İsveç’in Nato’ya üyeliğine onay vermemiz çeşitli tartışmaların yaşanmasına neden oldu. Bu konudaki sergilediğimiz tutum, belli ki bir pazarlık sonucunun ürünüdür. Fakat pazarlık sonucu oluşan tablonun değerlendirilmesi gerekmekte.
Evvela İsveç’in Nato üyeliğini onayladıktan sonra ABD, Yunanistan’a 40 adet F-35 savaş uçağı verilmesini onaylamıştır. Akabinde Türkiye’de F-16 satışını onaylamış ve ayrıca F-16’ların modernizasyonunu projesi de onaylanmıştır. İlk olarak şu soru akıllara gelmekte, Yunanistan’a neden gelişmiş uçak olan F-35 veriliyor da bize F-16’lar veriliyor? Üstelik F-35’leri satın almak için yıllar önce parasını ödemiş olduğumuz halde.
Kaseti biraz geriye saralım. Malum, ülkemizde hem hafızamız zayıf hem de gündem çok hızlı geliştiği için unutma imkanımız yüksek. 2019’da Türkiye, Rusya’dan hava savunma sistemi S-400’leri satın aldı. Yaklaşık 2.5 milyar dolarlık bir maliyet olduğu ifade edilmekte. S-400’leri satın aldıktan sonra da ABD’den müthiş bir tepki gördük. Proje ortağı olduğumuz ve 1.4 milyar dolar olarak parasını ödediğimiz, sipariş ettiğimiz ABD üretimi yeni nesil savaş uçakları olan F-35 projesinden çıkartıldık.
İşin özeti, 2019’da aldığımız S-400’lerin bedelini maddi olarak ağır bir şekilde bize ödetiyorlar. Bu husus ülkemizin dış politikada itibarının ne denli zayıfladığının bir ispatıdır.
Bunun da ötesi, ABD eski büyükelçisi Namık TAN dün bir tweet attı. Bu paylaşımında sayın büyükelçi ABD’nin İsveç Nato üyeliği konusunda aldığımız kararı Resmi Gazete’de yayınlamamızı yeterli görmediğini, ıslak imzaları belgelerin kendilerine teslim edilmesine binaen süreci onayladığını ifade etti.
Bu husus, skandalın ne denli büyük olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili yetkilerin bir açıklama yapması gerekmektedir.
—
Dün YSK’da, siyasi partilerin yerel seçimlerde pusulalarda hangi sırada olacaklarına ilişkin bir kura çekimi yapıldı. Ne tesadüftür ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Erdoğan pusulanın ilk sırasında yer aldı. Dün de AKP, pusulanın 1.sırasında yer aldı. CHP ise 18.sırada. Üstelik tüm siyasi partilerin temsilcileri heyetin önünden gelip kura çekimi yaparken AKP temsilcisi arka taraftan gelip kura çekimi yapıyor. Bu kadar da tesadüf olamaz. Ben CHP yetkililerinin yerinde olsaydım bu sürece itiraz eder, hukuki süreci başlatırdım.
—
CHP’nin Ataşehir Belediye başkan adayı belirleme süreciyle ilgili birkaç kelam etmek gerekir. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki “ben adaysam partiliyim, ben aday değilsem istifa ederim” diyenleri bir dakika bir Partide tutmamak gerekir. Partinin de, Parti desteği olmaksızın bu isimlerin hiçbir varlık gösteremeyeceğini bu zihniyetteki adaylara hissettirmesi gerekir.
Mevcut başkan 3 dönemdir başkan, ayrıca eşi de mevcut milletvekili. CHP yönetimi bir değişim kararı aldı ve yeni bir ismi aday olarak gösterdi. Bunun üzerinde mevcut başkan da istifa etti. Bağımsız aday olması durumunda kaç oy alacağını 31 Mart günü göreceğiz.
Bir başka parantezi de Onursal Adıgüzel’e açmak isterim. Onursal bey seçimlerde bilişimlerden sorumlu isimdi. Süreçte de en çok eleştirilenlerin başında geldi. Fakat eleştiri yaparken de hakkaniyetli davranmak lazım.
Bir sistem kuruldu. O sisteme siz verileri hızlı girmez iseniz sistemi kuran yetkilinin bu süreçte ne derece suçu vardır? Sisteme verilerin yavaş girdiğini hep beraber gördük. Yani tüm ihalenin Onursal Adıgüzel’e yıkılması asla doğru değil.
Kanaatimce Onursal Adıgüzel’in aday olmasında hiçbir sorun yoktur. Emeği olan bir Partilidir. Yolu açık olsun.
YORUMLAR