Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

NATO Zirvesi ve Türkiye’nin İsveç, Finlandiya VETO kartı

NATO 2030 STRATEJİK KONSEPTİ

İspanya’nın başkenti Madrid’de, 28-30 Temmuz 2022 tarihlerinde NATO liderler zirvesi yapıldı. Zirveye, NATO üyesi 30 ülkenin devlet veya hükümet başkanları katıldı. Davetli ülke statüsüyle Hint-Pasifik’ten Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore; Avrupa’dan Finlandiya, İsveç, Avusturya, İrlanda, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; ayrıca Bosna Hersek, Gürcistan; Kuzey Afrika’dan da Ürdün ve Moritanya zirvede yer aldı.

Zirve NATO ittifakı ve çok kutuplu düzen açısından tarihi bir dönüm noktası. Zirvede, 49 maddelik NATO 2030 Stratejik Konsepti kabul edildi. Bu Konsept ile NATO, Rusya ve Çin’i karşısına aldı. Rusya, “en önemli ve doğrudan tehdit” olarak yer aldı. Rusya’nın Baltık, Karadeniz ve Akdeniz’de mevcut askeri varlığıyla NATO’ya meydan okuduğu belirtiliyor. Oysa, aynı Rusya 2010’da Lizbon’da kabul edilen Stratejik Konsept’te, NATO’nun Stratejik Ortağı olarak tanımlanmıştı.

NATO tarihte ilk kez Çin’i Konsept’e dahil etti. “Çin’in NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuduğu” yazıldı. Ayrıca Çin’in, “kurallara dayalı uluslararası düzeni yıkmaya ve NATO’yu bölmeye çalıştığı” belirtildi.

Konsept’te, NATO’nun Hint-Pasifik’te yeni ve mevcut ortaklarla iş birliğini güçlendireceği ifadesi oldukça önemli. NATO’nun bundan böyle Asya-Pasifik’e genişleyeceği ortaya konmuş oldu. Bu amaçla, zirveye Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore davet edildi.

NATO SAVUNMA HARCAMASI

Rusya ve Çin’i karşı cephede konumlandıran NATO’nun kuvvet havuzu, çok daha fazla sayıda asker ve silah sistemi ile büyüyecek. NATO’nun 40 bin olan asker sayısı, 300 bine yükseltilecek. 2021’de 1,1 trilyon dolar olan 30 NATO ülkesinin savunma harcaması, bu konseptle yaklaşık iki trilyon dolara çıkarılacak. NATO ülkeleri, savunmaya daha fazla para ayıracaklar. Her ülke, daha çok sayıda silah sistemi satın almak zorunda kalacak. Dünya silah satışı pastasının, yaklaşık yüzde 37-40’ını elinde bulunduran ABD daha fazla para kazanacak. Ve savaş çarkı hızlanacak. Para için savaş, savaş için para…

TÜRKİYE, İSVEÇ, FİNLANDİYA MUTABAKAT MUHTIRASI

ABD’nin stratejik hedefi olan Rusya’nın Baltıklar kuzeyinden kuşatılması için, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olması gerekirdi. Türkiye, meşru ve haklı olarak iki ülkenin NATO üyeliklerini, PYD/PKK terör örgütüne sağladıkları destek nedeniyle veto edeceğini en yüksek perdeden ve en yetkili makamdan açıkladı. PYD/PKK, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden bir terör örgütüdür.

Bu VETO kartı, Türkiye’nin eline bir daha geçmesi mümkün olmayan tarihi bir fırsattı. Stratejik bir karttı. Çünkü NATO’nun doğuya doğru genişleyebileceği, bu önemde başka ülke yoktu. Veto kararı, İsveç ve Finlandiya yerine ABD hedef alınarak, terör örgütüne destek kesilinceye kadar sürdürülmeliydi. ABD’nin PYD/YPG terör örgütüne desteği kesmesi; NATO belgesinde PYD/YPG’nin terör örgütü olarak tanımlanması ve PYD/YPG’nin tüm NATO ülkelerinin terör örgütü listesinde yer alması karşılığında onay verilmeliydi.

Yıl 2008… NATO Bükreş Zirvesi’nde Makedonya’nın üye olması kararlaştırıldı. Yunanistan, Büyük İskender’in ve Makedonya’nın mirasçısının kendisi olduğu gerekçesiyle üyeliğe onay vermedi. Kaç yıl kapıda bekletti dersiniz? 2018’e kadar, tam 11 yıl. Makedonya, adını değiştirdi ve Kuzey Makedonya oldu. Ardından, Yunanistan öyle onay verdi. Yunanistan’ı tehdit eden bir terör örgütüne destek de söz konusu değildi. Türkiye de, kendi koşulları sağlanıncaya kadar İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini bekletmeliydi. Ancak, zirve öncesi üç ülke arasında mutabakat muhtırası imzalandı ve Türkiye zirve başlamadan onay vereceğini açıkladı. Eldeki stratejik kart, oldukça taktik bir düzeyde elden çıkarılmış oldu.

İsveç ve Finlandiya tarafından, imzalanan mutabakat muhtırası doğrultusunda, taahhütlerin tümü en kısa sürede yerine getirilse bile PYD/YPG terör örgütünün gücünde herhangi bir azalma olacak mı? Hayır. ABD ve diğer bazı NATO ülkeleri, terör örgütüne desteği sürdürecekler mi? Evet. PYD/YPG, NATO’nun terör örgütü listesinde yer aldı mı? Hayır. Tek atımlık cephaneydi ve boşa atılmış oldu… TBMM en son onay makamı olsa da, İsveç ve Finlandiya tüm taahhütlerini yerine getirse bile terör örgütünü olumsuz etkileyen bir sonuç olmayacaktır. Kaldı ki, üç ülke arasında imzalanan “Mutabakat Muhtırası”nın NATO belgesi olmadığını NATO Genel Sekreteri açıkladı.

TÜRKİYE’NİN NATO HAMLELERİ

2009… Fransa 1967’de NATO Askeri kanadından ayrılmıştı. 2009’da tekrar dönmek istedi. Türkiye, Fransa’nın NATO Askeri kanadına dönüşünü onayladı. Oysa Fransa PYD/PKK terör örgütüne en fazla destek veren ülkeler arasındaydı. Fransız dış politikası da Türkiye karşıtıydı. Türkiye veto edebilirdi, etmedi. Aynı Fransa, şimdi Yunanistan’la askeri ittifak anlaşması imzaladı ve Türkiye’ye karşı adımlar atmayı sürdürüyor.

2009… Danimarka eski Başbakanı Rasmussen’in 2009’da NATO Genel Sekreteri olması gündeme geldi. Danimarka PKK terör örgütüne destek veriyordu. Türkiye, karikatür krizi ve Danimarka’da PKK yayın organı Roj TV nedeniyle Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olmasına onay vermeyeceğini açıkladı. Ancak, ABD Başkanı Obama devreye girdi ve Türkiye onay verdi.

2019… 2019 yılında Türkiye, NATO’nun önem verdiği “NATO Baltık Planı”nı onaylamak için PYD/YPG’nin terör örgütü olarak tanınması kartını ileri sürdü. Ancak, yedi ay sonra PYD/YPG terör örgütü tanınmadan, NATO’nun Polonya ve Baltık Planı’nı onayladı.  

2022… İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini, PYD/YPG terör örgütü olarak tanınmadan Türkiye yine onayladı. Hem de hiç bekletmeden, zirve öncesi imzalanan üçlü mutabakat gereği “evet” dedi.

Türkiye’nin veto kartını elden çıkarması sürpriz değildi. 1960-2003 arası dönem incelendiğinde, bu dönemde ekonomik ve askeri yönden güçsüz olan Türkiye’nin, gerginliklerde ABD’ye, “Tam Bağımsızlık” anlayışına uygun şekilde misliyle karşılık verdiği ortaya çıkar. Ancak, 2003’teki “Çuval Krizi” dahil sonraki süreçte, Türkiye’nin daha güçlü olmasına rağmen, ABD’ye karşı daha yumuşak bir tutum izlendiği ve önceki dönemin “Misliyle Karşılık Verme Politikası”nın uygulanmadığı görülür. Bununla beraber, Türkiye’ye yönelen tehditlerde azalma yerine artış olduğu gerçeğini not etmek gerek. Hamaset sözcüğünün, stratejide yeri olmadığının da altını kalın bir çizgiyle çizmeli…

Hamaset ve hayalperestlik asla bir strateji olamaz…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER