Referandum öncesi ve sonrasında sık sık hatırlatma gereğini duyduğumuz “sağduyu” çağrısını son gelişmeler nedeniyle bir kez daha yinelemek zorunda kalıyoruz.
Ülkemiz bir ateş çemberi arasındadır. Dört bir yanımızdan sıçrayacak olan kıvılcımların yangına dönüşmesi ve ülkemize zarar vermesi söz konusu.
Sorumluluk mevkiinde olanların tüm dikkatlerini gelecek olan bu tehlikeye ve bu tehlikenin ülkemiz üzerinde yapabileceği tahribata çevirmesi gerekir iken ne yazık ki bu husus yeterince yerine getirilmiyor. Zira bir yandan dış gelişmeler ve tehlikelerle uğraşılırken, öte yandan da içte sorunların çözümü için yol aranacağına, sorun üstüne sorunun oluşmasına neden olabilecek adımların atılmasına yeterince engel olunamıyor ve bu nedenle de sağduyu çağrıları sık sık yineleniyor.
Geçtiğimiz hafta yok yere yeni bir sorun ortaya çıktı. CHP milletvekili Enis Berberoğlu 25 yıl hapse mahkûm edildi ve hükümle birlikte tutuklandı.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıllarda, bazı milletvekillerinin dokunulmazlıkları toptan kaldırılmış idi. Dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri arasında Enis Berberoğlu ‘da bulunmaktaydı.
Berberoğlu’nun mahkûmiyeti ve tutuklanması nedeniyle muhalefetin önemli bir kesimi ayağa kalktı, tepkilerini göstermeye başladı. Bu arada anamuhalefet partisi olan CHP’nin başlattığı “adalet” yürüyüşü sadece ülkemizde değil, tüm demokratik ülkelerde önemli bir ses getirmeye başladı.
“Adalet”yürüyüşüne destekler artarken, buna karşı olanlar “Berberoğlu’nun aralarında bulunduğu milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına sizde destek vermediniz mi”diye karşı açıklamalarda bulunmaya başladılar.
Evet, doğrudur. Dokunulmazlıkların toptan kaldırılmasına CHP’de destek vermişti. Daha o tarihlerde bunun yanlış olduğu, hukuka ve anayasaya aykırı bulunduğu söylendi ise de ok yaydan çıkmış idi. Bu nedenle dokunulmazlıkların kaldırılmasına CHP’nin verdiği destek eleştiri konusu yapılabilir. Ama bu demek değildir ki daha sonra yapılan yanlışlara karşı tepki konulamaz, bu yanlışların düzeltilmesi doğrultusunda yasal direniş gösterilemez. Elbette ki bunlar yapılabilir. Hukuk devletinin gereği ne ise o yerine getirilir.
İşte geçtiğimiz hafta, Türkiye birçok sorununun çözümü yolunda uğraş verirken birden bire ortaya çıkan bir mahkûmiyet ve tutuklama kararı üzerine yeni bir sorunla daha baş başa bırakıldı.
Anamuhalefet partisinin başlattığı “adalet” yürüyüşü giderek artan bir boyutta destek görmektedir. Yürüyüş yaklaşık 30günlük bir süre içerisinde tamamlanacaktır.
Bu süreç içerisinde yapılan yanlışlar kamuoyunun gözü önüne serilecek, doğrulara yönelinmesi için destek istenecektir.
Şuana kadar ki uygulamalar “adalet” yürüyüşünün hiçbir partiye mâl edilmediğini göstermektedir. Zaten ana muhalefet dışındaki çeşitli kurum ve kuruluşların, siyasi görüş mensuplarının artan desteği de bunu kanıtlamaktadır.
Bu tutumun, yürüyüşün sonuna kadar devam ettirileceğini umuyoruz.
İşte bir yandan “adalet” yürüyüşü devam ederken, öte yandan sağduyu çağrıları da giderek yoğunlaşmaktadır.
Elbette ki ortada bir suç var ise onun karşılığı olan yaptırımda uygulanacaktır. Ancak kamuoyunda yargının bağımsız olmadığı doğrultusunda bir tereddüt ve endişe vardır. Öncelikle bu tereddüt ve endişenin ortadan kaldırılması gerekir. İşte sağduyu çağrısı yapanlarında amacı budur. Bir araya gelinsin, sorunlar ortaya konulsun. Çözüm yolları üretilsin ve sadece ülke yararına olan, özgürlükçü demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer alan hukuk devleti ilkesi kapsamında, yargı bağımsızlığının hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde var olduğuna toplum inandırılsın. Bu çok zor bir iş değildir. Yeter ki iyi niyetle, kişisel beklenti ve hesaplardan uzak kalınarak bir araya gelinsin ve soruna çözüm yolu aransın.
“Adalet” yürüyüşü giderek daha fazla destek bulurken, sağduyu çağrılarına da kulak verebilmek için bir araya gelebilmenin yol ve yöntemleri aranıp bulunmalıdır.
Bunun ülke geleceği açısından bir zorunluluk olduğu kanısındayız.
Sinirler fazlaca gerilmeden, ayrışma yerine birleşmenin gereği yapılmalı ve böylece adalet yürüyüşünde kazananın sadece ve sadece Türkiye olacağına toplum inandırılmalıdır.
Bu nedenle sağduyu çağrısını yineleyerek, aklıselim galip gelsin diyoruz. Bilinmelidir ki; iktidarlar gelip geçicidir, yapılanlar ise kalıcıdır. Tarih yapılanları iyi ve kötü yanları ile not eder. Önemli olan hayırla anılmaktır…
YORUMLAR