Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sadece Eğitmiyoruz!

Onlara, sizinle yaşamayı öğretiyoruz…

Onlara, sizinle yaşamayı öğretiyoruz…

Biliyorum, can dostlarınızı öyle herkese emanet edemiyorsunuz. Ama onların da bir şekilde ortak yaşamınıza adapte olabilmesi adına gerekli birçok alışkanlığı kazanmasını istiyorsunuz. İşte tam da bu başlıkta konuştuğumuz, Antakya K9 Köpek Eğitim Okulu ve Köpek Oteli işletmecisi, aynı zamanda Eğitmeni Ali İlker Sönmez’in mesajı net…

Röportaj/Tamer Yazar

Köpeğinizle bir hayat paylaşıyorsunuz ama… Onun, sizi her şartta ve ortamda anlamasını da istiyorsunuz. Otur, bekle, yat, izle, gel, geç gibi basit komutlar yetmiyor, fazlasını da istiyorsunuz. Çünkü artık neredeyse hemen herkesin yaşamının vazgeçilmez birer parçası olan ve aile üyesi olarak kabul de gören köpekler, sadece bahçelerde kulübelerine bağlı tutulan canlar değil, evlerimizde bizlerle beraber zaman geçirenler…
Tam da bu noktada, son dönemde artık daha fazla sahiplenilen köpeklerin herhangi bir sorun yaşamadan bizlerle sağlıklı bir ilişki kurmasını istiyorsak eğer, yapmamız gereken ilk şey, gerekli köpek eğitimi programlarını aldırmamız! Haklısınız, bu konuda sorularımız da çok, sorunlarımız da.
Bugünkü sohbetimizin konuğu da bu yüzden, Antakya K9 Köpek Eğitim Okulu ve Köpek Oteli işletmecisi ve Eğitmeni Ali İlker Sönmez olacak ve insanlara çok kısa bir süre içerisinde kalpten bağlanan can dostlarımız için gerekli eğitimler neler, bizlere anlatacak.
Açtığı merkezde sadece eğitim vermeyen, ama ‘KREŞ’ ve ‘OTEL’ uygulaması ile oldukça konforlu bir hizmet yelpazesi de sunan Antakya K9 Köpek Eğitim Okulu ve Köpek Oteli’nin işletmecisi Ali İlker Sönmez’e (24) sorularımız gelsin o zaman ve merak ettiklerimizi soralım…

Öncelikle, “Ali İlker Sönmez kimdir” ile başlayalım mı?

1997, Antakya doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü mezunuyum. Bölümümle bağlantılı olarak, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nde gönüllü çalışma ortamı buldum, aynı zamanda Dernek bünyesinde stajımı da tamamladım.

Böylesi bir iş alanı, sanırım hayata başlangıç noktasında ilk tercihiniz olmadı. Hikâyesi nedir, buradaki fotoğrafın, yapılanların?

Yaklaşık 7-8 yaşımdan beri var olan bir köpek sevgim var. Aslında tüm hayvanları çok seviyorum, ama köpeklere özel, odaklanmış bir sevgim söz konusu oldu hep. Hatta eskilerden şöyle bir şey hatırlıyorum… Yanımda bir sürü koyun, kuzu var. Burada, bu zeytinliklerin gölgesinde oturuyoruz. Yanımda da dedem! Bana diyorlar ki, ‘bak ne güzel kuzuların var…’ O zaman dediğim şey o kadar net ki… ‘Ben kuzuları sevmiyorum, benim tek hayalim bir köpek!’
Hacettepe Üniversitesi’nde okurken de, köpek eğitmenliği ve köpeklerle ilgili alan hep ilgimi çekmişti. Hatta Ankara’da, üniversiteyi kazandığım ilk yıl, o zaman orada bulduğum bu anlamdaki bir tesise gidip, işletmenin eğitmenleri ve yöneticileriyle tanışmıştım. Tanışmakla da kalmadım, hep merak ettiğim bu alanda eğitim alma fırsatı da buldum.
Üniversiteyi tamamlamamla beraber, Antakya’ya döndüm ve buradayım. Antakya K9 Köpek Eğitim Okulu ve Köpek Oteli’nin hem kurucusu hem de işletmecisi olarak devam ediyorum.

Köpeklerin, insan hayatına neler katabileceğine dair en çarpıcı izlenimlerin, sanırım Ankara’da olmuş…

Ankara’da, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nde çalışırken, ‘Birlikte Güçlüyüz’ adlı projede gönüllüydüm. Bu proje kapsamında dedik ki, “Türk ve Suriyeli çocukları bir araya getirirken, neleri kullanabiliriz?” Sonuçta, ortak bir dil konuşulmuyor. O anlamda, ortak bir noktada buluşabilmek gerekiyor. Biz de dedik ki… “Madem farklı dilleri kullanıyoruz! O zaman bir canlı daha ekleyelim, başka bir dünyadan, hatta başka bir dilden! Ardından o 3 kişi olarak, bir iletişim kurmaya çalışalım. Belki biz aynı dili konuşmuyoruz ama… Bizden farklı o 3. kişi, bizi aynı noktada buluştursun!”
Bunun ardından, Türk ve Suriyeli çocukların uyumu için terapi köpeklerini kullanmaya karar verdik. Kullandık da… Açıkçası, projeye dahil ettiğimiz terapi köpeklerinin faydasını gördükten sonra, iletişimdeki rolünü fark ettikten sonra, bu alana daha çok yöneldim ve kesinlikle bir şeyler yapmak istedim.

Burası, 25 Ağustos 2019’da kurulan bir işletme. Peki, günün kaç saati köpeklerle geçiyor?

Günümün neredeyse 24 saati köpeklerle geçiyor diyebilirim.

“İyi ki bu işe başlamışım” mı, yoksa…

Her zaman, ‘iyi ki bu işe başlamışım” diyorum. Bu anlamda hiçbir pişmanlığım yok.

İnsan merak ediyor… Böylesi bir işyeri sahibi, kendi özel hayatında da köpek sahibi mi diye?

Tabi. Hatta sahip olduğum köpek, beni bu işe adım attıran da bir köpek. Ateş, 3 yıldır benim beraber. Bu işe Ateş ile başladım, diyebilirim. Hatta “bu iş konusunda beni Ateş pişirdi, bu işi bana öğreten de odur” demek de yanlış olmayacaktır.

Bir köpek, her yaşta eğitim alabilir mi?

Kesinlikle evet… Bir köpek, her yaşta eğitim alabilir. İlla ki o köpeğin yavru olmasına gerek yok. Bu durumu, insanlardaki eğitim sürecine benzetebiliriz. Erken yaşlar öğrenme sürecini hızlandırabiliyorken, ileri ki yaşlar, var olan bir sistem üzerine yeni bir şey inşa etmenizi gerektirebiliyor, ki bu daha meşakkatli bir süreci de beraberinde getirebiliyor. Çünkü var olan, oluşmuş davranışlar söz konusu. Tabi bu aşamada her iki taraf için de ciddi anlamda sabır gerekiyor.

Burada, inanılmaz bir hizmet sunumu var. Tabi buranın dışında, başka şartlarda yaşayan köpekler için de çok başka bir dünya var, dışarıda. Bizlerin, sürekli olarak ‘bir kap mama, bir kap su’ verilmesini istediğimiz, uyardığımız bir dünya… Konumuz, sokak köpekleri, yaşadıkları şartlar! Onlar için ne söylemek istersiniz?

Açıkçası, dışarıda yaşananlara duyarsız kalamayız, kalmamalıyız diye düşünüyorum. Kendi özelimde şunu ifade etmek istiyorum ki, ben, bu ‘canlardan’ ekmek yiyorum. İçtiğimiz suda da, yediğimiz lokmada da köpekler var. O nedenle, bu kapının dışındakilere de kayıtsız kalmam mümkün değil.
Düşündüğünüzde, ifade ettiğiniz gibi, ‘bir kap su, bir kap mama’ çok zor olmamalı! Kapıların önüne, dışarıya, belli yerlere koymak zor olmamalı! Hatta yaralı bir köpek gördüğünüzde, belediyeler de bu konuda hizmete hazır ve bir telefon uzaklığınızda. Böyle bir çaba içerisine girmek, bizi ne kadar yorabilir ki? Ama manevi olarak bunun doyumu inanın bambaşka.

Eğitim tamam da… Bir de kreş ve otel hizmeti var sanırım. Bu sistem nasıl işliyor?

İnsanlar, sabah işe gidiyorlar. Mesela kamu sektöründe bir çalışan olsun, bahse konu olan bu kişi… Sabah 08.00’da çıkıyor, akşam 18.00’da evine geliyor. Düşünün ki, bu süre boyunca köpeği evde yalnız. Ancak köpekler de insanlar gibi sosyal bir tür ve birer sürü canlısı. Tek başına, evde, iletişim kuracağı hiç kimse yokken, sıkılabilir ve bunun neticesinde de istenmeyen bazı davranışlar ortaya çıkabilir.
İşte verdiğimiz bu hizmet, hem insanların hayatını bu anlamda kolaylaştırmayı hedefliyor, hem de köpeklerin fiziksel ve mental olarak o yorgunluğu sağlamalarına, ihtiyaçlarını giderebilmelerine yardımcı oluyor.
Kreş dediğimiz hizmet, ‘günlük’ oluyor. Sabahtan akşama kadar, insanların evde olmadığı zaman dilimleri içerisinde, köpekler burada konaklayabiliyor, enerjisini atabiliyor, günlük ihtiyaçları da yine burada karşılanabiliyor.
Otel hizmetinde ise… Zorunlu ya da keyfi durumlarda, şehir ya da yurt dışı seyahatlerinde, insanlar, köpeklerini güvenli bir yere bırakmak isteyebiliyor, köpeklerinin bu süre zarfında bakımlarının yapılmasını talep edebiliyor. İşte bu zamanlarda, sistemin ‘otel’ kısmı devreye giriyor.

Son dönemde köpek sahiplenme oranları yükseldi ama… Bu, hayvansever kimliğimizin artması mı yoksa köpek sahibi olma fikrinin cazibesi mi? Çünkü son yıllarda sokağa terk edilen köpek sayısında da ciddi bir artış söz konusu. Ne söylemek istersiniz bu konuda?

Bilinçli bir şekilde köpek sahibi olmak, bence bir ehliyete bağlı olmalı. Çünkü bakıldığında, bu, ortalama 14-15 yıllık bir yol arkadaşlığına karşılık geliyor. Peki, bu yol arkadaşlığını sürdürebilecek fiziksel, mental ve maddi güce sahip miyiz? Bunlar, çok önemli detaylar.
İfade ettiğiniz şeyde birçok farklı etken de var. Ancak en önemli şey de, ‘ben, bir köpek beslemek, bir köpek sahibi olmak, bir köpekle yol arkadaşlığı yapmak için uygun muyum?’ sorusunu profesyonellerle oturup konuşmak ve en sonunda buna karar vermek gerekiyor.
Yani bizler, köpek alındıktan sonra hizmet vermek istemiyoruz sadece, ama köpek alınmadan önce de devreye girmek istiyoruz. Gelsinler, bizlere danışsınlar.

Bir yerde okumuştum… Şöyle diyor orada: “Köpek eğitimi, insanların ve köpeklerin aynı dili konuşmasını sağlamaktır!” Burada öğretilen de bu ortak dil mi?

Kesinlikle öyle. Biz, burada, köpeklerle ortak bir dil oluşturuyoruz. Bu ortak iletişimi de beden dilimiz ve sesimizdeki tonlamamız tamamlıyor.

Son olarak, köpek sahiplerine ya da köpek sahibi olacaklara ne söylemek istersiniz?

Bu dünya, hepimizin dünyası. Bu, köpek sahibi olan ya da olmayan herkes için geçerli. Ortak bir yaşam sürüyoruz bu dünyada.. Unutmayın… Onların bize ihtiyacı olduğu kadar, bizim de onlara ihtiyacımız var.

Teşekkürler…