Sandığın seçmenin önüne konacağı tarih yaklaştıkça, oy alabilmek için yapılan vaatlerde giderek dozunu arttırıyor.
Öyle ki; bu tür desteksiz atış niteliğindeki sözler, söyleyenler için yarar yerine zarar getiriyor.
Bir tarafta iktidar kanadı, öbür tarafta muhalefet.
Her iki kanatta, seçmenden oy alabilmek için yapacaklarını anlatma ve böylece seçmenden oy alabilme yolunda çeşitli adımlar atıyor.
Ancak iktidar kanadının söylemlerindeki tutarsızlık kendini hemen gösteriyor.
Birçok kez yazdığımız ve hatırlatmak gereğini duyduğumuz üzere, 20 yıldır tek başına iktidar olan ve her istediğini yapma imkânına sahip bulunan iktidarın, bugüne kadar neden bunları gerçekleştirmediği sorgulanıyor ve sonuçta da söyleyenler, söyledikleri sözden yarar yerine zarar görüyorlar.
Bugün içinde bulunduğumuz durumu şöyle bir gözden geçirelim:
Kuvvetler ayrılığı ilkesi yerine, neredeyse kuvvetler birliği ilkesi yer almış gibi bir izlenim var ortada.
Kime sorarsanız sorun vereceği yanıt hemen hemen aynı oluyor.
Yargının bağımsız olmadığı yolundaki söylemler giderek artıyor.
Parlamento ise, etkisini tamamen yitirmiş bir durumda görünüyor.
Liyakatin göz ardı edildiği ve buna karşılık kayırmanın ön plana alındığı bir yol izleniyor intibaı seçmende giderek daha da artıyor.
Daha geçtiğimiz günler 99. Yılını kutladığımız Cumhuriyetin kazanımlarının teker teker elden çıkarılmakta olduğundan yakınmalar yüksek sesle dillendirilmektedir.
Böylesi bir ortamda, yeni yeni vaatlerde bulunmak, yapacağız, edeceğiz gibi sözler söylemek ve yeniden bu vaatlerin gerçekleşebilmesi için seçmenden destek istemek pekte inandırıcı olmuyor.
Bu nedenle herkesin uzun uzun düşünmesi ve neden yapılamadı sorusunun inandırıcı bir şekilde yanıtlanmasını istemesi en doğal hakkı olsa gerek.
Bu nedenle seçmen, gerek iktidar, gerekse muhalefet kanadında olanların sözlerini ve yapacaklarını, öne sürdükleri vaatleri dinleyerek değerlendirmeye alıyor.
Elbette ki yapılan ve yapılacak olan değerlendirmeler sonucunda oylar sandığa atılacak ve gelecek dönem için ülkeyi hangi görüşün yöneteceği ortaya çıkacaktır.
Tüm bunları göz önüne alması gerekenler ise siyaset sahnesinde görev üstlenenler olmalıdır.
Siyaset sahnesinde görev üstlenenler, sandığa atılan oy sonuçlarına göre, ülkeyi yönetecekler belli olduktan sonra, söz verenlerin vaatlerini gerçekleştirip gerçekleştirmediği yolunda sorgulama yapacaklarını düşünmeli ve ona göre de gereken doğru adımları atmalıdırlar.
Eğer bunlar düşünülerek konuşulur ve doğru adımlar atma yoluna gidilirse, bundan herkesin yararlı çıkacağını hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Bunun aksine bir yol izlenir ve sadece seçmenden oy alabilmek için hareket edilirse, ülkenin birlik ve beraberliğinin önemli şekilde zarar göreceği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Cumhuriyeti kuranlar ve koruyarak daha da ileriye doğru götürmek için bize emanet edenler, siyaset sahnesinde de bir kuralı yaşama geçirmişlerdi. O kural; Siyasetin bir erdemlilik sanatı olduğu kuralıdır.
Sık sık hatırlatma gereğini duyduğumuz üzere, demokrasilerde iktidarlar gelip geçicidir. Bu gün bir görüş iktidar olur, yarın başka bir görüş iktidara gelir.
Ama iktidara kim gelirse gelsin, eğer siyasetin bir erdemlilik sanatı olduğu kuralını hatırdan çıkarmayarak hareket ederlerse bundan hem kendisi hem de ülkesi büyük yararlar görür.
İşte önümüzdeki seçimler için konuşma yapanların, vaatlerde bulunanların, siyasetin bir erdemlilik sanatı olduğu gerçeğinden hareket etmek suretiyle, kendilerine bir yol çizmeleri ve çizdikleri yol doğrultusunda konuştukları takdirde, gelecek günlerin daha da aydınlık olacağını hatırdan çıkarmamaları gerekir.
Cumhuriyeti korumak ve çağdaş uygar ülkeler arasındaki yerimizi daha da pekiştirebilmek için, siyasetin bir erdemlilik sanatı olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamak suretiyle hareket edilmeli, konuşmalar yapılmalı, sözler verilmelidir.
Bu hususu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz…
YORUMLAR