STRATEJİ-JEOPOLİTİK
Strateji, önceden belirlenen bir amaca veya hedefe ulaşmak için kullanılan yollardır. “Jeopolitik” ise, stratejinin coğrafyaya uygulanmasıdır. Başka bir değimle; “Jeopolitik”, ülke coğrafyasını dünya politikasında kullanma sanatıdır. Ülkenin coğrafyası, jeopolitiğin değişmez unsurudur.
Türkiye’nin Jeopolitik konumu, dış politikanın belirleyici unsurlarından biri olmuştur. Türkiye, özellikle İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminde bu Jeopolitik üstünlüğü iyi şekilde kullanmasını bilmiştir. Özellikle Soğuk Savaş Döneminde, dünya olaylarının Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar üçgeninde yoğunlaşması, Türkiye’nin jeopolitik değerini ön plana çıkarmış ve dış politika buna göre belirlenmiştir. Bu dönemde, ulusal çıkarlar dış politikaya yön vermiştir. Ancak son dönemde, coğrafya değişmediği ve Jeopolitik önemde bir azalma olmadığı halde, Türkiye’nin dış ağırlığında ve imajında belirgin bir aşınma oldu. 20023’ten sonra, dış politikada “Tam Bağımsızlık” ilkesinden uzaklaşıldı.
SİYASETİN AMACI
Siyaset, toplumun refah ve mutluluğunu sağlayacak şekilde sorunlara akılcı çözümler getirmek amacıyla yapılır. Dış politikayı, “Ulusal Çıkarlar” belirler. Ulusal çıkarların iki önemli ayağı, devletin devamlılığı (BEKA) ve toplumun refahıdır. Yani, dış politikada atılacak adım, devletin devamlılığına ve toplumun refahına olumlu katkıda bulunmalıdır.
Özellikle son dönemde, dış politika iç politikanın devamı şeklinde uygulanmakta. Toplumda heyecan yaratmak, insanları etki altında bırakmak amacıyla hamaset söylemleri öne çıktı. Oysa beş bin yıllık yazılı tarih; hamasetin, duygusallığın, ihtirasın asla bir strateji olamayacağını felaket örnekleriyle ortaya koyar.
KOÇİ BEY RİSALESİ
Yıl 1631… Koçi Bey Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkan çöküş sürecinin başlangıcında, Padişah 4’üncü Murat’a bir rapor sunar. Koçi Bey Risalesi olarak tarihe geçen raporda; devlet adamlarının halktan kopmaları, liyakat sisteminin terk edilmesi, hak etmeyenlere makam verilmesi, adam kayırmacılık ve rüşvetin çoğalması Osmanlı’nın gerileme nedenleri olarak sıralanır. Osmanlı bu sorunları ortadan kaldırmaz. Adam kayırmacılık, yozlaşma ve liyakat sisteminin çökmesi uçuruma giden yolun taşlarını döşer. Ve, 1683’te İkinci Viyana Kuşatması ile birlikte Osmanlı’da geri çekilme ve toprak kaybı başlar. Tuna vilayetleri, Balkan coğrafyası kaybedilir. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti fiilen dağılır.
Balkan Savaşı’nın felakete dönüşmesi bu sürecin bir halkasıdır. Yarbay Mustafa Kemal, Balkan Faciası’na neden olan komutanları, “Subay ve Komutanla Konuşmalar” kitabında çok ağır bir dille eleştirir.
TÜRKİYE’NİN BUGÜNKÜ KONUMU
2010’lara kadar, Türkiye PKK bölücü terör örgütü tehdidiyle karşı kaşıya idi. 2010’lardan bugüne, tehditler hem şekil değiştirdi hem de katlanarak arttı.
-Türkiye’yle 911 kilometre sınırı bulunan Suriye ve 378 kilometre sınırı olan Irak, artık terör üreten bir coğrafyaya dönüşmüştür. Dünyanın hiçbir ülkesi, 1300 kilometrelik sınırda terör üreten bir coğrafya ile komşu olmak istemez. Türkiye bu konumda. Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden PYD/PKK terör örgütü, ABD sayesinde Suriye’nin yüzde 25-30’unu işgal etmiş ve PKK terör örgütünün on katı kadar daha güçlü bir devletçik düzeyine getirilmiştir. PKK terör örgütü tümüyle etkisiz duruma getirilse bile, PYD/PKK terör örgütü daha büyük bir BEKA sorununa dönüşmüştür.
-Türkiye, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke oldu. Dünyada hiçbir ülke, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmek istemez.
-Türkiye’yle 130 kilometre sınırı olan Suriye’deki İdlib, ABD tarafından Küçük Afganistan’a dönüştürüldü. Afganistan’da var olan IŞİD ve El Kaide türevi örgütlerin tümü İdlib’te. Dünyada hangi ülke, Küçük Afganistan’la komşu olmak ister?
ABD’nin hedefleri doğrultusunda parçaladığı Suriye’den sonra, en olumsuz etkilenen ülke Türkiye oldu. Sözde “Arap Baharı”, geçekte “Kanlı Sonbahar” fırtınasıyla 2011’de Suriye’de başlayan iç savaşın sonuçları, Türkiye için deprem etkisi oluşturdu.
Suriye’de istikrar ne zaman sağlanır? İç karışıklık ne zaman sona erer? Her şey olumlu giderse en az 20 yıl… Her şeyin olumlu gittiği iç savaş yaşayan bir ülke var mıdır? Hayır… Afganistan bir örnek, 42 yıldır iç savaş devam ediyor…
TOPLUMDA DEĞERLERİN YOZLAŞMASI
Bir toplumda yozlaşma yaygınlaşınca, doğruluğun değeri azalır, saygısızlık nezaket, israf cömertlik, yüzsüzlük yiğitlik olur. Cehalet, bilgeliğin yerini alır; hoşgörüsüzlük artar. Sadece kendini değil, toplumu da yanıltan birikim ve öngörü yoksunu “sözde aydınlar” çoğalır.
“Tarih tekerrürden ibarettir derler”. Nedensellik Yasası ise şunu söyler: “Bir nesne kendi doğasına uygun davranır. Bir nesnenin ne yapacağı, O’nun ne olduğu ile belirlenmiştir. Bir şey ne ise O’dur. Başka bir şey değildir.” Bu yasa, balık hafızalı toplumlar için geçerli değil elbet…
Güney Kore ve Kuzey Kore gibi dünya üzerinde coğrafi olarak yan yana olup da politik, ekonomik ve sosyal açıdan birbirinden çok farklı birçok ülke var. Oluşturulan Politik Kurumların farklı oluşu, sınırın iki yanına tümüyle değişik yaşamlar sunmakta ve ekonomik refah açısından kıyaslanamayacak bir fark yaratmakta.
Ve, dünün çözüm olarak görülen politikaları bugün ana sorun haline geliyorsa önce stratejide sonra taktikte hata var demektir.
YORUMLAR