TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 6 Şubat depremlerinden etkilenen Hatay için asbest teknik inceleme raporunu yayınladı.
Raporda, depremin üzerinden aylar geçmesine karşın atık yönetiminde yapılan yanlış uygulamalardan dolayı depremden etkilenen bölge halkının ilerleyen yıllarda çok ciddi halk sağlığı sorunları ile karışılacağı, aynı zamanda bölgede atık kirlenmesi ile ekolojik yıkım etkisi oluşturacağı kaydedildi.
Raporda, Hatay’ın Samandağ ilçesinde 3 adet döküm sahası ve bir adet yerleşim yerinden olmak üzere toplam 8 adet katı asbest numuneleri alınarak analiz ettirildiği ve değerlendirildiği ifade edildi.
Alınan 8 numunenin 4 adedinde asbest tespit edildiği belirtilen raporda, numune alınan bütün bölgelerden en az bir adet asbestli malzeme bulunduğu aktarıldı.
Atık yönetimi ile ilgili bölgede yapılan tespitler şöyle:
“İnşaat ve yıkıntı atıklarının ayrıştırılması için planlanan döküm alanların seçim kriterleri teknik olarak uygun olmadığı görülmüştür, çalışma yaptığımız alanlarda özellikle seçilmemesi gereken bölgelerin döküm sahasına dönüştüğü görülmüştür.
Konutların, çadırların ve kamu kurumların (okulların, spor merkezlerinin…) yaklaşık 100 metre yakınında döküm sahaları tespit edilmiştir. Dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgeler döküm sahası olarak tercih edilmiştir. Bu durum bir yeni bir afetin göstergesidir.
Yaptığımız incelemelerde; İnşaat ve yıkıntı atıklarının taşınması, geçici depolama sahalarında ayrıştırılması ve atıkların bertarafı süreçlerinde yapılan çalışmaların neredeyse tamamının mevzuatlara uyulmadan yapıldığı tespit edilmiştir.
Özellikle atık yönetiminde çalışanlar ve bölgede yaşayan insanlar hiçbir şekilde kişisel koruyucu donanımları (asbestle çalışmalara uygun maske, tulum ve eldiven) kullanmamakta, çok ciddi halk sağlığı riskleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Afet ve Atık yönetmeliklerin deprem bölgesinde dikkate alınmadığı, 25/01/2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğe hiçbir şekilde uyulmadığı tespit edilmiştir.“
Raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde şu ifadeler yer aldı:
“-Bölgede yaşayan insanlar ve ekolojik yaşam alanlarının korunması için; dere yataklarına, orman arazilerine, tarım arazilerine ve su kaynaklarına yakın bölgelerin döküm sahası olarak planlanmasından vazgeçilmelidir. İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının standartlara uygun lokasyonlarda ve sızdırmaz zeminlere kavuşturulmuş depolama alanlarında depolanması sağlanmalıdır.
-İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının depolanması için Atıkların Düzenli Depolanması Dair Yönetmelik’te tariflenen II. sınıf düzenli depolama sahalarının en kısa sürede yapımına başlanmalıdır.
-Deprem bölgesinde yıkımla ilgili yapılan bütün çalışmalar asbest söküm uzmanları kontrolünde ve eğitimli personel tarafından yürütülmelidir. Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmeliğine ve Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğine uyulması sağlanmalıdır
-Enkaz kaldırma ve atık yönetimi süreçlerinde çalışanların asbest liflerinden korunması için FFP3 maske, tulum (tyvek kategori 5/6) ve iş eldiveni kullanması sağlanmalı, denetimler yapılmalıdır.
-Asbest birinci sınıf kanserojen madde sınıfına giren bir malzemedir. Yapılan çalışmalar sonucunda asbeste maruz kalan insanlarda Asbestoz, Mezotelyoma, Akciğer kanseri (bronşiyal karsinom), Midebağırsak kanseri gibi hastalıklar uzun süreler sonrasında ortaya çıkıyor. Bölgede yaşayan halkın en az şekilde asbest liflerinden etkilenmesi için herkese enkaz çalışması sonlanana kadar FFP3 tipi toz maskesi verilmeli ve kullanımının sağlanması yapılmalıdır.
-İnşaat ve yıkıntı atıklarının taşınması, geçici depolama sahalarında ayrıştırılması ve atıkların bertarafı işlemlerinde, bilimsel teknik değerlendirmeler ve mevzuatlar dikkate alınmalıdır.
-Afet yönetimi yeni afetlere neden olmamalı, öncelikle halk sağlığı ve ekolojik yaşam alanlarının korunmasına özellikler dikkat edilmelidir.“