Ne bulduk, söylemedik…
2014 Senesinin Aralık ayında kapılarını ziyaretçilerine aralayan, ancak ‘mozaikleri’ noktasında ciddi’restorasyon’ sorunları ve ‘hataları’ yaşadığı iddia edilen, bu noktada biriken tartışmaları ise Bakanlık nezdinde açılan bir ‘soruşturma’ ile atlatan Hatay Arkeoloji Müzesi’nin Defne ‘battı-çıktı’ çalışmaları sırasında çıkan çok sayıda mozaik buluntusu için neden tek bir kelime dahi etmediğini merak edenler,
‘sorun’ noktasında birikmeye devam ediyor.
‘Ne Müze ne de bu kent kendini yeterince anlatamıyor’ diyenler ve buna örnek olarak da, açıldığı 2014 senesinden bugüne istenen ziyaretçi kalabalığına ulaşamayan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni işaret edenlerin tespitine katılan isimlerden biri, Müze bünyesinde çalışan isimlerden biri olan Konservatör Celal Küçük olmuş, o dönemki ‘restorasyon skandalı’ haberleri ertesinde bizlere yaptığı açıklamasında şu tespiti paylaşmıştı:
“Biz öteden beri, birinci günden beri aynı şeyi söylüyoruz… Müze’yi anlatmamız lazım. Yaptığımız çalışmaları anlatmamız lazım. Yaptığımız her çalışmayı tartışmaya açmamız lazım. Bu tartışma sonunda birileri bizi parçalıyorsa parçalasın, önemli değil. Ama doğruyu buluruz, doğruyu anlatırız. Genel olarak, resmi kurumların şöyle bir tavrı vardır… ‘Basını karıştırmayın!’ Şimdi Tamer Bey’i şahsi olarak davet ediyorum. Ama Tamer Bey’in adı geçtiği zaman herkesin dikenleri yükseliyor… İşte Eyvah Tamer Bey mi geliyor? Ama gelsin… Çünkü o da doğruyu bulmaya çalışıyor, doğruyu yazmaya çalışıyor. Kötü niyetle hiç kimse hiç bir şey yazmaz… O zaman bizim de kendisiyle konuşmamız lazım. Bunu yapmazsak yanlış yaparız. Ama bu, yapılmıyor. Yapılmayınca da birileri kendi içine kapanıyor, kendince doğruyu yapmaya çalışıyor. Aman gazeteci yaklaşmasın, aman millet duymasın… Niye? Çünkü bilim dünyasında şöyle bir şey vardır… İnsan kendi yaptığı şeye güvenmez, güvenmediği için de o şeyi gizler. Ancak biz, yaptığımız işin yüzde yüz arkasındayız. Bu anlamda bu çalışmaları birçok platformda paylaşıyoruz da…”
-PAYLAŞIYOR MUYUZ?-
Defne ilçesinde Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan, ancak Roma dönemi arkeolojik buluntular nedeniyle askıya alınan çalışmalar ertesinde gün yüzüne çıkan, çıktığı andan itibaren de kamuoyunun dikkatinden kaçırılan çok sayıda mozaiğin hikayesi ‘bu söylenenlerin’ gölgesinde nasıl bir ‘giz’ taşıyor olabilir? Hatay Arkeoloji Müzesi bünyesinde ‘mozaik’ başlığında çalışmaya devam eden Konservatör Celal Küçük’ün ‘Yaptığımız işin yüzde yüz arkasındayız… Bu anlamda bu çalışmaları birçok platformda paylaşıyoruz” ifadesine ekli ‘paylaşıyoruz’ eyleminin bu son buluntular kısmından özenle çıkartılmasının sebebi ne olabilir? Asıl olarak da… Ne Müze’nin ne de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün, yaşananların ilk gününden bugüne ‘özenle’ bu işin dışında kalma çabasını nasıl bir mesajla geçiştirmek gerekiyor ?
-SADECE MOZAİKLER Mİ?-
Bu soruya ‘Evet’ demek iyi olurdu, ancak cevabımız ne yazık ki, ‘Hayır’… Çünkü ‘yaşanan’ sessizliğin kurumsal profilinde durmaya devam edenler, Asi Nehri’nin eski Roma Köprüsü noktasında su yüzüne çıkan ve ‘Roma dönemi olduğu iddiasındaki’ bir sütün başlığı için de benzer bir yolu izliyor. Konuşmuyor! Soruları geçiştiriyor! Duymamazlıktan geliyor! Hatta ‘görmüyor, duymuyor, bilmiyor’… ‘Eldeki ile idare edin’ dercesine, herkesin susmasını bekliyor! O zaman, susalım mı? Anadolu’dan dünyaya kaçırılan tarihi ve kültürel eserlerin peşinde binlerce kilometre gidip mahkeme salonlarında Türkiye’nin hakkını sonuna kadar arayan bir Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sahipken, ‘susmak’ bizlere yakışır mı peki? Bu tespiti, en çok da, aslen Hataylı olan ve tam da bu başlıkta biriken sorularımıza cevap vermesini beklediğimiz Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Sayın Hüseyin Yayman ile paylaşalım mı? -Tamer Yazar-