Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Silahlara Veda/ Ernest Hemingway/Bilgi Yayınevi
Silahlara Veda, Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in en önemli romanlarından biridir.
Roman, dünyanın en ünlü savaş karşıtı romanlarından biri de sayılır.
Silahlara Veda’da savaşın ortasında iki genç insan hem kendi sevgi dolu dünyalarında, hem de savaşın her şeyi yerle bir eden acımasız dünyasında yaşarlar.
“Birinci Dünya Savaşı, İtalya… İtalyan ordusunda gönüllü olarak görev almış bir Amerikalı Teğmen, Henry. Yine onun gibi gönüllü olarak çalışan İngiliz Hastabakıcı Catherine.
Bir savaş, her yanda ölüm, her yanda acı, kaybedilen dostlar, sevgililer. Henry ve Catherine, savaşın vahşeti ve anlamsızlığı içinde birbirleri için dost, arkadaş, sevgililer.
Bir savaş, aşkın yeşerip çiçek açması için ne kadar uygun bir topraktır? Bir noktadan sonra, savaş artık bütün anlamını, bütün gerekçelerini yitirip, dost düşman demeden sadece adam öldürüp, kendini kurtarmaya çalışmaya dönüşünce, insan akıl sağlığını nasıl korur?
Hemingway, sade, anlaşılır ve son derece akıcı bir yazım tarzıyla, dünya edebiyatında çığır açmış bir yazardır.
Belki de onun bütün romanlarını bu kadar güzel, bu kadar etkileyici kılan, onun yazdığı hemen her şeyi, dizginlenemez macera ruhuyla yaşamış, içinde hissetmiş olmasıdır.
Ve tabii ki aynı zamanda, gerçekle kurguyu olağanüstü bir şekilde sentezleyip, hiç zorlanmadan bir roman kurgusu içine yerleştirivermiş olması da, onun romanlarını bizim için vazgeçilmez yapan sebepler arasında sayılabilir. (www.kitapyurdu.com)
Konuk Yazar
Çukurova’da kitaplar çiçek açtı/Zeynep ORAL
Savaş çığlıkları dayanılır gibi değil! Daha çok silah üretmek, daha çok silah satmak, daha çok silah kullanmak, daha çok kazanmak, para kazanmak, toprak kazanmak, güç kazanmak için kaçınılmazdır savaş. Bu savaş bitse bile, bir başkası başlayacak… Savaşlar hiç bitmesin ki güçlüler daha güçlü, güçsüzler daha da güçsüzleşsin! Filler tepişirken piyonlar yok olsun!
Sakın ola kimse “demokrasi, insan hakları, hak hukuk” gibi sözleri ağzına almasın. Kitle imha silahları yalanıyla Irak’ı işgal edenler ne güzel demokrasi getirdi değil mi?! El Kaide’yi yaratmak da başlı başına bir barış projesiydi zaten! Yerseniz!!! (Nereden girdim ki bu konuya)
HASRET GİDERME
Adana’dayım. Çukurova 14. TÜYAP Kitap Fuarı’nda. 19 Şubat’ta açılan fuar bu akşam kapanıyor. Bu fuarın daha öncekilerden büyük bir farkı var. Adeta bir hasret giderme havasında. Salgınla geçen iki yıldan, evlere kapanmalardan ve tüm fuarların iptalinden sonra açılan ilk kitap fuarı.
Kendi kâğıdını, mürekkebini üretemeyen ülkemde, kitap fiyatları fırlamış, yayıncılık sektörü S.O.S. feryatları atıyor olsa da insanlar ne çok ne çok özlemiş bu buluşmayı. 300 kadar yayınevi, dokuz güne sığdırılan 55 kültür etkinliği, söyleşiler, paneller, 250 yazarın imza günleri… Sağlık önlemlerinin uygulandığı, insanların birbirlerine bakışarak sarıldığı, konuşarak coştuğu muhteşem bir atmosfer…
Yayıncıların en çok konuştuğu konu sektörün krizden çıkması için devletin yapması gerekenler; ziyaretçilerin derdi ise: Bu fiyatlarla biz nasıl kitap alıp okuruz! Önünüze gelip kitaplarınızı okşayan genç bir insanın “Acaba 10 liraya bir kitabınız var mı” sorusu karşısında ne yapacağınızı bilemeyip dağılıveriyorsunuz…
TÜYAP yetkililerinden dokuz gün boyunca kitap fuarının dolup taştığını öğreniyorum. Bu yoğun ilgide işbirliğinin, elbirliğinin payı büyük. Başta Adana Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, valilik, milli eğitim müdürlüğü, Tarsus Belediyesi, ÇUFAŞ (Çukurova Fuarcılık AŞ) katkısı, desteği büyük. Unutmamak gerek, bu fuar sadece Adana’ya değil, tüm Çukurova’ya hizmet veriyor.
Çukurova’da kitaplar çiçek açmış, genç okurlar, öğrenciler kitaplarla sarmaş dolaş olmuş! O gençlerin heyecanı, konuşma, öğrenme, tartışma coşkusu, sizi soru yağmuruna tutmaları, hayata sımsıkı sarılmaları, birbirileriyle dayanışmaları (“sen şu kitabı al, ben bunu, sonra değiş dokuş yaparız”) hani şu karanlık tatsız tuzsuz günlerde insana umut ve güç veriyor…
YAŞAR KEMAL VE KAHROLSUN SAVAŞ!
Çukurova Kitap Fuarı’nda konuşma başlığım şöyleydi: “Yaşar Kemal’i bir de benden dinleyin” (Çok mu iddialı diye Sevgili Yaşar’ın eşi Ayşe Semiha Baban’a sordum ve onayını aldım!) Adana’da Yaşar Kemal’i anlatmak biraz tereciye tere satmak gibi olsa da Adana’daki değil, dünyanın dört bir yanındaki Yaşar Kemal hallerini, onun insan-doğa ilişkilerini anlattım.
Onu sonsuzluğa uğurlayışımızın (28 Şubat 2015) yıldönümü yarın… Ne çok ne çok özledik…
Hiç unutmadım. Başkan Zeydan Kayalar dediydi: “Herkes Yaşar Kemal okusaydı, dünyada savaşlar olmazdı!”
Savaş çığlıkları yükselirken, bari Yaşar Kemal’in sözleriyle bitsin bu yazı:
“Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkımdır, insanların ölüm fermanıdır, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır, insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür.”
Ve de şu:
“Bir; benim kitaplarımı okuyan katil olamasın, savaş düşmanı olsun. İki; insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.” (Cumhuriyet)
Haftanın Şiiri
Barış/Adonis
çölün yalnızlığında ilerleyen yüzlere
ot ve ateş giyinmiş Doğu’ya
denizin yıkadığı toprağa
ve onun sevdasına barış
yağmurlarını verdi bana baş döndürücü çıplaklığın
kendini bana adıyor yıldırım
benim bağrımda olgunlaştı zaman
bak işte Doğu’nun parıltısı kanım
su çeker gibi çek beni ve yok ol
yitir beni yankısı ve şimşeği var oyluklarının
su çeker gibi çek beni gövdemle örtün
nirengidir ateşim ve yıldızdır
yön yaramdır benim
heceliyorum
bir yıldızı heceliyorum resmini çiziyorum
kaçaktır yurdumda yurdum
heceliyorum onun çizdiği yıldızı
yenik günlerinin ayak izlerinde
ey sözün külü
gecende bir çocuğu var mı tarihimin?
yalnızca delilik kalıyor
işte penceremin pervazında görüyorum onu
bekleyen taşlar arasında bekliyor çocuğu
bir yüzüğün içinde tarihini taşıyan
ve ateş sönünce ocakta
acılarının altında
ve soğuk külde eriyince gece
gelecek bir kadının
denizde yaşadığını
bir büyücü kadından öğrenen çocuğu
bekleyen taşlar arasında bekliyor
ve gördüm Tarihi bir kara bayrağın içinde
ilerleyen orman halinde
(ne zamandı yazmadım tarihini)
gördüm özlemin içinde ateş ve isyanı
yaratıcı zehirin büyüsünde
bu kıvılcımdır yurdum
gelecek zamanın karanlığındaki bu şimşek.
(Bu Benim Adımdır’dan)
Haftanın Sanat Gündemi
İki büyük şair Nazım Hikmet ve Yannis Ritsos İstanbul’da dostluk ve barış için anıldı
Sarıyer Belediyesi, Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı ve Yeniköy Panayia Rum Kilisesi ve Çanakkale Troya Filarmoni Derneği “İki Büyük Şair: Nazım Hikmet ve Yannis Ritsos” etkinliğiyle şairin 120’inci yaşını kutladı.
Usta şair Nazım Hikmet’in doğum günü Türkiye’nin dört bir yanında kutlanmaya devam ediyor. Sarıyer Belediyesi, Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı ve Yeniköy Panayia Rum Kilisesi ve Çanakkale Troya Filarmoni Derneği “İki Büyük Şair: Nazım Hikmet ve Yannis Ritsos” etkinliğiyle şairin 120’inci yaşını kutladı.
Nazım Hikmet’in Yunanistan’ın büyük şairi Yannis Ritsos ile birlikte anıldığı gecede Rutkay Aziz, Mazlum Çimen, Foteini Triantafyllou, Alicia Kapudağ, Stathis Oulkeroglu gibi Türkiye ve Yunanistan’dan sanatçılar katıldı.
Her iki büyük şairin de dostluk ve barış üzerine kaleme aldıkları şiirleri her iki ülkenin usta sanatçıları tarafından seslendirildi. (Gerçek Gündem)
2022 TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 2 Temmuz 1993’te Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren şair Dr. Behçet Aysan anısına bu yıl 25’incisini düzenleyeceği Behçet Aysan Şiir Ödülü için başvuru süresi başladı.
Seçici Kurul’da Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Turgay Fişekçi, Ali Cengizkan ve Haydar Ergülen bulunmaktadır.
Ocak 2021’den sonra yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir kitap dosyası ile aday olunabilir (Yayımlanmamış yapıtların A4 dosya kâğıdına çift aralıklı yazılmış olması gereklidir).
Kişiler kitap ve dosya ile kendileri doğrudan katılabileceği gibi, yayımlanmış şiir kitaplarını sivil toplum örgütleri, yayınevleri ve üçüncü kişiler, şairin onayı alınmak koşuluyla önerebilirler.
Aday olacak şairler; adı, açık adresi ve kısa yaşam öyküsüyle birlikte kitaplarını (8 adet) ya da şiir dosyalarını (8 adet) TTB Merkez Konseyi’ne (GMK Bulvarı Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No:2 Kat:4, 06570 Maltepe-Ankara) göndermelidir.
Ödüle başvuranlar ilan edilen tüm koşulları, kabul etmiş sayılır.
Ödül kazanan yapıt Haziran 2022’de açıklanır.
Ödül tek yapıta verilecektir. Seçici Kurul uygun görürse ödül paylaştırılabilir.
Ödül için gönderilen yapıtlar açıklanmaz, yalnızca ödül kazanan duyurulur.
Duygu Asena Roman Ödülü
Doğan Kitap Kadının Hâlâ Adı Yok temasıyla 2022 Duygu Asena Roman Ödülü başvurularını duyurdu.
Ödüle aday olmak ya da başvurmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalıdır.
Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazanan bir kimse daha sonraki yıllarda ödül için başka eseri ile yeniden başvurabilir ya da aday gösterilebilir.
Eser Türkçe yazılmış ve yayımlanmış olmalıdır.
Eser 2021 yılı içerisinde Türkiye’de faaliyet gösteren bir yayınevi tarafından basılmış olmalıdır.
Başvuran eserlerin Türkiye’de kadının yerini sorgulayan, hayata kadınların penceresinden bakan, yaşanan zorlukları edebiyata taşıyan eserler olması gerekmektedir. Eserin roman olması başvuru için yeterlidir.
Başvuran eserden 10’ar adet kitap kopyasının, açıklanan tarihlerde Doğan Kitap Duygu Asena Roman Ödülü Sekreterliği’ne teslim edilmesi gereklidir.
Başvurular basılmış eserler için yayınevleri tarafından yapılıyorsa; eser sahibi yazarın kısa özgeçmişi, posta bilgileri, telefonlarının yanı sıra 10 adet kitap kopyası Doğan Kitap Duygu Asena Roman Ödülü Sekreterliği’ne teslim edilmeli veya gönderilmelidir. Basılmış eserleri için yazarlar kişisel olarak da başvuru yapabilirler. Bu başvurular için de aynı koşullar geçerlidir.
Kolektif çalışmalar ödüle aday olabilir. Çalışmayı gerçekleştirenler ortak aday sayılır. Eseri meydana getirenlerin aralarından bir kişiyi aday göstermeleri halinde, ödül sadece bu adaya verilir.
Seçici Kurul üyelerinden birinin kolektif çalışmayı gerçekleştirenler arasında bulunduğu çalışmalar, aday gösterilemez. Seçici Kurul yayımlanmış eserlerin yayınevlerine, yazarların kendilerine ödüle aday olmaları konusunda çağrıda bulunabilir.
Yaşar Kemal, yedinci ölüm yıldönümünde Kardeş Türküler konseri ile anıldı
Yaşar Kemal, vefatının yedinci yıldönümünde Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Sanat Merkezi’nde anıldı.
Yaşar Kemal, yedinci ölüm yıldönümünde Kardeş Türküler konseri ile anıldı
Yaşar Kemal, vefatının yedinci yıldönümünde Sarıyer Belediyesi ile Yaşar Kemal Vakfı iş birliği ve Kardeş Türküler’in ezgileriyle Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Sanat Merkezi’nde anıldı. Anma etkinliğine; Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha Baban, Yaşar Kemal Vakfı üyeleri, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve çok sayıda dinleyici katıldı. (Gazeteduvar)
Okuma Önerileri
1.Savaş ve Barış (4 Cilt))/Lev N. Tolstoy/Yordam Kitap
2.Çanlar Kimin için Çalıyor?/Ernest Hemingway/ Bilgi Yayınevi
3.Boyalı Kuş / Jerzy Kosinski / E Yayınları
4.Aslan Asker Şvayk/Jaroslav Hasek/ Tema Yayınları
5.Küçük Ağa/ Taarık Buğra/ Bilgi Yayınevi
6.Ateşten Gömlek/Halide Edip Adıvar/Can Yayınları
Bir Portre
Albert Einstein: İnsanlık tarihinin en yaratıcı beyinlerinden biri olan Albert Einstein, okula başlamadan önce konuşma zorlukları yaşıyordu. Einstein, parçacık ve enerji teorisindeki çalışması, kuantum mekaniğinin ve atom bombasının yapılmasına yardımcı oldu. İşte kısaca Albert Einstein’ın hayatı…
20. yüzyılın en etkili bilim adamlarından biri olarak kabul edilen Albert Einstein genel görelilik teorisini geliştiren bir fizikçiydi. Fotoelektrik etkiyi açıkladı ve 1921’de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. İşte Einstein’ın hayatı hakkında merak edilenler; nerede doğdu, çalışmaları neler…
14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm şehrinde Yahudi bir elektrik mühendisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Pauline Einstein yetenekli bir piyanistti. Maja adında bir kız kardeşi bulunuyor. Katolik Hristiyan bir ilkokulda eğitimine başladı. Ayrıca kardeşi piyano eğitimi alırken o da keman eğitimi aldı.
Einstein, 9 yaşından sonra eğitimine Luitpold Gymnasium’da devam etti. Daha sonra İtalya’ya taşındılar ve Albert İsviçre’deki Aarau’da eğitimine devam etti. 1896’da Zürih’teki İsviçre Federal Politeknik Okulu’nda fizik ve matematik öğretmenliği eğitimi aldı.
1901 yılında diplomasını aldığı yıl İsviçre vatandaşı oldu. İsviçre Patent Ofisi’nde teknik asistanlık yaparken doktore derecesini aldı. Burada elektromanyetik cihazlar için patent başvurularını inceledi.
EINSTEIN’IN MUCİZE YILI
Einstein’ın kariyeri tarihçilerin Mucize Yılı (Annus Mirabillis) olarak adlandırdığı 1905 yılında en üst noktaya çıktı ve Einstein modern fiziğin gelişimi üzerinde derin bir etkiye sahip olacak beş teorik makale yayınladı. Bu makalelerin ilkinde Einstein, ışığın, toplu olarak bir dalga gibi davranırken, parçacık benzeri özellikler gösteren bireysel kuantlardan oluştuğunu teorize etti. Bu çalışması ona ona 1921 Nobel Fizik Ödülü’nü kazandırdı.
Einstein Avrupa’nın en seçkin fizikçileri dairesine kabul edildi. Zürih, Prag ve Berlin’de profesörlük görevleri üstlendi. 1916’da yer çekiminin yanı sıra hareketin de zaman ve mekan aralıklarını etkileyebileceğini öneren “Genel Görelilik Teorisi’nin Temelini” yayınladı. Astronomlar Einstein’ın genel görelilik teorisinde tahminlerini doğruladı ve bir gecede ünlü oldu.
1939 yılında, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı başlamadan birkaç ay önce, Einstein prestijini kullanarak Leo Szilard ile birlikte, Başkan Roosevelt’e, Nazi Almanya’sının atom bombası tehlikesine karşı uyarı mektubu gönderdi. Mektubun ABD hükümetinin savaş öncesi nükleer silahlar hakkında yoğun araştırma yapmasının önemli bir tetikleyicisi olduğu düşünülmektedir. Einstein’ın mektubu ve buluşmaları sonucu ABD bombayı geliştirme yarışına girdi. Savaş sırasında ABD bombayı geliştirebilen tek ülke oldu. Einstein yakın bir arkadaşına daha sonraki yıllarda şu sözleri söyledi; ‘Hayatımda tek bir büyük hata yaptım. Başkan Roosevelt’e atom bombası tavsiyesini yapmak. Ama yine de bir nedeni vardı. Almanların daha önce yapması tehlikesi.’