STRATEJİK SORUNLAR
Türkiye, gelecek kuşaklara da devredilme potansiyeli taşıyan üç stratejik sorunla karşı karşıya:
– 911 kilometrelik Suriye ve 378 kilometrelik Irak sınırı olmak üzere, toplam 1300 kilometrelik sınır terör üreten bir coğrafya durumuna gelmiştir.
– Dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir.
– Suriye’de Hatay’la 130 kilometre sınırı bulunan İdlib, ABD tarafından Küçük Afganistan’a dönüştürülmüştür.
İdlib, Suriye yüzölçümünün yüzde 5’i kadar.Türkiye (Hatay) ile 130 kilometrelik sınırı var. Birleşmiş Milletler’in (BM) 15 Temmuz 2019 tarihli raporunda, “Yabancı terörist savaşçıların en yoğun toplandıkları iki bölgenin İdlib ve Afganistan olduğu” belirtiliyor. Ayrıca, “Yabancı terörist savaşçıları açısından dünyanın en büyük çöplüğü (dumping ground) haline geldiği” ifade ediliyor. BM Raporu, aslında şu gerçeğin altını çiziyor: Türkiye’yle 130 kilometre sınırı bulunan İdlib, Küçük bir Afganistan’a dönüşmüş durumda. BM’in 27 Aralık 2019 tarihli raporunda da, İdlib’in El Kaide ve DEAŞ/IŞİD bağlantılı grupların barındıkları bir alan olduğu belirtiliyor.(1) İdlib’te oluşturulan radikal terör sarmalından, Suriye’den sonra en fazla olumsuz etkilenen ülke Türkiye.
En zengin ve en güçlü ülkeler ABD, Almanya dahil dünyada hiçbir ülke Türkiye’nin yüz yüze kaldığı bu konuma düşmek istemez.
BU DURUMA NASIL GELİNDİ?
ABD’nin önemli siyaset bilimcisi Samuel Huntington: “Eğer Türkiye Batılı ülke olma ısrarından vazgeçer, modernleşme ve demokrasinin bir İslam ülkesinde olduğunu göstermeye daha çok ağırlık verir ise, bütün dünyaya ve İslam’a büyük model olur.”(2) sözleriyle “Ilımlı İslam” modelinin Türkiye’ye uygun düştüğünü vurgulamıştı. Huntington’ın bu düşüncesi doğrultusunda kayda değer adımlar atıldı.
ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice, Ulusal Güvenlik Danışmanı iken 7 Ağustos 2003’te Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında, 23 ülkenin rejimi ile sınırlarının değişeceğini belirtmişti. Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Irak, Suriye, Lübnan, Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan’ın oluşturduğu ülkeler, 17 milyon kilometrekarelik bir coğrafyayı kapsamaktaydı.(3) ABD’nin Irak ve Suriye politikasına Türkiye’nin başlangıçta verdiği destek, bugüne uzanan yolculukta döşenen taşlardan bazıları. “Arap Baharı” denilen, gerçekte “Kanlı Sonbahar” olan fırtınada, yine ABD’yle iş birliği en fazla Türkiye’yi olumsuz etkiledi.
2015’te, Suudi Arabistan ve İsrail bir planda uzlaştılar. Bu planın birinci ayağında Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da bir Kürt Devleti’nin kurulması; ikinci ayağında ise İran’da rejim değişikliği yapılmasıydı.(4) Bu planın Suriye ve Irak bölümü tamamlandı. Plana göre, sırada İran ve ardından Türkiye var. Bu hedefe hızla ilerlerken, PKK/PYD terör örgütü, bu kadar güce kısa sürede ulaşacağını hayal bile etmemişti.
COĞRAFİ KONUM AÇISINDAN DEV-JEOPOLİTİK YÖNDEN ETKİSİZ
“Jeopolitik”, ülke coğrafyasını dünya politikasında kullanma sanatıdır. Ülkenin coğrafyası, jeopolitiğin değişmez unsurudur. Coğrafya ülkelerin geleceğini belirler. Türkiye, coğrafi konum itibariyle bir devdir. Dev olan coğrafi konumun dünya politikasında kullanılma sanatı, jeopolitik gücünüzü yansıtır. Türkiye’nin coğrafi gücünün jeopolitiğe yansıdığını söylemek oldukça güç.
İşte bu yüzden Türkiye, gelecek kuşakları da etkileyecek üç stratejik sorunla karşı karşıya kaldı. Atatürk’ten uzaklaştıkça, BEKA sorununun ivme kazanarak artacağı gerçeğiyle Türkiye’nin yüzleşmesi kaçınılmaz. Türkiye’nin yüz yüze kaldığı söz konusu üç stratejik sorunun, fırtına mı yoksa deprem mi etkisi yaratacağı önümüzde süreçte ortaya çıkacak.
İsmet Paşa (İnönü), “Savaşın başında yaptığınız hata, savaşın sonuna kadar peşinizi bırakmaz” demişti. Stratejinin temel kuralıdır bu. Fevzi Paşa (Çakmak), “Elinde silahı olan, yüzü sana dönük düşman yenilmiş düşman değildir!” der. Bu da, savaşın taktik kuralı. Savaş tarihinin özetidir bu sözler. Savaş tarihi de insanlık tarihinin kendisidir…
Einstein: “Aynı şeyleri tekrar yaşayıp da sonuçlarına şaşmak aşırı saflık işaretidir.” demişti. Demişti, ama dinleyen olmadı…
(1) Sedat Ergin, Hürriyet Gazetesi, 12 Şubat 2010 yazısı. idlib
(2) Fevzi Uslubaş, İmparatorlukların Bataklığı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005.
(3) Metin Aydoğan, Türkiye Nereye Gidiyor, Umay Yayınları (6.Baskı), 2007.
(4) Naim Babüroğlu, Bir Devletin Çöküşü, Asi Kitap, İstanbul, 2016.
YORUMLAR