Ekonomik kriz etkisini daha da arttırmak suretiyle büyük bir vatandaş gurubunu etkisi altına almaya devam ediyor.
Biryandan bu krizden ve ekonomik sıkıntıdan etkilenenler, öte yandan sayıları az da olsa fazlaca etkilenmeyenler.
Böylece hayat devam ediyor.
İnsanlar tasarruf etmek suretiyle günü kurtarmaya, kriz ve sıkıntıdan mümkün olduğunca en az bir şekilde etkilenmeye çalışıyor ve bu doğrultuda büyük çabalar sarf ediliyor.
Elbette ki yaşanan sıkıntının eşit bir şekilde karşılanması ve böylece krizin üstesinden gelinmesi en doğru yoldur.
Bunun içinde devletin gereken desteği ve katkıyı vermesi zorunluluğu vardır.
Bu destek ve katkının da toplanan vergilerle karşılanacağı bilinen bir gerçektir.
Bu arada sıkıntılı ortamın etkisini daha fazla hissettirmesinin nedenleri üzerinde durmak, düşünmek ve neden bugünlere gelindiğini araştırmak zorunluluğu da kendini göstermektedir.
Elbette ki köprüler, yollar, havaalanları, tüneller, hastaneler ve benzeri şeylerin yapılması gerekir. Ama bunları yapmaya kalkıştığınız takdirde karşılığının da var olması zorunludur.
Eğer karşılığı olmadan bunlar yapılıyorsa o takdirde durup düşünmek, sorumlularını arayıp bulmak gerektiği kanısındayız.
Geçilmeyen yollara, köprülere, tünellere garanti para verildiği takdirde.
Uçulmayan havaalanlarından yine aynı şekilde uçuş garantisi verme yoluna gidildiğinde.
Benzeri bir şekilde şehrin uzak bölgelerine yapılan hastaneler için hasta garantisi verilmek suretiyle bu hastaneler yapıldığında.
Bedellerini 84 milyon ödemek zorunda kalacak ve vatandaş sızlanacak, içinden veya yüksek sesle söylenecek ve diyecek ki: Ben geçmediğim köprünün, yolun, tünelin parasını neden ödeyeyim?
Ben uçmadığım havaalanı için müteahhide neden garanti para ödemesinde bulunayım?
Ben hasta olmadığım halde neden hasta garantisi verilen hastaneler için garanti para ödemesi yapayım?
İşte böylesi durumlarda bu tür sorular sorulur ve yanıtı aranır.
Böyle olunca da memnuniyetsizlik giderek artar.
Ancak şu husus hatırdan uzak tutulmamalıdır: Durumdan memnun olmayanlar ezici bir çoğunluğu teşkil ediyorlar.
Fazlaca yakınmayan veya durumdan şikâyetçi olmayanlar ise küçük bir topluluk olarak görünürler.
Bu durum bize lale devri yaşantısını hatırlatır gibi oluyor.
Bir yandan durumdan yakınanlar.
Öbür yandan durumdan fazlaca şikâyetçi olmayanlar.
Bu iki durumun arasında kalanların sayısı ise giderek azalmakta ve azalırken de yakınanların sayısında bir artış meydana gelmektedir.
Şimdi vatandaş haklı olarak soruyor: Benim ödediğim vergilerle harcamalar yapıldığına göre bunun nerelere ve hangi gerekçelere göre harcandığını bilmem gerekir.
Elbette ki yatırım yararlıdır.
Elbette ki her yeni şey göze hoş gelir.
Ancak bunları yaparken ülkenin ekonomik durumunun ne olduğu ve yapılacak harcamalar sonucu hangi durumlara gelineceğinin önceden düşünülmesi ve buna göre gereken adımların atılması gerçeğinin hatırdan uzak tutulmaması gerekir.
Eğer bu gerçek hatırdan uzak tutulur ve sadece hesapsız-kitapsız işler yapılır, kararlar alınır, adımlar atılırsa bunun sıkıntısını hep birlikte 84 milyon yurttaşımız çeker.
Bu nedenle yapılacak işlerde, atılacak adımlarda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum göz önünde tutulmalı, artısı ve eksisi hesap edilmek suretiyle kararlar alınmalı ve buna göre de bir yol haritası çizilmelidir.
Böyle yapılır ise yaşanan sıkıntı en aza iner ve ülkenin aydınlığa çıkması için ufukta umut ışıkları belirir….
YORUMLAR