Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump ile ilgili gelişmeler ve konuşmalar tüm dünyada ses getirmiş ve dikkatleri üzerinde toplamıştır.
Başkanlık sistemi ile yönetilen ABD’nin, demokrasinin tüm kurum ve kurallarının tartışmasız bir şekilde yürürlükte kalmasına neden olan uygulamaları, demokrasi ile yönetilen veya demokrasi ile yönetildiklerini sanan ülkeler için örnek olarak alınacak nitelik ve boyutta olmuştur.
Ne idi bu örnek alınacaklar?…
Bilindiği gibi ABD yasalarına göre yüksek mahkeme üyeleri ile başsavcılarını, atama ve görevden alma konusunda ABD Başkanı yetkili ve etkili konumdadır. Ama sanıldığı gibi bu makamlara atananlar, Başkanın emri altına giren, onun sözünden çıkmayan, onun karşısında el pençe divan duran, bir dediğini iki etmeyen ve böylece yargının bağımsızlığının söz konusu olmadığı bir durumun oluşmasına neden olacak tutum ve davranış içerisinde olamazlar. Başkanın, yargı organlarına o kişileri seçtikten sonra ,üzerlerinde herhangi bir baskı yapması söz konusu olamaz.
Nitekim bunun tipik bir örneği Başkan Trump’ın görevden aldığı New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara’nın , Amerikan ABC televizyonuna yaptığı açıklamalarda kendini göstermiştir.
Eski başsavcı görevden alınmadan önce başkan Trump’un kendisine telefonla ulaşmaya çalıştığını, bunun “alışıldık bir durum olmadığını” söylemiş ve Trump’ın telefonlarının yürütme ile bağımsız yargı arasındaki olağan sınırı aştığını hissettiğini ve bu nedenle telefonuna çıkmadığını ve ABD başkanın kendisini üçüncü arayışında da konuşmayı reddetmesinin ardından kovduğunu söylemiştir.
Başsavcı Bharara, Başkan Trump’ın kendisini bu şekilde araması ve bir şekilde ilişki kurmaya çalışmasının “uygunsuz” olduğunu söylemek suretiyle de yürütme ve yargı arasında ne şekilde mesafe konulması gerektiğini net bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Nitekim eski başsavcı Bharara yaptığı açıklamada “Başkan Obama’nın 7,5 yıl boyunca beni arama sayısı sıfırdır. Donald Trump’tan beklediğim telefon sayısı da sıfırdı. Çünkü bazı kişiler hakkında yasal süreçleri göz önünde bulundurursak başkan Trump ile mesafeli bir ilişkimiz olmalıydı” demek suretiyle ABD’de savcıların ve yargıçların, yargının bağımsızlığını korumak için ne denli titiz davrandıklarını bu tutumu ile gözler önüne sermiştir.
Bu örnek bir davranıştır.
Bu yargı bağımsızlığını savunanlar için örnek olarak alınması ve uygulanması gereken bir tutum ve davranıştır.
Bu yargı bağımsızlığını korumakla yükümlü yargı mensuplarının bağımsızlık anlayışının tipik bir göstergesidir.
Bharara’nın bu açıklaması üzerine ABD’de ne oldu?.
Hiç bir şey olmadı. Herkes eski başsavcının açıklamalarına, tespitlerine, kanaatlerine saygı gösterdi..Başkan Trump tarafından da aynı saygı ve anlayış gösterildi..
İşte yargı bağımsızlığının tartışmasız egemen olduğu ülkedeki anlayış…
Yine geçtiğimiz günlerde ABD’de başka bir olay yaşandı.
“Washıngton D.C ve Maryland eyaletlerinin başsavcılarının ABD başkanı Trump’ın başkan olduktan sonra kanundaki yolsuzluk karşıtı hükümleri ihlal ettiği gerekçesiyle aleyhine dava açtı.” Açılan davada başkan Trump’un göreve başlamasına rağmen hala şirketleri ile bağlantısını kesmediği ve oğlu aracılığıyla şirketi yönettiği iddia ediliyor.
Bu durumun Trump’ın “azledilmesine yol açabileceği belirtiliyor.”
Buyurun size yeni bir demokrasi örneği …
ABD başkanı olan ve bu görevi sürdürmekte olan kişi aleyhine iki başsavcı, görevden azledilmesi gibi bir sonuç doğuracak olan bir dava açıyor.
Elbette ki bu davanın sonucu beklenecek. Ama önemli olan o iki başsavcı hakkında başkanın azledilmesi gibi bir sonuç ortaya çıkaracak olan davalar açtı diye hiçbir işlemin yapılamaması, yürütme makamının o başsavcılara herhangi bir baskı uygulayamamasıdır.
İşte size ikinci bir örnek.
“Şimdi dünyanın demokrasi ile yönetilen veya demokrasi ile yönetildiğini sanan ülkelerine şöyle bir bakalım? ABD’de yaşanan bu iki olay kendi ülkelerinde olsa idi o başsavcıların başına neler gelebilirdi?…”
Bunu düşünün ve demokrasinin ödünsüz uygulandığı ülkeler ile şekli demokrasinin var olduğu ülkeler arasındaki yorum farkını siz değerlendirin….
YORUMLAR