Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Kalemimin Sapını Gülle Donattım/Ferhan Şensoy
Osman Ferhan Şensoy (26 Şubat 1951; Çarşamba, Samsun – 31 Ağustos 2021; Fatih, İstanbul), Türk tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu; roman, deneme, günlük, televizyon dizisi ve film senaryoları yazarı, şair ve Ortaoyuncular tiyatro topluluğunun kurucusudur.
Çok yönlü büyük sanatçıyı geçtiğimiz hafta yitirdik.
Adı geçen yapıt, onun anılarından oluşuyor.
“Ferhan Şensoy’un çocukluk ve ilk gençlik yıllarının anlatımını içeren Kalemimin Sapını Gülle Donattım, yazarın yatılı okul arkadaşlıklarının neşesine, tiyatroya ve edebiyata duyduğu tutkuya okurunu da katan bir seyir defteri.”
Konuk Yazar
Ferhan Şensoy’un ardından: Sözcüklerin efendisi öksüz bıraktı/ Ayşegül Yüksel
Ferhan Şensoy’u yitirdik. “Dosyalar dolusu” biriktirdiği kitap, öykü, anı malzemesini değerlendirme derdinde olan, zamanla yarışarak üreten ama bir o kadar da keyfine düşkün, Çarşambalı hınzır delikanlıyı… Böyle olmaz Ferhan, yapılacak işler böylesine ortada bırakılıp, öylece çekip gidilmez.
Onun değerini en iyi bilenlerden biri olan Haldun Taner ustasına özendi diyeceğim. Taner’i 71 yaşındayken yitirmiştik. Ama bizler daha genç olduğumuz için büyük yazarı yaşını başını almış bir bilge olarak görürdük. Oysa aramızdan 70 yaşındayken ayrılan Şensoy’u “kardeş” bellemiştik. Bu nedenle ölümü çok erken, çok zamansız geldi…
EDEBİYATIN HER TÜRÜNDE KALEM OYNATTI
Ne ki tiyatromuz için yaptıkları birkaç yaşama ancak sığdırılabilecek kadar büyüktür. Beyninin bir yanıyla geleneksel gösteri sanatlarımızı, öteki yanıyla Batı sanatının çeşitli biçemlerini kollayan, süper zekâsıyla her an toplumun gülünçlüklerinin fotoğrafını çekebilen, edebiyatın her türünde kalem oynatmış, tanıdığım en enerjik yaratıcılardandır Ferhan Şensoy.
1980’lerde tiyatromuzun başına gelen en iyi şeylerden biridir. “Şahları da Vururlar” adlı oyunla İstanbul’u sallayan 29 yaşındaki (Galatasaray’da okumuş, Kanada’da tiyatro sanatına ilişkin incelikleri pekiştirmiş) cin gibi delikanlı, oyunun yazarı, yönetmeni, oyuncusuydu. Kıvrak bir yönetmen, seyirci karşısındaki soğuk ve küstah yaklaşımını -nasıl becerdiyse- “karizmatik” kılabilen bir oyuncu olarak ün yaptı. Ünü “Ferhangi Şeyler”le perçinlendi.
YAMAN DİL SİHİRBAZI
Türkçeye yedi takla attıran yaman bir dil sihirbazıydı. Tiyatro metinlerini, alışılagelmişe yüz vermeyen özgün düşünme yeteneğiyle biçimlendiriyordu. Anadiline nesnel-eleştirel uzaklıktan bakabilen, sözcüklerin, deyişlerin, kalıpların duygusal-düşünsel, sessel, çağrışımsal özelliklerini, çoğumuzun tersine, otomatik algılama ve körü körüne yineleme sürecinin çok ötesinde değerlendirebilme yeteneğiyle, dildeki anlamsal ve biçimsel düzeyde çelişen ya da çakışan öğelerden çarpıcı bireşimler oluşturuyordu.
Bu yolla, güncel politik gülmeceden arı gülmeceye uzanan, fars öğeleri yanında ironik öğeler de içeren geniş bir güldürü üretme alanı açtı kendine. Şensoy, gerici/yasaklayıcı/baskıcı yönetimler karşısındaki “muhalif” tutumunu “toplumsal taşlama” sanatıyla sürdürürken arı gülmeceyi de insan yaradılışının derinliklerinde yakalıyordu. Dahası, güldürürken yer yer hüzünlendiren bir doku yaratıyordu oyunlarında.
‘YAZAR TİYATROSU’NU KURUMLAŞTIRDI
Ferhan Şensoy, ilk denemeyi Haldun Taner’in yaptığı ancak koşullar elvermediğinden sonunu getiremediği “yazar tiyatrosu” olgusunu kurumlaştıran ilk sanatçımızdır. Ortaoyuncular’ın yazarı, yönetmeni, başoyuncusu, kimi zaman sahne tasarımcısı ve/ya da müzik düzenleyicisi olarak topluluğuna dört dörtlük bir “bağımsız tiyatroculuk” anlayışı kazandırmıştır. Shakespeare’in Londra’daki tiyatroculuk yıllarından çok daha uzun bir süre boyunca “yazar tiyatrosu” yapmış, bu süreç içinde tarihsel Ses Tiyatrosu’nu kullanıma açmak gibi kahramanca bir eylemi de gerçekleştirmiştir.
Kırk dolayındaki oyunları çeşitlidir: “Fişne Pahçesu” gibi “özgür uyarlama”lar, “Ferhangi Şeyler” gibi tek kişilik oyunlar ya da “İstanbul’u Satıyorum”, “Masal Müfettişi” gibi özgün sahne metinleri… Oyunlara “kabare” anlayışı egemendir. Topluluğun oyunculuk biçemi ise geleneksel tiyatromuzun hünerleriyle Batı’nın “absürd” tiyatrosunun soyut esintilerini buluşturur. Şensoy’a devredilen (sonra onun da devrettiği, şimdi Şevket Çoruh’ta olan) kavuğun gerekçesi, geleneksel tiyatromuzun oyunculuk özelliklerinin Ortaoyuncular tarafından benimsenmiş olmasıdır.
ÇALIŞMALARINI BELGELEDİ
Şensoy, şiir, roman, öykü, deneme türlerinde de parlak metinler üretti. Oyunlar kırkı bulduysa öteki metinler de yirmiye tırmanmaktaydı. “Gündeste”, “Kalemimin Sapını Gülle Donattım”, “Hacı Komünist” vazgeçilmezlerim arasındadır.
Parlak zekâsına eşlik eden özenli çalışma disipliniyle, Ferhan Şensoy’un kültür-sanat dünyamızda öncelikli bir yeri vardır: Yazma ve sahneleme eylemlerini çok iyi belgeleyen sanatçının, sahne çalışmalarından önemli bulduklarının görüntüleri ve sesleri kayda geçmiştir. Televizyon, sinema, tiyatro, edebiyat alanındaki yapıtları için “arşiv” oluşturduğunu bilmek sevindiricidir. Ürettiği yapıtların erişilebilir biçimde korunması için elinden geleni yapmıştır. Yarım bıraktıklarını tamamlamak çocuklarına, yetiştirdiği sanatçılara düşüyor.
Türk tiyatrosunu aydınlatan parlak bir yıldızdı Şensoy. Sözcüklerin efendisiydi. Bizleri öksüz bıraktı. Başımız sağ olsun. (Cumhuriyet)
Haftanın Şiiri
Henüz Gün Aydınlanmadan/Bahri Loş
Henüz gün aydınlanmadan uyanıp yollara düşeriz
Vakit gün batımına gelir
Nefes alacak bir an bulmayız
Bu dünyaya geldiğimiz günden beri
Birbirimizi doyasıya görecek rahat bir gün yüzü görmedik
Eskiden birbirimizle yarışlarımızı ayaklarımızla yürüyerek yapardık
Fikirlerimiz çoğaldı, ilmimiz arttı
Fabrikalar açtık; arabalar, uçaklar ürettik
Hem yerde hem gökte birbirimizle yarışır olduk
Bizim aklımız çalışır, zeki insanlarız
Balık denizde ne yapar, nereye gider biliriz
Gökteki yıldızların sayısını da verebiliriz
Dünyanın bir ucundaki ülke, dünyanın diğer ucundaki ülkenin hangi değerli madenlere sahip olduğunu bilir
Sahip olduğumuz ilim ve fikirlerimiz sayesinde gücümüz de arttı
Ayrıca kim zayıf onu da biliriz
Zayıfın elindeki madeni, değerli eşyayı ve ekmeği elinden nasıl alırız onu da biliriz
Bunun için bir devleti bir günde devirmeyi ve milyonları öldürmeyi de öğrendik
Yaptığımız zulümleri gurur kaynağı yapmayı da
Paramız oldu en güzel evlerde oturmaya başladık
En güzel arabaları alıyoruz, en güzel elbiseleri giyiniyoruz
En güzel sözcükleri kullanıyoruz, bülbül gibi şakıyoruz
Ama sözcüklerin anlamını yitirdik
Bütün konuştuklarımız güzel, ama yaptıklarımız kötü
En güzel güzellikten şüphe eder olduk
Önce kalplerimizi öldürdük
Sonra birbirimizi gönüllerimizde
Zaman zaten öldürecek bizi
Bizim birbirimizi öldürmek için bu acelemiz neden
Artık kendimi hissetmiyorum
Gözlerim görmüyor
Kulaklarım duymuyor
Bu dünyanın ne olduğunu anlamıyorum
Biz bu dünyada ne yapıyoruz bilmiyorum
Bu dünya nereye gidiyor
Biz nereye gidiyoruz onu da bilmiyorum
Haftanın Sanat Gündemi
Yazarlar 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde “Barış İçin Şiirler” etkinliğinde buluştu
Türkiye Yazarlar Sendikası, Aalen Antakya Kültür Derneği Dünya Barış Günü’nü Defne ilçesi, bir doğa harikası olan ve tarihte birçok savaşa mekan olan Büyük Mağara önündeki MAĞARA KAFE’de birlikte kutladı.
Açılış konuşmasını Türkiye Yazarlar Sendikası Antakya Temsilcisi Mehmet Karasu’nun yaptı.
1 Eylül Dünya Barış Günü kutlama etkinliğini Şükran Koçak sundu.
Etkinlik, Dernek üyesi Şükran Koçak’ın okuduğu, Yannis Ritsos’a ait olan Barış isimli şiirle başladı.
Ardından, müzikleriyle Hasan Sönmez, Hikmet Akar, Şükran Koçak, Sevim Eskiocak, Aysel Karasu, Sevim Bayramoğlu; şiirleriyle, Yalova Şair ve Yazarlar Derneği (YAŞAD) başkanı Nuri Taner, Hikmet Güzel, Mehmet Atilay, Sevim Eskiocak, Acibe Sıkar, Şekip Güzelmansur, Adnan Yoğurtçu, Fevziye Aşkar, Zeynep Mansuroğlu, Yaşar Uğurlu, Çetin Kalkan, Bahar Ezelsoy katıldılar.
Emekli Coğrafya Öğretmeni Fevzi Güzel mağaraların oluşumuyla ilgili aydınlatıcı bir sunum yaptı.
“Savaşın eksik olmadığı bir zamandan geçiyoruz, hepimizin bu günlerde dayanışma, barış için bir arada olmaya ve kenetlenmeye ihtiyacımız var”
En zor veda: Usta sanatçı Ferhan Şensoy için Ses Tiyatrosu’nda tören
Tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy için İstanbul’da Ses Tiyatrosu’nda tören düzenlendi.
En zor veda: Usta sanatçı Ferhan Şensoy için Ses Tiyatrosu’nda tören
Tedavi gördüğü hastanede iki gün önce hayatını kaybeden ünlü tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy’un Türk bayrağı ve Galatasaray bayrağına sarılı tabutu cenaze aracıyla İstiklal Caddesi’nde bulunan Ses Tiyatrosu’na getirildi.
Şensoy’un tabutu indirildiği sırada cadde üzerinde bekleyenler alkışlarken, kızları Derya Şensoy ve Müjgan Ferhan Şensoy gözyaşlarını tutamadı. Tabut daha sonra törenin yapılacağı salona getirildi, burada da Şensoy’un cenazesi dakikalarca ayakta alkışlandı.
Törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Elif Durdu Şensoy, eski eşi Derya Baykal, Derya Baykal’ın oğlu Mert Baykal, tiyatro oyuncuları Zeliha Berksoy, Şevket Çoruh, Ali Poyrazoğlu, yazar Nedim Gürsel, yakınları ve sevenleri katıldı. Törende sunuculuğu Okan Bayülgen yaptı.
Törende konuşan kızı Müjgan Ferhan Şensoy, “Ne söylesem eksik kalacak, size babamı anlatmaya kalksam benim kadar seviyorsunuz, babamı benim kadar seviyorsunuz. Küçükken bu sevgiyi paylaşmak zor gelirdi, şimdi bu sevgiyi sizinle paylaşmak çok değerli geliyor” dedi.
Diğer kızı Derya Şensoy ise, üniversite öğrencisiyken babasına yazdığı şiiri okudu. Mert Baykal ise, “Anladım ki insanın iki tane babası olabilirmiş, dağ gibi iki tane babası olabilirmiş. Anladım ki benim bu babam Don Kişot’muş ve yel değirmenleriyle savaşıyormuş” ifadelerini kullandı.
Vedat Türkali Dünya Barış Günü’nde unutulmadı
Türk edebiyatının çınarlarından Vedat Türkali, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde mezarı başında anıldı. Ayrıntı Yayınları’nın düzenlediği törene edebiyat dünyasından birçok isim katıldı.
Ayrıntı Yayınları, Türkali için “Eşi zor bulunur bir aydını ve mücadele insanı” dediği açıklamasında “O, eserleriyle sonsuz ve ölümsüzdür. Sırtında Nâzım’ın gömleği ve hiç inmeyen sol yumruğu ile emek ve barış mücadelesinde yolumuza hep ışık tutacaktır. Anısına, yapıtlarına, mücadelesine sonsuz saygı ve özlemle…” ifadelerini kullandı.
Usta isim, Bir Gün Tek Başına, Mavi Karanlık, Tek Kişilik Ölüm, Güven, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Kayıp Romanlar, Yalancı Tanıklar Kahvesi, Bitti Bitti Bitmedi gibi romanlara imza attı. Türkali, 97 yaşındayken çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayata veda etmişti.
5 yıl önce 29 Ağustos’ta yaşama gözlerini yuman Türkali, 1 Eylül Dünya Barış gününde sonsuzluğa uğurlanmıştı.
İnebolu Kültür ve Sanat Derneği 1. Oğuz Atay Öykü Ödülü Sonuç Duyurusu
12 Ekim 1934 İnebolu-Kastamonu doğumlu, Türk Edebiyatının usta kalemi ve yazdığı birbirinden değerli eserlerle edebiyatımızda yeri doldurulamaz bir yazar olan Oğuz Atay adına İnebolu Kültür ve Sanat Derneği tarafından bu yıl ilki düzenlenen öykü ödülleri sahiplerini buldu.
Hasan ÖZKILIÇ, Hürriyet YAŞAR, Ercan y YILMAZ, Hüseyin PEKER ve Altay Ö. ERDOĞAN’dan oluşan seçici kurulumuz yoğun emekleri ve özverili çalışmalarıyla değerlendirmelerini sonuçlandırmışlardır.
Seçici kurulun ortak kararı ile Oğuz Atay Öykü Ödülü bu yıl iki öyküye verilmiştir:
Öykünün ana gereci olan Türkçeyi doğru kullanırken, bunun ötesine geçip güzel de kullanabilmesi…
Yaratılan öykü kişisinin duygu dünyasını onun ağzından, alabildiğine inandırıcı bir söylemle okura iletebilmesi…
Toplumsal barışı, özellikle de alt kimlikler arası barışı, alt kimlikçilik tuzağına düşmeden savunabilmesi…
Yaşamı, İnsani değerleri küçültücü, çürütücü değil, yüceltici bir bakış açısından görmesi…
Biçiminde özetlenebilecek özellikleri nedeniyle “HEPİNİZ BİR KÖŞEDE” öyküsü ile TAMER HIRCA,
Kendine özgü bir öykü atmosferi oluşturmada ve bu atmosferi besleyen deneysel bir dil kullanmadaki başarısı, felsefî ve deneme tadında bir anlatım ve bu anlatımı destekleyen kurgusu için “ALTI BUÇUK” öyküsü ile USAME YÖRDEM’e verilmiştir.
Bir Portre
Mikis Theodorakis
Dünyaca ünlü sanatçı Mikis Theodorakis kimdir? Hayatı boyunca neler yaptı? Hangi eserlere imza attı?
29 Temmuz 1925’te Yunanistan’ın Sakız Adası’nda, Giritli avukat bir baba ve İzmir Çeşmeli bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Yunanistanlı söz yazarı, besteci ve siyasetçi Mikis Theodorakis, ömrüne yüzlerce şarkı sığdırdı.
Lenin Barış Ödülü’nün sahibi Theodorakis, Zorba (1964), Z (1969) ve Serpico (1973) filmleri için bestelediği müzikler hafızalara kazındı. Yahudi Soykırımı’nı konu alan “Mauthausen Baladı” eseri büyük beğeni topladı.
Henüz 17 yaşındayken İtalya’nın Yunanistan’a savaş açmasıyla birlikte direniş hareketine katıldı. Esir düşüp serbest bırakıldı. Yunanistan’ın Naziler tarafından işgal edilmesiyle birlikte yeniden direnişçilerin saflarına katıldı. Tekrar esir düşen Theodorakis, yoğun işkencelere maruz kaldı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Kurşuna dizildi ancak tesadüf eseri kurtuldu.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra başlayan Yunan iç savaşı boyunca (1946-1952 arası) yine birçok kez hapse girip çıktı ve bu dönemin sonunda ülkeden sürgün edildi.
1961 yılında Yunanistan’a döndü ve kurduğu Lambrakis Gençlik Örgütünün başkanlığına seçildi. Kısa bir süre sonra da Pire’den milletvekili seçilerek parlamentoya girdi.
DARBEYE KARŞI MÜCADELESİ
1967 Albaylar darbesinin hemen ertesi günü Theodorakis’e yönelik ciddi bir baskı kampanyası başlatıldı. Albaylar Cuntası, 13 nolu ordu kararnamesiyle Mikis Theodorakis’in müziklerinin çalınmasını ve dinlenmesini yasakladı.
Yeraltına çekilen Theodorakis, Yurtsever Cephe’yi kurarak cunta rejimine karşı mücadelesini sürdürdü. Yakalandı, cezaevine konuldu, ardından Oropo toplama kampına götürüldü. Dünya çapında sürdürülen bir dayanışma kampanyası sayesinde cezası sürgüne çevrildi ve böylece 1970 yılında kamptan alınıp sürgüne gönderildi.
Sürgünde de Albaylar Cuntası’na karşı mücadele etti, dünya çapında çıktığı turnelerde bin kadar konser vererek ülkesindeki baskı rejimini teşhir etti. Albayların iktidardan düşmesinden sonra zafer kazanmış olarak yeniden Yunanistan’a döndü.
1974 yılında tekrar milletvekili seçilerek meclise girdi. Zülfü Livaneli ve diğer dostlarıyla birlikte 1986 yılında Türk-Yunan Dostluk Derneğini kurdu; aynı dönemde İstanbul’da verdiği konserler büyük ilgi topladı.
1989’da merkez sağdaki Yeni Demokrasi Partisinin içinde bağımsız bir aday olarak bir süre çalıştı ve koalisyon kurulması için çaba harcadı.
1990’da yeniden parlamentoya seçildi, Constantine Mitsotakis yönetimindeki ülkede Hükümet Bakanı oldu. Bu süreçte uyuşturucu ile mücadele çalışmaları yürütürken kültür, eğitim ve Yunanistan-Türkiye arasındaki ilişkileri iyileştirmek için de çalıştı.
Yüzlerce şarkı yazdı, çok sayıda senfoni, bale, opera ve oratoryo besteledi. Birçok tragedya ve modern tiyatro oyununun yanı sıra 12 sinema filminin de müziğini yazdı.
Yaşamının son yıllarında Filistin, Afganistan ve Irak’ta yaşanan trajediler karşısında dünyanın dikkatini çekebilmek için bildiriler yazmaya, kampanyalar yürütmeye devam etti.
Eserin müziği, Grup Yorum’un “Hoşçakalın Dostlarım” şarkısından da biliniyor. Türkçe’ye Nâzım’ın “Hoşçakalın Dostlar” şiirinden uyarlanan hali de Theodorakis’in vedası gibidir.
Özellikle Zorba, Z ve Serpico filmleri için bestelediği müzikleriyle hafızalara kazınan sanatçı, sadece Yunanistan için değil, dünya müziği için de önemli bir isimdi.
Sağlık sorunları nedeniyle son yıllarda defalarca hastaneye kaldırılan ve 2019 yılında kalp pili için ameliyat geçiren usta besteci Theodorakis, 2 Eylül 2021’de 96 yaşında yaşamını yitirdi. (Evrensel)
Okuma Önerileri
1.Üvey Evlat/Tuluha Tekelioğlu/ Halk Kitabevi
2.Ah Şu Gazeteciler/ Atilla Sertel/ Halk Kitabevi
3.Bir Okurun Notları/ Prof. Dr. Turan Karataş/ Muhit
4.Kitap İçin 4/Selçuk Altun/İş Bankası
5.Antakyalı Yazılar/ Kaamil Akdoğan/ Akdoğan Yayınevi