Adana Nasıl Kabul Etti?
İçindeki dükkânları ihale aşamasındaki Osmanlı’ya ekli ‘taş’a demirden koca bir merdiven iliştirerek restorasyonu (!) tamamlayan ve bunu da Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü denetiminde yapanlar, oluşacak insan trafiğinin bahanesinde duruyor. Peki, tarihle olan uyumun trafiğinde yaptığımız kaza için söylenecek bir şey yok mu?
Tarihi yapıların korunması ve onarımı sürecinde geleneksel yapı, malzeme, teknoloji ve tekniklerinin bilinmesi ve kullanılması önemli. Çünkü mevcut tarihi yapıların ‘koruma ilkelerine’ uygun olarak korunması ve yaşatılması ancak böylelikle sağlanabiliyor.
Peki, Antakya bağlamında listelenen kültür varlıkları noktasında o ‘koruma’ ve ‘yaşatma’ ne durumda? Eldekiler arasında yer alan, restorasyona ve kapsamlı bir onarıma ihtiyaç duyan eserlerin rölöve, restitüsyon ve restorasyon raporları sonuçları nasıl bir hikaye anlatıyor? Mevcut eserlere müdahale teknikleri net bir şekilde belirlenmişken, olumsuz ek ve müdahalelerin kaldırılması özenle istenirken, eserlerin özgün hallerine kavuşmaları ısrarla vurgulanırken, bizdekiler ne fısıldıyor? Özellikle de, restorasyon sürecini tamamladığı söylenen ve bir Osmanlı mirası olan Antakya Kurşunlu Han adına!
-KAÇ YÜZYIL?-
Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yeğin’in tespitlerini paylaştığı konuda verilen en net mesajlardan biri, kent kültürünün ve kent kimliğinin önemli bir parçası olan tarihi çevrenin gelecek kuşaklara aktarılmasının en önemli sorumluluklardan biri olduğu yönünde. Peki, bu sorumlulukların sıralamasını; Rölöve analizleri (malzeme, hasar, taşıyıcı sistem), Restorasyon müdahaleleri ve Restorasyon raporları noktasında yaptığını düşündüğümüz eldeki Osmanlı mirasına eklenen ve tüm görkemiyle (!) mevcut yapının orta yerindeki ‘taş’ avluya indirilen, ancak dünden bugüne ulaşabilen yapının ana malzemesi ile de hiç uyumlu olmayan ‘ek’ merdivenler için ne söylenmeli? Eğer sonlandırdığımız restorasyonda kullanılan malzeme ve tekniklerde tamamıyla orjinale sadık kaldığımızı söyleyebilecek durumdaysak, yapıldığı günden bu yana eleştiri konusu olan ‘merdivenler’ için o ‘sadakatten’ vaz mı geçtik?
-ADANA İZNİ!-
Restore edilecek yapıların resmi prosedürlerini bilenler, Antakya Uzun Çarşı içindeki Kurşunlu Han’ın taş avlusuna indirilen ve yapının mevcut malzeme içeriğine uygun olmadığı açık olan ‘demir merdiven’ tertibatına işaret ederken, bu prosedüre ekli şu detayı hatırlatıyor:
“Anıtlar Kurulu, öncelikle yapının rölövesinin çizilmesini ister. Çizilen rölöve ve yapının fotoğrafları ile birlikte, bir raportörün raporuyla, Anıtlar Kurulu, yapının koruma derecesini ve ‘müdahale biçimlerini’ kapsayan bir karar yazar.”
Burada sorulan ve merak edilen şey, ‘müdahale biçimleri’ tespit edilirken, Adana Anıtlar Kurulu’nun nasıl olup da bu ‘ek’ inşaata izin verdiği.
-PVC ÇATI-
Kurşunlu Han’daki bu ‘uyumsuz’ eklentiye işaret edenlerin aklına gelen en güçlü örnek ise, yanlışların ‘doğrularla’ yer değiştirdiği ‘restorasyon’ süreçlerine işaret edecek cinsten, ki Ağrı’daki tarihi İshakpaşa Sarayı’nın cam çatısı da buna dair. Özellikle de, yapılan projelendirmenin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uzman ekipleri ve çeşitli üniversitelerle görüş alışverişi sonucu yapıldığını, Erzurum Bölge Koruma Kurulu’nca da onaylandığını bilirken!
-UNESCO ŞARTI!
Konu, sadece Antakya ya da Kurşunlu Han da değil aslında. Zira UNESCO noktasında durup da konuyu tartışanlar tek bir noktada buluşuyor! Özgünlük. Bu, Dünya Mirası Listesi’ne kabulde en temel ölçütlerden biri sayılmıştır. O halde, buradaki ‘özgünlük’ bozulmuş mudur? Yapının farklı bir noktasından ikinci kata uzanan taş merdivenlerin tam karşı cephesine konan ve aslında yapının orijinalinde olmayan demir merdivenler, bu listenin ilk şartını da rafa mı kaldırmıştır?
İçindeki dükkanların ihale sürecini başlatan kurumsal yapı adına eldeki bu sorulara cevapları Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü mü verir yoksa Adana Anıtlar Yüksek Kurulu mu, bilinmez ama, eldeki için söyleneni bir kez daha söylemekte fayda var. Yapılmış, ama OLMAMIŞ! -Tamer Yazar-