Usta Yazar Sedat Erden 1945 yılında Eskişehir’de doğmakla birlikte çocukluğu İskenderun, Mersin ve Ankara’da geçer. Askeri Hava Lisesi’nden sonra Hava Harp Okulu’nu bitirip Levazım Teğmeni olarak Hava Kuvvetleri’nde göreve başladığı dönem aynı zamanda öykü yazmaya da başladığı dönemdir. Öyküleri Yordam, Yelken ve imge Öyküler dergilerinde yayımlanır. 1969 yılında askerlikten ayrılır. Mersin’de aydınlanmacı yayınlar satan bir kitabevi açar. Mersin Devrimci Gençlik Derneğini kurar ve bir süre başkanlığını yapar. Ani bir kararla Avustralya’ya gider. Göçmenlik yılları… Sürgün adlı görkemli romanındaki sahneler bu Avusturalya ve dönüşteki deniz günlerinin havasıyla doludur, çok etkilidir.
Erden, Sydney’de değişik işlerde çalıştığı iki yılın ardından Türkiye’ye dönmeye karar verir. Türkiye’de 1968 rüzgârı güçlü esmektedir. Bir gemiye tayfa olarak girer. İsrail’in El-Yat Limanı’nda gemiden ayrılır; zaten Türkiye’ye dönmek için gemideki işe girmiştir.
1972-1978 yıllarında Türkiye Elektrik Kurumu’nda çevirmen olarak çalışır. 1978 yılında idari memur olarak Dışişleri Bakanlığı’na girer ve Hartum, Yeni Delhi, Meksiko Büyükelçilikleri ve Rodos, Paris, Karaçi Başkonsolosluklarında İdari Ateşe olarak görev yapar. 2009 yılında emekliye ayrılır. On yıllar önce, havacı subayken Sedat Erden’in çevresi yazar dostlarından oluşur. Erden, Sürgün (roman-2000), Karşı Apartmanda Yaşayanlar (öykü-2009), Güvercinler ve Şeytan (öykü-2009), Işıklar Kenti (öykü-2018), Bir Yazarın Otopsisi (roman-2020), Babamın Hikâyesi Tayyareci (Mehmet Erden’le birlikte-2021) adlı kitapları eşsiz bir birikim sunar. Sürgün’deki dil işçiliği ve güçlü çağrışım, öykülerine de egemen. Karşı Apartmanda Yaşayanlar’da (ve yayıma hazır bazı öykülerinde) özellikle yabancı ülkelerdeki çalışma döneminin ilginç tanıklıkları, gözlemleri yer alır. Masalsı bir öyküyle başlayan Güvercinler ve Şeytan’da güneyin, Antakya’nın insanları, toplumsal dokusu, acısı, sıradışı, içtenlikli bir dille ulaşır okura.
Erden’in yapıtları salt deniz izleğiyle sınırlı değil; yalın dilin egemen olduğu, sıradan insanların duygu dünyaları, duyarlıkları, özlemleri… Kaçırılmış ama unutulmamış, unutulamayacak sevdalar; artık dönüşü, yaşanması olanaksız mutluluk anları, dillendirilemeyen tutkular, giderek mutsuzluğun ağırlığı…
Bir önemli yanını özenle vurgulamak gerek. Sedat Erden yazını deniz yazınımıza dipdiri soluktur. Halikarnas Balıkçısı’nın, Zeyyat Selimoğlu’nun, Yaman Koray’ın, Tarık Dursun K.’nin… yanında yerini çoktan almıştır.
Sedat beyi tanidigimiz için çok şanslıyız iyi bir dost iyi bir abi iyi bir yazar bütün kitaplarını zevkle okudum yolu açık olsun