Türkiye’nin Gerçekliği
“Bizim çocukluğumuz da filmdeki İbrahim’den farklı değildi. Aslında ben ve kardeşim, filmin ana karakteri olan İbrahim’in birer yansımasıyız” diyen, Antakyalı Yönetmen Fikret Reyhan’ın üstlendiği ‘Sarı Sıcak’ Filmi, Moskova Uluslararası Film Festivali’nde ana yarışma kategorisinde yer aldı. Mesaj mı? Reyhan’dan geldi.
Geleneksel göçmen bir ailenin farklı gelecek hayalleri kuran ve kaderini kendi ellerine almaya çalışan oğulları İbrahim’in hikayesini konu alan ‘Sarı Sıcak, Antakyalı Yönetmen Fikret Reyhan’ın ellerinde biçimlendi. 36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma’sında Altın Lale En İyi Film dahil olmak üzere En İyi Erkek Oyuncu (Aytaç Uşun), En İyi Görüntü Yönetmeni (Marton Miklauzic) ve En İyi Kurgu (Ömer Günüvar, Fikret Reyhan) dallarında toplamda 4 ödüle birden layık görülen ‘Sarı Sıcak’, uluslararası prömiyerini ise 39. Moskova Uluslararası Film Festivali’nde yaptı.
-OYUNCULAR-
Nizamettin Reyhan ve Nuriye Bilici’nin yapımcılığında gerçekleşen “Sarı Sıcak”ın başrollerini, ilk sinema filmi “Silsile” ile Adana’da ‘Umut Veren Genç Erkek Oyuncu’ seçilen, “Sarı Sıcak” ile de İstanbul’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Aytaç Uşun ve “Kollama”, “Muhteşem Yüzyıl”, “Suskunlar”, “Masum”, “İçimdeki Fırtına” gibi televizyon dizilerinin yanı sıra “Tepenin Ardı”, “Ertuğrul 1890”, “Abluka” filmlerinin usta oyuncusu Mehmet Özgür paylaştı.
-BU HİKAYE BİZİM!-
22-29 Haziran tarihleri arasında düzenlenen ve yarın sona erecek olan 39. Moskova Uluslararası Film Festivali başlangıcında bir basın toplantısı düzenleyen ve filminin çıkış noktasını paylaşan Fikret Reyhan, “Sarı Sıcak, bizlerin hayatına dayanıyor. Benim ve kardeşimin hayatına…” dedi. Sarı Sıcak Filmi’nin Yönetmeni Fikret Reyhan, basın toplantısını, filmin yapımcılarından biri olan kardeşi Nizamettin Reyhan ile beraber yaptı.
-TÜRK SİNEMASI-
Moskova’daki basın toplantısında, Türkiye Sineması’na ve gelecek beklentilerine dair soruları da yanıtlayan Fikret Reyhan, şunları söyledi:
“Burada bulunmaktan dolayı öncelikle çok memnun olduğumu belirtmek istiyorum. Böylesine büyük ve prestijli bir Festival’de Sarı Sıcak’ın olması bizleri onore etti. Bizi seçmelerinden dolayı Festival’e teşekkür ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, 2000’li yıllardan sonra Türk Sineması’nda çok büyük değişiklikler oldu. Eski ekol, Yeşilçam Sineması’ndan gelen yönetmenlerin yanı sıra, yeni yeni görünmeye başlayan yönetmenler oldu. Tabi iki binli yıllardan sonra ortaya çıkan çok yeni bir Türk Sineması’ndan bahsediyoruz. Yolumuzun daha çok uzun olduğunu biliyoruz. Ama umut verici çok fazla film var. Dünya’da kendini ispatlayan yönetmenlerimiz var. O anlamda çok genç yönetmenler geliyor ve ben bu genç yönetmenlerin Türk Sineması’nı çok iyi yerlere taşıyacağını düşünüyorum.”
Aynı soruya cevap veren filmin yapımcılarından Nizamettin Reyhan ise, “Bu filmi ağabeyimle beraber çektik. Normal şartlarda Londra’da yaşıyorum. Türk Sineması’na da onun kadar aşina olmadığım için, filmin asıl yükü onun üstündeydi” şeklinde konuştu.
-NASIL BAŞLADI?-
36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma’sında, ‘En İyi Film’ dahil olmak üzere toplam 4 ödül aldıklarını söyleyen ‘Sarı Sıcak Filmi’nin Antakyalı Yönetmeni Fikret Reyhan, kendisini bu noktaya kadar getiren yaşam sürecini ise şöyle özetledi:
“Ben Yüksek Fizikçiyim. Fizik bölümünden mezun oldum. Sinema hikayem aslında çok ilginç… Üniversiteyi bitirdikten sonra öğretmenlik yaptım. Ama bu süreçte hep çok fazla film izliyordum. 35’inden sonra Yönetmen olmaya karar verdim desem… Aslında hikaye şöyle başladı: Bir film izliyordum, ismini vermeyeyim. Her şey bir soru ile başladı ve kendi kendime, ‘Ben burada olsam, bu sahneyi böyle yazar ve böyle çekerdim’ dedim. Ardından ilginç bir uyanış başladı bende ve film çekmeye karar verdim. İki tane kısa film çektim ve iki belgesel. Sonrasında da ‘Sarı Sıcak’ geldi zaten.
Şunu da söylemek istiyorum… Sinema, analitik bir durum gerektiriyor. O nedenle de fizikten ya da matematikten çok uzak bir alan olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kurgu dediğiniz şeyin özünde de matematik var.”
-ÇOCUKLUĞUMUZ-
Filme konusunu veren ‘göçmen aile’ noktasında, bir Gazetecinin, ‘Bu bir aile dramı mı yoksa Türkiye’de ekonomik anlamda yaşanan genel bir sorun üzerine bir kurgu mu’ şeklindeki sorusunu da cevaplandıran Fikret Reyhan, şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:
“Bu hikaye nasıl doğdu şeklinde de bir soru gelecektir… Açıkçası bu hikaye benim, babamın, amcamın, arkadaşlarının bir hikayesi… Bizim çocukluğumuz da filmdeki İbrahim’den farklı değildi. Aslında ben ve kardeşim, filmin ana karakteri olan İbrahim’in birer yansımasıyız. Bizim çocukluğumuz da o mekanlarda geçti. Hatta senaryo da o mekanlara göre yazıldı.”
-YAŞAYAN BİR HİKAYE-
Konuşmasını, “Burada, küçük bir hikayeden evrensel bir hikaye yaratmaya çalıştık. Çünkü her yerde sömüren de vardı, sömürülen de” diye sürdüren Reyhan, şöyle devam etti:
“Rus Edebiyatı’nı çok severim. Bu edebiyatla büyüdüm diyebilirim. O anlamda, İbrahim’in hikayesi ve karakteri Rus Edebiyatı’nda geçen hikayelerden ve karakterlerden çok farklı değil. Tabi daha güncel konuşmamız gerekiyorsa eğer, bugün o mekanlara (Mersin) gidilecek olursa, İbrahim gibi ve o aileler gibi yaşayan çok fazla insan görebilirsiniz. Bütün canlı halleriyle oradalar… Evet, bu film, bir bakıma Türkiye’nin gerçekliği diyebiliriz.”
-FİLMİN MÜZİĞİ-
Filmde geçen bir şarkıya dair gelen bir soruyu da cevaplandıran Fikret Reyhan, “Aslında, filmde genel anlamda müzik kullanmadık. Kullandığımız tek bir müzik vardı, ki onda da ciddi bir tezatlık söz konusudur. Bu, arabesk bir müzikti. Acıyı, çıkışsızlığı gösteren bir müzikti. Belki müziğin kendisi eğlenceli ve hareketliydi, ama sözleri çok acıydı. Asıl kısmı da, filmin kahramanı olan İbrahim, bu müziği en mutlu anında dinliyor… Bu, Ortadoğu’daki müziğin bir dışa vurumu.
Aslında bu filmle beraber, doğal bir dünyada doğal bir gerçeklik yakalamaya çalıştım. Normalde de toplumsal dönüşümler ve olgular üzerine düşünmeyi seven biriyim. O açıdan, gerçek payı olan hikayeler beni hep cezbetmiştir. Bu filmde de bu var. O açıdan, bir dönemi kayıt altına almak istedim. Bundan sonra da bu şekilde devam etmek istiyorum” diye konuştu.
-OYUNCULAR-
Fikret Reyhan, oyuncuların nasıl seçildiği yönünde gelen son soruyu ise şöyle cevapladı:
“Oyuncuların çoğu amatördü. Bir ikisi dışında oyuncuların hepsi yerel halktan oluştu. Çünkü oradaki gerçekliği yansıtmak için oradaki insanlarla çalışmam gerektiğinin farkındaydım. Ancak bu tercihle de çok güzel bir uyum yakaladık. Tabi lokal oyuncularla çalışmanın ciddi de bir riski vardı. Bunu da biliyordum. Bu nedenle ön hazırlığı biraz uzun tuttum. Çıkan sonuç da bu… Teşekkürler.” -Tamer Yazar-