“Öğretmenlik Meslek Kanunu” girişimi yorumu
Amaç; Oyalamak, Bölmek!
Öğretmen Sendikası Eğitim İş, geçtiğimiz hafta TBMM’ye sunulan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” yasa tasarısının, öğretmenleri oyalama ve bölge amacı taşıdığını savundu.
Hatay Eğitim İş’in yorumunda, “Türk silahlı Kuvvetler Personel Kanunu 210 madde, Hakimler ve Savcılar Kanunu 122 madde, Türk Tabipleri Birliği Kanunu 66 madde, Avukatlık Kanunu 201 maddeden oluşurken, bir teneffüs aralığında bile hazırlanabilecek 12 maddelik sözde Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı, Meclis Genel Kurulu’na sunulmuştur. Taslağa bakıldığında, amacın, öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, öğretmenleri oyalamak ve bölmek olduğu anlaşılmaktadır” denildi.
Hatay Eğitim İş’in, “Öğretmenlik Meslek Kanunu” yasa tasarısı ile ilgili görüşü özetle şöyle:
“Bu taslak, 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu’nda bulunan 43. ve 45. maddelerden hemen hemen hiçbir farkı olmayan bir taslaktır. İlgili kanun maddelerinde yer almayan tek düzenleme, ‘ek gösterge’ ile ilgili olandır. Öte yandan, kanundaki 43. Madde, taslaktakinden çok daha ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. Oysa kanun taslağı, birçok maddeyi ortadan kaldırmış ve uygulamayı çıkarılacak yönetmeliklere havale etmiştir. Siyasal iktidarın hukuksuz yönetmelikler konusundaki dosyasının son derece kabarık olduğu bilinmektedir.
Taslağın en önemli çelişkisi; 3. Madde’de yer alan, öğretmenlik mesleğini, özel bir ihtisas (uzmanlık) mesleği olarak tanımlarken, kanun taslağı ile yeniden bir uzmanlık tanımlamasına gitmiş olmasıdır. Taslağın en büyük eksikliği, ‘Öğretmen Yetiştirme’ üzerinedir.
Taslakta maalesef, bugün 100 bini aşkın ücretli öğretmen, 700 bini aşkın ‘Ataması Yapılmayan Öğretmenleri’ dolaylı olarak ilgilendiren maddeler de bulunmamaktadır. Bir ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda mutlaka bulunması gereken ifade, ‘kadrolu öğretmen bulunabilen görevlere, sözleşmeli ve vekil personel atanamaz’ ibaresinin konmasıdır. Ayrıca ‘sözleşmeli olarak atanan öğretmenler’, derhal kadroya geçirilmeli ve mesleğe başladıkları andan itibaren de kadrolu öğretmenlerin yararlandığı özlük hakları kendilerine teslim edilmelidir. Yine taslakta, özellikle eğitim yöneticilerinin, öğretmenlik mesleğinden olmalarına yönelik bir madde de bulunmamaktadır. Yine taslak, hiçbir biçimiyle ‘hizmet içi eğitimden’ bahsetmemektedir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, aylık karşılığı zorunlu ders görevi açısından yaşanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmamaktadır. Kanun taslağı, yine ‘yıpranma’ gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Taslakta açık olmayan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin, başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanıp bağlanmadığı konusudur.
Kısaca taslak, bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte, beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da bir hayal kırıklığı ifade etmektedir.
Eğitim-İş olarak, buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Eğitim emekçilerini oyalamaktan vazgeçin. Öğretmenler zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.”
-Cemil Yıldız-