Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Balinayı bulunduğu yere gömmüşüz!

Peki, Ne Şartlarda Gömmüşüz?

Peki, Ne Şartlarda Gömmüşüz?

Geçtiğimiz günlerde Arsuz ilçesinde kıyaya vuran ölü balina, etleri dağıldığı için kaldırılamayınca, bulunduğu yerde kepçeyle açılan çukura gömüldü! Ama bu haliyle de düne dair olanı hatırlattı!

2016 senesi Eylül ayında yaşanan bir olayda, binlerce ölü balık Samandağ sahiline vurmuş, duruma müdahale eden Hatay Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı sahil temizlik ekipleri ise balıkları ‘kürek’ yardımıyla ‘denize çok yakın bir noktada’ açtıkları ‘yarım metrelik’ çukurlara gömmüştü. Her hangi bir ilaçlama ya da kireçleme yapılmadan gerçekleşen bu gömme işlemine ilişkin konuşan Deniz Kaplumbağaları Dostluk Grubu Başkanı Veteriner Hekim İrfan O. Hatipoğlu ise kurumsal tavrı ‘sorumsuzluk’ örneği olarak değerlendirmişti. Peki yaşanan son olay, bir benzeri mi? Yoksa her türlü tedbir bu defa alındı mı?
-NE YAPILDI?-
Yaklaşık 20 metre uzunluğundaki balinanın çürümüş ve dağılmaya yüz tutmuş hali nedeniyle kaldırılması mümkün olmayınca, bulunduğu yere gömülmesi kararlaştırılmış. Ancak ‘kararlaştırılan’ yer, insanların kullanımına açık bir sahil alanı mı, net değil! Gömüldü denilen noktanın ne kadar derine indirildiği ya da indirildiği noktada hangi sağlık şartları gözetildiği de net değil!
2016 Eylül ayında yaşananları hatırlayanlar ve hiçbir önlemin alınmadığı ‘gömülme’ işlemine dair konuşanlar, “Dileriz bu defa farklıdır” demeyi ihmal etmediler. Ancak, ölü balinanın denizden çıkarılışına ve ardından gömülüşüne dair görüntüleri izleyenler ve duruma şahit olanlar, ‘ne yazık ki’ aynı diye de eklediler.
Bu konudaki konuşan bir vatandaşın söyledikleri ise oldukça dikkat çekici:
“Vinçlerle aldılar. Zaten çürümüş bir haldeydi. Uzun zamandır denizde sürüklenmiş olmalı. Hatta diğer deniz canlıları tarafından da parçalanmış ve yenmiş. Yetkililer, önce denizden bu kalan kısmı çıkardılar. Ardından da, denizle, denize 50 metre kadar uzaklıktaki evlerin arasında bir yerde açtıkları bir çukura yerleştirdiler. Ardından da üzerini toprakla kapattılar. Biz, o gömme işlemi sırasında ne özel bir ilaçlama çalışması gördük ne başka bir şey. Televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla, kireç falan dökerlermiş böylesi durumlarda. Ama o da olmadı. Aslında yaşam alanlarına bu kadar yakın bir alanda bu ‘kadavranın’ bu şekilde gömülmesi ne kadar doğru? Sağlık açısından bir riski yok mu? Anlamadık. Ama izlediklerimizi de gördüklerimizi de sevmedik. Bir de denildiğine göre, böylesi bir şeyin gömüldüğü yerin derinliğinin en az 3 metre olması gerekiyor. Oysa ölü balinanın içine atıldığı çukurun derinliği de o kadar yoktu. Var mıydı?”
-ELEŞTİRİ NET!-
2016 Eylül ayı içinde yaşanan ölü balıkların sahile vurması olayında konuşan Deniz Kaplumbağaları Dostluk Grubu Başkanı Veteriner Hekim İrfan O. Hatipoğlu’nun o döneme eklediği eleştiriler bugünü de işaret eder gibi…
“Samandağ sahiline vuran ölü balıkların ölüm nedenleri ‘araştırılmadan’ ve gömülme sürecinde ilgili prosedür uygulanmadan ‘deniz kenarına’ gömülmesi bir SORUMSUZLUK örneğidir. Yapılması gereken ne miydi? Sahilden toplanan balıkların öncelikle neden öldükleri araştırılmalıydı. Deniz kirliğinden kaynaklanan ağır metal zehirlenmesinden mi? Deniz sahilinde oluşan biyolojik kirlikten mi? Kent merkezinden giden evsel atıklardan mı? Ya da bölgede süren savaş nedeniyle denize düşen patlayıcı bir maddeden kaynaklanan olası bir kimyasaldan mı? Yoksa bu nedenle oluşan bir basınçtan mı kaynaklandığı saptanarak, ölü balıkların bertaraf edilmesi yöntemi ‘UZMANLAR’ eşliğinde geliştirilmeli/uygulanmalıydı. Bunun yerine ilkel ve kolaycı bir anlayışla ‘toplanan ölü balıklar’ neredeyse denizin içine gömülmüştür. Bu uygulama ile gömülen ölü balıklar, yırtıcı (köpek) hayvanlar tarafından ya da deniz dalgaları tarafından ortaya kolaylıkla çıkartılabilir. Çürüme sonucu ortaya çıkan atıklar ise çevreyi kirletir, hatta salgın hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.” -Tamer Yazar-