Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

Ölümsüz Bir Ağaç Gibi

Geçen yıl kaybettiğimiz Prof. Dr. Doğan Kuban, çağımızın gerçek bir filozofuydu. Akademi, mimarlık ve yazıyla iç içe geçen yaşamını öğrenme ve öğretmeye adamış, tüm birikim ve deneyimlerini topluma aktarmayı görev bilmiş, bunu son nefesine değin sürdürmüştü.

“Türkiye, büyük bir yalan ortamında yaşıyor. Buna olanak veren, toplumun cehalet mirasıdır” diyordu. En önemli sorunumuz olarak gördüğü cehalet üzerine bıkıp usanmadan yazan Kuban, “Umutsuzluk Yakışmaz” adlı kitabında şunları söylüyordu:

 “Cehalet, kuşkusuz öğretimsizlikten kaynaklanır. Öğretimsizlik öğretilecek bir şey olmamasından değil, bilginin var olmamasından ya da varlığının zararlı görülmesinden kaynaklanır. Yaşamın her an öğrenilecek bir şey sunduğu bir dünyada öğretecek bir şey bulmayanlar ya aptallar ya da ön yargılılardır. Hiçbir insan o kadar aptal olamayacağına göre, bilgiyi dışlama, coğrafi ya da tarihi, beyinde damar tıkanmasına benzer toplumsal aklın tıkanmasıdır.”  

Ona göre cehalet, dış kışkırtmalarla güçlenerek, medya ve reklamın yardımıyla toplumu uyutarak ya da afyonlayarak, yaygınlaşıyor; gelişmiş toplumlar, herkesin bildiği mekanizmalarla kendilerinden daha cahilleri sömürüyor. Sömürü, gelişme olarak sunuluyor. Cehalet, toplumları ahlaki ve kurumsal olarak, çürütüyor. Arkasında sanat, bilim, teknoloji ve öğretim yoğunlaşması yeterince olmayan her toplum, tehlike altında ve köleliğe adım adım ilerliyor. 

21. yüzyılda kurtuluşun, tüketim aracı olan teknoloji yolu ile değil, bilimsel düşüncenin egemenliği sonucu olacağını söyleyen Kuban,  daha adil bir dünya için insanları mücadeleye çağırdı. Ona göre çağdaş olmak, özgür düşünmeyle, özgür öğrenmeyle örtüşen bir davranıştı. Özgür düşünce, kültür yaşamımıza herhangi politik baskı olmadan yerleşmeliydi:

“Yaşama güven getirecek, bilim ve doğa sevgisidir. Mutluluk, onun çiçeklenmesidir. Uygarlık da bunların tümü.”

Kuban, bütün dünyada bilim ve teknolojinin sürekli gelişmesine karşın, dünyanın 1/7’sinin açlık sınırının altında yaşadığına, artan sanayi üretimi ve tüketime karşın, toplumların kişi başına düşen gelirlerinin artmaması, hatta düşmesine dikkat çeker, bilimsel gelişmenin sağladığı teknoloji ile dünyanın refahı arasında bir denge kurulamadığını gözler önüne serer.

Kuban, lapitalizmin yalanlarını, bilimsel yöntemlere dayanarak, dünyada nasıl egemenlik kurduğunu çarpıcı örneklerle anlattı:

“Neokapitalizm’in en adi davranışı, para uğruna ölümcül tehlikeleri bile insanlardan saklamak için uydurduğu yalanlardır. Bunlar, insanı alçaltan ve kabul edilemeyecek ahlaksız davranışlardır. Namuslu insanlar, gelişmelerin nesnel yorumunu diğer insanlara doğru olarak yansıtmak zorundadır Namuslu bilim adamı gibi, namuslu yazar da yarın başımıza taş yağacaksa, ‘günlük güneşlik olacak’ diyemez. Bilimsel doğa gözleminin analizine dayalı akılsal etkinlik, teknoloji ile teknoloji ile sonlanır ve aklın yaratıcılığı sayesinde kendini yeniler. Buna da ‘innovation’ diyoruz. Sanayiciler, bu sözcüğü çok severler. Kapitalist tüketim mekanizmasının sihirli sözcüklerinden biridir. Bilimin sorunu ise buzdolabı ya da cep telefonun yeni marifetleri değil, insanın CO2 artışı ya da susuzluk karşısında ne yapacağıdır! Kutuptaki buzların erimesi, hava sıcaklığının artması, en son model arabadan daha önemlidir.”  

Cehaletle mücadele önderi, büyük bir iyimser ve düşün insanıydı, Doğan Kuban. Yazdığı her yazı ve kitapta ‘cahilliğin kötülüklerinden, kölelikten ve yoksulluktan kurtulmanın, karanlıktan aydınlığa çıkmanın yollarını’ gösterdi. Bilge ve aydın kimliğiyle, mücadele azmiyle örnek bir insan oldu.

Son öğretisi şöyleydi:

“Her zaman ölümsüz bir ağaç gibi, yeniden başlayacak gücümüz olacak!”

[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER