasını bekledikleri kurumsal kimliklere ‘fark edin’ çağrısı yapıyor aslında. Bizler de onlara katılalım mı? “Uyarmak yerine, kurtarmayı denesek mi” diye de ekleyelim ama… -Tamer Yazar-