Diğer tarafta hayat pahalılığı…
Antakya özelinde konuştuğumuz vatandaşların gündeminde iki şey var! Bir tanesi, hayatlarını tümden değiştiren koronavirüs vakaları ve yaşanan ölümler, diğer ise günün her anında hissettikleri, ceplerindeki parayı da yakından ilgilendiren, hayat pahalılığı!
Sağlık Bakanlığı, sosyal medya hesabından, her 100 bin kişide Kovid-19 vaka sayılarını paylaştı. Buna göre her 100 bin kişide görülen Kovid-19 vaka sayıları, 13-19 Kasım arasında Hatay’da 276.20 oldu. Dün bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu kapsamdaki uyarısı içinde sıralanan iller arasında Hatay’da var. Buna göre, 13-19 Kasım arasında, vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan 10 ilimiz; Hatay, Tunceli, Adana, Gümüşhane, Mersin, Sinop, Burdur, Kilis, Giresun ve Mardin oldu.
-ELEŞTİRİ NET!-
Hatay’ın, 6-12 Kasım aralığındaki vaka oranı 245.52 olarak açıklanmıştı. Yeni oranın 276.20 olarak açıklanmasına rağmen, Hatay kent yöneticilerinin buna dair her hangi bir ek önlem açıklamıyor oluşları ise birçok kesim tarafından eleştiriliyor.
Bu konuda Antakya Gazetesi’ne konuşan vatandaşların ifadeleri şöyle:
G.Ş. >> Halimiz, ‘gülüyoruz ağlanacak halimize’ diyecek kadar kötü! Yine de herkesi izliyorum da, rahatız! Maskemiz yok! Sosyal mesafemiz yok! Maçlarda tribünlerdeyiz, hatta sınırlama da yok! Camilerde de herkes dip dibe, orada da kural yok! Ne oldu da “kader” demeye ve “Bu da Allah’tan…” diye eklemeye başladık, merak ediyorum! Bu kadar kadercilik bizi nereye götürür, açıkçası korkuyorum düşünmeye!
U.M. >> Ben, her gün halk otobüslerindeyim ve açık açık şikayet ediyorum! Vali mi devreye girer, Kooperatif mi bir şey söyler, yoksa belediyeler mi kontrol der, umurumda değil ama… Halk otobüslerinin bazı şoförleri bile maske takmıyor artık. Hatta maskesiz yolcu alınıyor otobüslere. Bir de kış ve pencereler kapalı! Düşünün gerisini..
O.Ç. >> Bir arkadaşımdan duydum! Bir sınıfta bir öğrenci kovid çıkmış. Diğer öğrenciler karantinaya alınmamış! Bir veli sormuş, “niye” diye! En az iki kovid çıkması gerekiyormuş! Bu kadarız, anlayacağınız!
T.N. >> Avrupa ile bizdeki fark şu ki… İki tarafta da vatandaşlar inanılmaz cahil, yaşanan salgın konusunda. Hatta kuralsızlık, iki yerde de inanılmaz boyutlarda. “Fark” dedik, değil mi? Orada, devletler ve sistem, bu kuralsızlığı denetim altına almaya ve kontrol mekanizmasını işleterek de riskin boyutunu küçültmeye çalışıyor. Bizde ise ipin ucu hem vatandaşta, hem devlette, hem sistemde kaçmış durumda. Herkes, “Ya rabbi şükür…”de!
U.B. >> En azından maske zorunluluğu devam etmeliydi. Ben de artan oranları izliyorum, ama tedbirimi kişisel olarak alıyorum. Peki, Valilik ve diğer kurumlar ne yapıyor? İzliyorlar, bunu anladık da… Fazlası için, bir şeyler yapmak için neyi bekliyorlar? Hangi oranlar onlar için ‘hadi, harekete geçelim…’ durumu yaratır?
-PAHALILIK!-
Antakya özelinde vatandaşın gündemini işgal eden salgın kadar hayat pahalılığı da dikkat çekici bir tablo yaratmış durumda.
Türk Lirası’nın yılın başlangıcından bu yana yüzde 45 değer kaybetmesi, Hatay halkının yaşamını doğrudan etkiliyor. Birçok kişi, marketlerdeki fiyatların her hafta değişmesinden şikayetçi. Bazıları ise fiyatların yeme alışkanlıklarını değiştirdiğini belirtiyor.
Kent genelinde, gıda sektöründeki restoran ve dükkân sahipleri de enflasyonun olumsuz etkisini hissediyor. Gıda ürünlerinin artması nedeniyle birçok restoran fiyatlarını yükseltirken, bazıları ise müşterilerin azaldığına dikkat çekiyor.
-HER AY BAŞKA!-
Bu konuda Antakya Gazetesi ile paylaşılanı ise bir vatandaş özetliyor:
“Bir teneke yağı, her ay başka bir fiyata alıyoruz. Mutfak tüpünün fiyatı da öyle. Mercimek, bulgur da. Meyve ve sebze de. Akşamları haber dinlerken, dikkat ediyorum da, sunucu ‘zam…’ diye başlıyor, ‘zam…’la da bitiyor sözünü! Et ne kadar oldu, bak onu hiç bilmiyorum. Epeydir almadık! Tavuk alıyoruz, daha sağlıklı diye ama… O da zamlandı. Öyle bir hale geldik ki, ufak bir bahçemiz olsa, sebze ekeceğiz! Hatta o bahçenin bir köşesine bir de kümes kursak da, et ve yumurta derdinden kurtulsak!”
Tamer Yazar