O’na Sahip Çıkmalıyız
Diş Doktoru ve Ermeni Düşünce Platformu üyesi Tatyos Bebek, bölgedeki 7 Ermeni köyün sonuncusu halindeki Vakıflıköy için konuşurken,
“Köyümde olduğumda, kendimi hiçbir yerde olmadığı kadar özgür hissediyorum” diyecek kadar kalbini ekliyor bu topraklara…
Bir araştırmada, Türkiye’nin en huzurlu 10 köyü araştırılmış. Sırayla gidelim mi? Ve o sıranın sonunda bir Hatay da var, onda duralım ve konuşalım… Sıralanan köyler mi? Doğanbey/Aydın, Maral Köyü (Macahel)/Artvin, Cumalıkızık/Bursa, Kıyıköy/Kırklareli, Adatepe/Çanakkale, Apçağa Köyü/Erzincan, Hamsiköy/Trabzon, Ağırnas/Kayseri, Altınköy/Ankara ve Vakıflı Köyü/Hatay.
Türkiye’nin kadim geçmişinden bugüne kalabilmiş tek Ermeni köyü, Vakıflı’nın düne göre çok daha az bir nüfusu var. Gençler, okumak için başka şehirlere ve başka ülkelere gitse de, umut; geriye dönen yaşlıların bu köyü yaşamlarının geri kalanı için kullanma tercihinde, ara ara da olsa yaşanan düğünlerde, ama en çok da köye yepyeni yaşamlar vadeden veren bebeklerde filizleniyor…
Konuya ilişkin konuşan ve ‘gelecekten umutluyum’ diyenlerden biri, Tatyos Bebek… AGOS’tan Lora Baytar’a konuşan Dişhekimi ve Ermeni Düşünce Platformu üyesi Bebek, içinde doğup büyüdüğü Vakıflıköy’ün geleceğine dair konuştu ve anlattıklarıyla da aslinda her birimizin kalbine bir damla Anadolu bıraktı…
Vakıflıköy’deki gençler, İstanbul’dakilere göre neden daha başarılı oluyor?
Köy yaşamı hoş görünse de zordur. Medeniyetin ve teknolojinin imkânlarından kentteki kadar yararlanma şansınız yoktur. Mesela, bizim zamanımızda elektrik yoktu. Su, köyün birkaç merkezi yerinde vardı. Yollar çok kötüydü. Dolayısıyla kasabaya yürüyerek gidip gelirdik. Doğanın koşulları daha belirleyiciydi. Köy ekonomisi tarıma bağlıydı ve tarım alanları da sınırlıydı. Gençler için bu koşullarda yaşamak çok tercih edilmese gerek. Kente gidip okuyup meslek sahibi olmak, kentte yaşamak, hayata tutunmanın ta kendisiydi. Köy hayatına dönmemek için başarılı olmak zorundaydılar.
O günleri ve meslek seçim sürecini anlatır mısınız?
O yıllarda, özellikle Karagözyan ve Tıbrevank, Vakıflıköy için kurtarıcı olmuştu. Köy gençlerinin çoğu oralarda okudular ve başarılı da oldular. Yanlış hatırlamıyorsam, her aileden sadece bir çocuk gidebiliyordu. Yani bazı çocuklar daha şanslıydı. İstanbul’a okumaya gidenlerin büyük çoğunluğu doğal olarak köye dönmedi. İstanbul’da kalanlar, yurtdışına gidenler oldu. Babam, alaylı yetişmiş ‘dişçi’ olduğundan, kasabada yaşıyorduk. Kasabada okudum, ama her fırsatta köye gidiyordum. Babam mektepli/diplomalı olmadığından, mutlaka bir diş hekimi mesul müdürle çalışmak zorundaydı ve çok zorluk çekerdi. Ben de kendi aklımca, mutlaka diş hekimi olmak ve Babamı bu zor durumdan kurtarmak zorunda hissediyordum. İlkokuldan itibaren hep dişhekimi olmak istemiştim. Liseyi bitirdiğimde tüm tercihlerimi dişhekimliği için kullandım. Babam çok mutlu olmuştu.
Bu köy sizin için ne ifade ediyor?
Vakıflıköy, benim için, bizler için çok şey ifade ediyor. Çok çok uzun yıllardan beri köklerimizin olduğu bir yer, köyümüz. Orayla ilgili müthiş bir aidiyet duygumuz var. 1915’te oralara sahip çıkmak, oralardan gitmemek için çok mücadele verilmiş, ve oralarda kalmışız. Hâlâ eski ritüellerimizi yaşatmaya çalışıyoruz. Bu geleneksellik ve nostalji duygusu bize büyük bir haz veriyor. Köyümde olduğumda, kendimi hiçbir yerde olmadığı kadar özgür hissediyorum. Her yıl birkaç günlüğüne de olsa oraya gidip havasını solumak, suyunu içmek isterim. Adeta şiirde de olduğu gibi, “orada bir köy var uzakta, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür” hikâyesi.
Köyün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Köyümüz artık daha gelişmiş ve modern bir görünümde. Sürekli ziyaretçisi olan turistik bir köy oldu. Orada yaşayan arkadaşlarımız ve gençler köye sahip çıkmaya devam ediyorlar. Köyden daha fazla insanın ayrılmaması için ekonomik koşulların iyileştirilmesi gerçeği hedefleri olmuş. Bu yönde çeşitli projeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Biz de elimizden geldiğince onlara destek olmaya çalışıyoruz. Türkiye Ermeni toplumunun da köye sahip çıkmaya başladığını görmek bizi mutlu ediyor.
Sağolsun bazı hayırseverlerimizin desteğiyle önemli bir proje hayata geçmek üzere. Bu projeyle beraber köyümüzün çehresinin çok olumlu değişeceğine inanıyorum.
Bu arada köye geri dönüşler başladı. En önemlisi de, köye dışarıdan gelin gelmeye başladı. Bu, oradaki hayatın göreceli olarak daha cazip hale geldiğinin ve geleceğe dönük umudun bir göstergesi bence. Benim kişisel beklentime gelince… Betonlaşmamış, dayanışma duygularıyla birlikte ekonomisi düzelmiş, kadim kültürünü ve geleneklerini yaşatan bir köy olarak devam etmeli, Vakıflıköy. Şimdiki yöneticilerin özverili çalışmaları ve toplumun desteğiyle böyle olacağına inancım tam. Son olarak söylemeden geçmeyeyim… Vakıflıköy, sadece benim değil hepimizin köyü aslında, O’na sahip çıkmalıyız…
-Tamer Yazar-