Yıl 1974..
Bakanlıkça ; Antakya koruma imar planı ilgili olarak çalışmalar başlatılmış, bununla ilgili olarak , korunması gerekli resmi ve sivil mimari örnekleri ile arkeolojik sit alanlarının tespit ve tescil işlemleri sürdürülüyordu.
Ben o yıllarda ; A:Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ; Klasik Arkeoloji ve Çağdaş Anadolu medeniyetleri arkeoloji kürsüsünde öğrenci idim.
Bölümümüzün öğretim üyelerinden ; Işıklar içinde olsun Prof. Dr. Arkeolog Ümit Serdaroğlu ; ayni zamanda mimardı. Gene l kapsamı ; antik kentlerin ; kuruluşu , sivil mimari yapısı , savunma yapıları ve planlaması ile ilgili olarak ‘’ Antik kentler ‘’ dersini veriyordu. Ayni zamanda ; Kültür ve Turizm bakanlığına ve koruma imar planı hazırlamakta olan yerel yönetimlere de bu konuda danışmanlık yapıyordu.
Antakyalı öğrencisi olmam nedeni ile ; Antakya koruma imar planının ; Arkeolojik sit alanlarının tespit ; tescil ve raporlamaları ile ilgili çalışmalarına stajyer öğrenci olarak aldı.
stajyer öğrenci olarak ; ekipte çalışan ; öğretim üyelerinden ; kent planlamacılardan ; mimarlardan ; arkeologlardan ; fotoğrafçılardan ; belge hazırlayıcılardan ve bunun gibi ekipte çalışan bir çok uzmandan büyük deneyimler kazandım . O güne kadar mutfağın ; bulaşıkçısıydım ; mezun olunca ; mutfağın aşçı yamağı oldum. Değerli Hocam Ümit Serdaroğlu ; Ege Üniversitesi ; Güzel sanatlar Fakültesi n de ; ‘’ Tarihi çevre araştırma koruma ve restorasyon ‘’ bölümünü açınca ; yanında yüksek lisan yapmaya başladım. O yılarda ; İzmir Alsancak evleri ; Bodrum tiyatrosu ; kayseri Gesi ;Bahçesaray ve civarı koruma imar planı çalışmalarına ; aşçı yardımcısı olarak görev aldım.
İzmir Alsancak semtinin koruma imar planının son hazırlık aşamasında ; bu uygulamada çalışan bütün ekibi genişçe bir salonda topladı ; karşı duvara da koruma imar planını astı..!
Ardından ; ‘’ Beyler ; hanımefendiler , biz bu konuma imar planını hazırladık ama ; bu planın sosyal , kültürel ve ekonomik geri dönüşüm planının da yapılması gerekir. Yoksa yaptığımız iş sadece koruma kapsamında kalır. Bu planın uygulama şansı da olmaz. Geri dönüşüm planını sağlıklı yapabilmemiz için ; buraya ; Kültür ve turizm müdürlüğünden ; belediyeden ; mimarlar odasından , şehir planlamacıları ; Turizm ve sanat galerisi temsilcilerini ; eğlence sektörü yatırımcılarını ; ve özel müze temsilcilerini davet ettim. Planın uygulanabilirlik son şeklini onlarla tartıştıktan sonra planımıza son şeklini vereceğiz.
Bu tartışmalar ; aralıklarla iki ay sürdü ; sonuçta çok az engellerle karılaşan; geri dönüşümü belli olan bir koruma imarı hazırlandı. Gözden kaçırdığımız ; bir iki sorunun dışında ; plan bu güne kadar sorunsuz uygulanabildi.
…… yıllar geçti…!
1983 yılında ; Gençliğimin verdiği ülküsel enerji ile politikaya bulaştım. Antakya belediye meclis üyeliğine ; ardından belediye imar komisyonuna seçildim……!!!!! Koruma imar planı bir daha kaşıma çıktı…?
Bu kez ; mesleki yetilerimin dışında birde politik kararlar vermek zorunda kalıyordum..!
Kararlarımda ; mesleki yetilerimi öncülerken ; politik bağlarım her zaman beni düğümledi.!
Düşünün …? Belediye meclisi üyeliğim süresi içinde ; koruma imar planı ile ilgili olarak değişiklik teklifi öneren ikbinin ( hatta daha fazla ) üzerinde başvuru yapıldı..!
Durun ;daha bitmedi…!
Ardından yerel yönetimler yasası çıktı . Büyük Dalyan ; küçük dalyan , Maşuklu gibi küçük beldeler oluştu. Antakya eski kent dokusu için hazırlanan koruma imar planının sınırları ve yetki alanları bir daha değişti.
Plan bütünlüğünün ayrışması ; hazırlık süresinin uzaması ve uygulamaları yapacak ve denetleyecek yeterli yetişmiş elamanların bulunamaması ve politik tercihler gibi nedenlerden dolayı ; gerçek anlamda uygulanabilir koruma imar planı ne hazırlanabildi nede uygulanabildi.
Bu yüzden ; koruma imar planlarının yapılışı sırasında ; ön görülen ; sosyal ,kültürel , ekonomik ve turizme yönelik geri kazanımlar ; çok üzgünüm ki gerçekleşemedi….! Bunun yerine ; sosyal ve kültürel gelişmeyi engelleyen ; ekonomik beklentileri yüksek ; bir uygulamaya dönüştü. Sonuçta bu uygulama ; insancıl değerleri yok sayan kapitalizmin önlenemeyen yıkımı ile karşılaştı. Bir zamanlar uygarlıkların baş kenti ; doğunun kraliçesi olan Antakya ve 16. Yüz yıl ve sonrasının ; birlikte medeni yaşamını kurgulayan ; kentin eski mimari dokusu yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Koruma imar planının ilk uygulamasından günümüze kadar yaklaşık 44 yıl geçti. Kaç kez koruma imar planı değişiklikleri yapıldı bilmiyorum…? Ama…! Sosyal , kültürel ve tarihi Geri dönüşüm ve kazanımlarımız için son bir kez daha yapılması gerekir.
Öncelikle ; Arkeolojik sit alanlarında ; yüzeyde belirgin bir şekilde gözle görülebilir antik döneme ait her hangi bir mimari yapılaşma yok ise ; betonarme olmayan ; taş duvar dan yapılmış 40 cm derinliğe kadar inilebilen temel üzerinde ;taş dokunun ; binanın tüm statik ağılığını taşıyabilecek şekilde ve en fazla 7 metre yüksekliğinde olan ; Antakya eski kent dokusunda kullanılan mimari eleman ve bitki örtüsünü kapsayan ; avlulu mimar projelendirmeler yapılma şerhi konularak en kısa sürede plana işlenmelidir. Bu uygulamalarda hiçbir betonarme elaman kullanılmamalıdır.
Var olan ve yasal kullanımı olan yapıların tümüne taş doku kaplama zorunluluğu getirilmelidir.
Asi nehri ve İzmir caddesi arasında kalan ; gece kondu önleme bölgesi dahil olan alanda ; tespit ,tescil tarihine ve derecesine bakılmaksızın ; lokantalar ; cafeler ve buna benzer eğlence tesislerinin bulunacağı alan tespit edilmeli ve yalnızca bu yatırımların burada yapılmasına izin verilmelidir.
Keza ; Butik otel veya pansiyon gibi konaklamalar da ayrı bir alan düzenlemeli ve yalnızca bu gibi yatırımların bu alanda yapılmasına izin verilmelidir.
Ayrıca her iki alanda yapılacak mevzi koruma imar planı uygulamasında bulunan tüm yapıların turizm gelişim alanı olarak tescil edilmeli ; turizm teşvik yasasından yararlandırılmalıdır.
Bağrı yanık ; şirince gibi yerleşim alanları ; Antik kentin ; kuruluşu sırasında ; Hellenistik dönem villa ve yapılarının bulunduğu alandır . Her ne kadar ; bu alan ; planda ; yeşillendirecek ve günü birlik kullanılacak alan görünse de ; hemen hemen tümü yasal olmayan yapılaşma ile doludur.
Planlama olarak ; bu alanda şimdilik yapılacak çok bir şey yok ..! Ancak kentin genel görünümü açışından tüm yapılarda dış duvar renklerinin beyaz renge boyanma zorunluğu getirilebilir.
Burada önerdiklerim 44 yıllık deneysel birikimimin bir sonucu..?
Uygulanabilir mi..?
Ortak akıl varsa..? Neden olmasın..?
saygılarımla.