Günlerdir millet meclisinde görüşülen yasa tasarısı sonunda kabul edildi.
Medya organlarında sansür yasası diye adlandırılan bu yasa yürürlüğe girdiği takdirde, birçok kişinin yargı önüne çıkma ve mahkemelerde hesap verme durumu ile karşı karşıya kalacağı açıktır.
Bu nedenle, yasanın ya yürürlüğe konmamasını yada ana muhalefet partisinin açacağı davanın anayasa mahkemesi tarafından kabul edilmesi suretiyle yürürlüğünün iptal edilmesini diliyor ve bekliyoruz.
Anayasamızın 28. maddesine şöyle bir göz atalım.
Bu madde, basının hür olduğunu ve sansür edilemeyeceği hükümlerini içermektedir.
Eğer yasa yürürlüğe girer veya anayasa mahkemesine açılan davanın red edilmesi sonucu yürürlükte kalmaya devam ederse, demokrasimiz açısından bir takım sakıncalı durumların ortaya çıkmasının söz konusu olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Çünkü anayasamızın 26. maddesi, herkesin düşünce ve kanaatlarını tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayınlama hakkına sahip olduğu hükümlerini içermektedir.
Anayasamızın 26. ve 28.maddeleri göz önünde bulundurulduğunda, çıkarılan yasanın bazı sakıncalı durumlar yaratması söz konusu olabilecektir.
Dünya demokrasi tarihi şu gerçeği göstermiştir:
Özgürlükleri kısıtlayanlar, basına sansür uygulamaya kalkışanlar, sonunda bundan zararlı çıkmışlardır. Elbette ki iktidar sonsuza kadar aynı elde kalmayacaktır. Gün gelecek iktidar değişikliği olacaktır. İşte o zaman bu tür yasaların çıkmasına sebebiyet verenler, yasadan yakınmaya ve özgürlüklerin kısıtladığını ifade etmeye başlayacaklardır.
Bunun içinde demokrasi ile yönetilen ülkelerde, düşünce özgürlüğü kısıtlanmaz, basına ise sansür uygulanma yoluna gidilmez.
Aksi yapıldığı takdirde bunu yapanlar ilerde iktidar değişikliği olduğunda zararlarını görürler ve şikayet etmeye başlarlar.
Günlerdir mecliste enine boyuna görüşülüp tartışıldıktan sonra kabul edilen bu yasa ile özgürlüklerin kısıtlanabileceği, sansür uygulaması gibi bir yolun önünün açılabileceği, özellikle yaklaşmakta olan seçim süreci içinde bunun uygulanmasının sakıncalarını daha çok kendini göstereceği şimdiden anlaşılmaya başlanmıştır.
Bu nedenle de yol yakınken hatadan dönülmesi, yanlışın düzeltilmesi suretiyle doğruya yönelik adımlar atılması gerektiğini anımsatmak istiyoruz.
Bir husus hatırdan uzak tutulmamalıdır:
Talimatla bir yere varılamaz.
Ben istedim böyle oldu demekle sorun çözülemez.
Teknolojinin bu denli yaygın olduğu ve geliştiği bir ortamda, ne yapılırsa yapılsın, ne edilirse edilsin insanların, bilgi alma, bilgi verme hakları ve özgürlükleri kısıtlanamaz.
Su nasıl yolunu bulup akmaya devam ederse, haberlerde bir yolunu bulur yayılmaya ve insanlığın doğru ile yanlışı ayırt edebilmesi için, fikir sahibi olabilmesini sağlamaya devam edecektir.
Böylece doğru ile yanlış belirlenecek ve ona göre de bir yol haritası ortaya çıkacaktır.
Eğer konuşan, bilgilenen, gelişmeleri izleyen bir toplum olma yerine suskun bir toplum haline gelinirse, bir doğru vardır o da benim doğrumdur anlayışı ile hareket edilmeye ve bunun sonucu olarakta görüş alışverişi yapılmaksızın zaman zaman yanlış sonuçlar ortaya çıkaracak olan kararlar alınmasına neden olunur.
40 maddeden ibaret olan bu yasa nedeniyle, görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak ve oluşabilecek tehlikeyi gözler önüne sermek istedik.
Umuyoruz ki bu uyarılar bir fayda verir…
YORUMLAR