Eldekinde ısrarlı
Sadece 2 gün önce, İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Bikçe’nin ‘depreme hazırlıklı mıyız?’ uyarısını okuduk, ama…
Türkiye’nin, dünyanın en önemli deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunduğunu ve bu tektonik konumu nedeniyle topraklarının çok büyük kısmının deprem riski altında olduğunu belirten, İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Bikçe net bir uyarıda bulundu, henüz iki gün önce ve dedi ki:
“Geçmiş depremlerden ders çıkartılarak, bundan sonra meydana gelebilecek büyük depremlerden önce gereken tedbirlerin alınması can ve mal kayıplarının minimize edilmesi açısından son derece önemlidir.”
Bugünkü konumuz, ne kentteki yapı stoku ne de bu stokun ‘güvenilirliği’ noktasında durması gereken ‘resmi’ kurumsal aktörlerin neyi ‘nasıl’ yaptıkları, ama Müze… Eldeki, geride kalanı, kalanında bekletilenleri…
-13 TAŞ-
12 Tane yan yana dizili kaldırım taşı ve hepsinin üstünde bir tane daha. Ve o 13. taşın üzerinde, arkasındaki duvara yaslı şekilde duran bir Roma Mozaiği. Hangi dönemden kaldığını bilmiyoruz… Kaç yüzyıllık olduğunu da… Hikâyesini de… Burası mı? Hatay Arkeoloji Müzesi. Eskisi! Geride bırakılanı… Ama bir türlü boşaltılamayanı…
Merak edilen, geride kalan eserlerin ‘niye hala’ burada bekletildiği… Yapımına 2011 yılında başlanan ve 54 milyon TL harcanarak birinci etabı tamamlanan, ardından da 28 Aralık 2014 Pazar günü yapılan görkemli bir açılışla hizmete giren Yeni Müze’nin depolarına neden transfer edilmediği… Sorulan ise, bekletilen eserler arasında belki de en değerli parçalar arasında yer alan mozaiklerin neden böyle riskli bir şekilde muhafaza edildiği… Buna kimin karar verdiği! Kimlerin onayından geçtiği!
-ÇAĞDAŞ STANDARTLAR!-
Yeni Müze’nin açılışına katılan isimlerden biri olan, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun o günkü konuşmasını hatırlayan bizlerin, tam da bu noktada paylaşmak istediği bir kısım var… “Kazı yapılırken, aslında şehirlerin kültürel mirasları ortaya çıkarılıyor. O mirası değerlendirirken, hem onları yeryüzüne çıkaracağız hem de bugün burada bu güzel eserde olduğu gibi, sergileyeceğiz. Kesinlikle bir daha hiçbir şekilde bu topraklardan tek bir tarihi çakıl taşının dahi başka ülkeye gitmesine izin vermeyeceğiz. Biz toprağın altındaki tarihi mirasımıza sahip çıkacağız ve sahip çıkmakla kalmayacağız, onların ‘ÇAĞDAŞ STANDARTLARDA’ en iyi şekilde SERGİLENMESİNE de önem vereceğiz.”
O zaman soralım mı? 12 Kaldırım taşını yan yana ve üst üste getirip, eski Roma kentinin topraklarından çıkan ve bekletilen bir mozaiği o taşların üzerinde yükseltmek, duvara yaslayıp geride unutmak, ‘bahse konu ‘çağdaş standartlar’ mı oluyor? Cevap ‘evet’ mi?
-DAHA NE KADAR?-
Bu yılın Aralık ayında üçüncü senesine girecek olan Hatay yeni Arkeoloji Müzesi’nin en büyük özelliklerinden biri, içindeki eşsiz eserleri olası bir deprem anında muhafaza edecek teknik bir altyapı içinde sergiliyor olması. Ancak geride bırakılan ve daha ne kadar bekletileceği belli olmayan mozaiklerin ‘muhafaza’ şartları yeni Müze’nin sahip olduğunun çok gerisinde. Hatta istenmeyen ve onay görmeyen bir noktada. Bu konuda daha önce de haberler yapılmasına rağmen, mozaiklerin ‘bekletilme’ şartlarında en ufak bir değişiklik dahi olmadı. O nedenle merak ediliyor! Müze idaresinin bu konudaki ısrarı niye? Eldeki hatanın ısrarında durmanın gerekliliği niye? Peki, bu duruma Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın eklediği ne? Olana ‘onay’ mı yoksa benzer bir ‘müdahale’ mi? -Tamer Yazar-