Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Şarkılarla, Sloganlarla…
Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz!

Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü
Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Antakya Ulus Meydanı’nda gerçekleştirdiği eylem; yapılan müziklerle, söylenen şarkılarla, atılan sloganlarla renklenirken, kadına şiddetin coğrafyasında öldürülen kadınlar da, erkek egemen sistemde yaşanan eşitsizlikler de, bir araya gelen yüzlerce kadının gündeminde başköşeye oturdu.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Antakya’da düzenlenen eylem, geniş bir katılımla gerçekleşti. Yüzlerce kadının; ellerinde defleri, pankartları, “korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz” şeklindeki sloganları ve şarkılarıyla eşlik ettiği eylem, Ulus Meydanı’nda başladı, ardından Saray Caddesi’ndeki yürüyüşle devam etti, ortak açıklama ise Antakya Atatürk Parkı’nda yapıldı.

Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun çağrısıyla yapılan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eyleminde basın açıklamasını, Kamile Çokluk okudu.

-DEĞİŞMEDİ!-

165 yıl önce, 8 Mart günü, New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçilerin, “eşit işe eşit ücret, günde 8 saat çalışma, doğum izni” gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için eşitlik mücadelesi başlatmalarından bu yana geçen sürede, patriyarkal sistemin “kadın emeği, bedeni, kimliği” üzerindeki şiddet ve baskısının azalmadığını söyleyen Çokluk, açıklamasına devamla şunları söyledi:

“Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik de, ayrımcılık da, sömürü de, katliam da, dışlama da, ötekileştirme de derinleşti.

Bugün bizler, tüm dünya kadınları, LGBTİ+’lar olarak, hayatı ve dünyayı, kadınlardan ve LGBTİ+’lardan yana değiştirmek ve örgütlemek için alanları dolduruyor ve en güçlü sesimizle de ‘bugün ben de varım, dün de vardım, yarın da var olacağım’ diye haykırıyoruz. Adalet, özgürlük, emek, barış ve dayanışma için seslerimizi birleştiriyor, bu uğurda mücadele vermiş kadınlardan devraldığımız bayrağı, yine bugün de dalgalandırmaya devam ediyoruz.”

-MAKBUL KADIN!-

Devletin, ‘Makbul Kadın’ kisvesi altında kurmaya çalıştığı ‘kadın üniversiteleri’nin, kadını baskı altına almanın projesi olduğunu söyleyen Kamile Çokluk, sık sık sloganlarla kesilen konuşmasında şunları dile getirdi:

“Kadın üniversitesi; cinsiyet kimliklerinin ikiye indirgendiği, bu ikiliğin beslendiği ve heteronormatif kalıpların dışında olan bütün kimliklere yönelik ayrımcılığın, nefret eylemlerinin meşrulaştığı bir projedir. Biz, kadın üniversitesiyle, kalıplara sıkıştırılmayı kabul etmiyor, üniversitede kendi kimliğimizle var olmayı istiyoruz.

Devletin, akademi alanına riayet eden cinsiyetçi söylem ve uygulamalarını; derslerde kullanılan dilde, yurtlarda toplumsal ahlak adı altındaki ‘pijama yasaklarında’, zorla cemaat yurtlarına yerleştirilen zihniyette her gün görüyoruz.”

-KADIN YOKSULLUĞU!-

Dünya genelinde, Türkiye’nin; çocuk gelinler, 19 yaş altı doğurganlık oranı, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, sosyal ve ekonomik alanda kadın erkek eşitsizliği gibi başlıklarda ilk sırada yer aldığının altını çizen Çokluk, kadın yoksulluğunun arttığı bir dönemde olduklarını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekonomi politikalarındaki belirsizlik, enflasyondaki yükseliş, döviz kurlarındaki dalgalanma ve etkisini sürdüren Kovid-19 sürecinde, kadınlar, katbekat yoksullaştırılarak evlere kapanmak zorunda bırakılmış, ev içi emek değersiz kılınarak, erkeğe ve devlete muhtaç hale getirilmeye çalışılmıştır.”

-KISKAÇ İÇİNE!-

Sistematik olarak artan kadın katliamlarının, kadın kırımına dönüştüğünü ifade eden Çokluk, “Kadın katliamlarını önlemek için hiçbir politika geliştirilmediği gibi, kadın düşmanı politikalar tek tek hayata geçirilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar, 6284 sayılı yasanın hedefe konulması, 6. Yargı Paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süre ile sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması, kadınları kıskaç içine almanın hedefidir” dedi.

-MOR DAYANIŞMA!-

Kadın mücadelesinin, cezai politikalarla bastırılmaya çalışıldığına da dikkat çeken Çokluk, bunun son örneğinin Antakya’da yaşandığını dile getirdi ve şunları söyledi:

“Antakya Mor Dayanışma, hukuksuz bir şekilde mühürlenerek, arkadaşlarımıza para cezası kesilmiştir. Bizler, her alanda kadın dayanışmasının bizleri güçlendirdiğini ve Mor Dayanışma’nın hukuksuzca mühürlenmesinin karşısında olduğumuzu buradan tekrar haykırıyoruz!

Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar, gücümüzü; tüm dünyada biriken, sokaklara taşan öfkeden, yaşamak için hayatını savunan kadınların cesaretinden, insanca çalışma koşulları için direnen, greve çıkan işçi kadınların ve LGBTİ+’ların mücadelesinden alıyoruz.

Erkek egemenliğine, emek sömürüsüne, işsizliğe, yoksulluğa, esnek ve güvencesiz çalışmaya, artan erkek devlet şiddetine ve cezasızlık politikalarına, savaşa, hapishanelerde, sokaklarda, mücadelemize dönük artan şiddet ve hak ihlallerine, ayrımcı dili ile LGBTİ+’ları, göçmen mültecileri hedef haline getiren sisteme karşı, işyerlerinden, evlerden, üniversitelerden, sendika ve sokaklardan haykırıyoruz;

İstanbul Sözleşmesine geri dönülsün… 6284 etkin olarak uygulansın… Güvenli iş insanca yaşam…

Regl ürünleri ücretsiz ve ulaşılabilir olsun… HPV aşısı ve kadın hijyen ürünleri ücretsiz olsun… İşyerlerinde cinsiyetçi ayrımcılık son bulsun… ILO 190 imzalansın…”

-Tamer Yazar-