Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bir depremi hatırladık hatırlamasına da…

Artık Hazırız, diyebildik mi?

Artık Hazırız, diyebildik mi?

22 sene önce… Saatler, sabaha karşı 3’ü henüz birkaç dakika geçmişti. Tam o anda büyük bir uğultuyla gelen sarsıntı, 17 binden fazla can aldı. On binlerce insan yaralandı, on binlerce ev kullanılamaz hale geldi. Büyük Marmara depreminin anmasında duran kentlerden biri de Hatay! Her geçen gün daha yüksek katlı binaların şehir hayatına katıldığı, eski şehrin Antakya’sında ise ‘kader’ denenin teslimiyetinde ilerlenen, Hatay…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hatay’ın da aralarında olduğu çalışma kapsamında; 59 ilde 275 adet 13 bin 500 hektar büyüklüğünde “riskli alan”, 57 ilde 51 bin 479 hektar “rezerv yapı alanı”, 37 ilde 172 adet 17 bin 604 hektar büyüklüğünde “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı”, 11 ilde 16 adet 595 hektar büyüklüğünde “yenileme alanı” olarak belirlenen, 301 rezerv yapı alanında çalışmalarını sürdürüyor. Kentsel dönüşüm kapsamındaki alanlarda; “riskli alan”, “rezerv yapı alanı”, “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı”, “yenileme alanı” ve “riskli yapılar” belirleniyor.
-DENETİM!-
Depremin 22 sene sonrasında, her deprem kentinde olduğu gibi Hatay’da da sorulan sorular değişmiyor. Bu 22 senede ne yaptık? Ne kadar hazırlandık? Şehrin mimarisinde nasıl bir öncelik belirledik? Bir deprem kentine uygun yapılandık mı? Planlarımızı ona göre yaptık mı?
Soruların kalabalığında ifade edilen ise ortak! “Çok fazla konuştuk, çok fazla bilgi birikim sağlandı, ama baktığımızda… Özellikle yapı stokunun yenilenmesi ya da güçlendirilmesi, depremlere dayanıklı hale getirilmesi anlamında çok da yol alamadık!” Bir başka eleştiri ise toplumun hazırlanması noktasında…
“Afetle baş etmenin en temel yollarından bir tanesi, toplumun eğitilmesi ve afet kültürünün toplumda oturtulması! Ancak bu anlamda da önlemler yetersiz bir noktada.”
-ELEŞTİRİ!-
Konuya ilişkin sokakta konuştuğumuz vatandaşlar mı? Onlar, denetim başlığında birleşiyor…
F.Ç. >> Karadeniz’de son sel felaketini ve yıkılan köprülerle beraber birbiri ile olan iletişimi kopan onca insanı izlerken, aklıma bizdekiler geldi. Sormak lazım tabi! Kaç senedir Asi Nehri köprüleri bakımdan geçmiyor? Köprü ayaklarının o yıllardır paslı, pis görüntüsü ne zamandır bakım görmüyor? Sağlamlar mı? Arada siz yazınca dikkatimi çekti geçen gün! Üzerindeki lambaları yeni, zemini kırık, kendisi bakımsız!
Y.V. >> Düşünmek bile istemediğim bir konu. Korktuğum da! Karadeniz’in son sele teslim halinden sonra hele ki… Dilerim, bizi yönetenler de benim gibi davranmıyordur! En azından onlar düşünüp, hazırlık yapıyorlardır!
G.M. >> Baktığınızda, bizde mimari bir düzen yok! Aslında mimari bir planlama da yok! Herkes, parselini istediği gibi kullanıyor. Şehirde, özellikle de çevre yolu kısmında, her sene yeni binalar görüyorsunuz. Ağaç yok, parklar yok, peyzaj denen şey yok, çimen yok, çiçek yok! Ama lüks apartmanlarımız var! Ve bu, şehir! Bizler de, şehirli!
Y.C. >> Bir yerde okumuştum… ‘Kendimize, birbirinden rahat ve şık tabutlar yapıyoruz!’ Her depremde yıkılan binaların, o yıkılmadan önceki estetik hallerinde durunca, diyen ‘haklı’ diyorum ben de. Kastamonu’da yıkılan o bina sadece 3 yıllıkmış mesela! Ama doldurulmuş, yatağı elinden alınmış bir nehrin de kurbanı olmuş. O sel olmasaydı, bugün bunları ne tartışacak ne de düşünecektik! Ertelemeyi sevenleriz! Yine de sorayım ben de… Biz, depreme hazır mıyız?
H.F. >> Yıl olmuş 2021! Biz hala, arabalarımızın adam gibi ilerleyeceği kent içi yolların özlemindeyiz. Siz ise deprem gibi bir konuda ‘hazır mıyız’ diye soru soruyorsunuz! Bırakın, adamlar çiçek diksin, asfalt döksün, yine kazsın ve yine döksün! Depremi de olunca düşünürüz!
-BELEDİYELER!-
Antakya özelinde duranların söyledikleri, eski kentin hala genel anlamda bakımdan geçmeyen binaları, yeni denen batı yakasında ise giderek daha da yükseltilen çok katlı ‘akıllı’ binaların yarattığı yeni görüntü bağlamında ilerliyor!
“Bu konuda belediyeler ne yapabilir, ne yapmalı” diyen en net çıkış ise geçtiğimiz günlerde, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan geldi. “Belediyelere, afet tehlikesi ve risk haritaları hazırlama sorumluluğu getireceğiz! İmar planlarının, belediyelerin yapacağı bu çalışmalarla uyumlu olmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz!”
Şimdiden soralım mı? Hatay’a dair bir “afet tehlikesi ve risk haritası” var mı? Buna yönelik bir hazırlık var mı? Kentin batı yakasında yükseltilen yeni şehirleşme çabalarında, bu konudaki hassasiyet var mı? Depremin farklı ölçeklerinde, ne kadar binanın yıkılabileceğine dair yapı stoku değerlendirmesi var mı? Ankara ile uyumlu bir çalışma var mı? -Tamer Yazar-