Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

DEHŞETİN DENGESİ, BİLGİNİN TRAJEDİSİ

Radyoaktif enerjiyle maddeyi parçalayan atom bombasının ardından 20.yy sonunda ortaya ikinci bir bombanın hayaleti çıktı. Albert Einstein’ın daha 1950’lerde haber vermiş olduğu bu bomba, enformasyonun interaktifliği aracılığıyla uluslararasındaki barışı parçalama yeteneğine de sahip olan enformasyon bombasıydı. Gerçi, teknolojide hızlanma ilk önce yazılıdan sözlüye, mektup ve kitaptan telefon ve radyoya geçmeyi sağlamıştı. Bugün ise gerçek zamandaki görüntünün anlık niteliği karşısında söz ortadan kalkıyor. Yazılı metinleri okuyamama, yazma becerisine sahip olmama ile birlikte sessiz mikrofonlar, dilsiz telefonlar çağı beliriyor yavaş yavaş. Çok yakında birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz kalmayacak. Her şeyden önce de, dinlemek ya da bir şey söylemek için ne yapmamız gerektiğini bilemeyeceğiz.

 

Paul Virillo, Enformasyon Bombası adlı kitabında, çağımızı çeşitli biçimlere sokmaya çalışan küreselleşmeyi temel alarak, saf teknolojiden tekno- kültüre, daha sonra da totaliter bir tekno-kült’e kayışın trajik yazgısına tanıklık ediyor. Modern bilimin felsefesi temellerinden uzaklaştığını ve farklı yollara saptığını söyleyen yazar, silahlanma yarışına alet olan bilimin bugün artık yalnızca sınır performanslar peşinde koştuğunu, bunu yaparken de, insanlığa faydalı, tutarlı bir şey keşfetme çabasını da bir kenara bıraktığını belirtiyor. Çünkü ona göre modern bilim giderek tekno – bilim haline dönüşüyor. Böylece bilim, kendi çöküşünü hazırlarken bir yozlaşmaya doğru da sürükleniyor; kendi sözde gelişmelerinin aşırılığı içinde kayboluyor ve artık kaydedilen ilerlemenin azlığı ya da çokluğu ile değil, yol açtığı teknik facialarla anılıyor. Yazar, bu durumu “aşırılık bilimi” olarak niteliyor. Ve bunun her tür bilimin tamamen ortadan kalkması gibi, hesaplanmayacak kadar büyük bir risk aldığını, tüm nesnel gerçekliği reddeden, ansiklopedik değil, sibernatik bir bilgi türü ortaya çıktığını iddia ediyor.

 

Paul Virillo, bugün hiç durmadan yinelenen küreselleşme teriminin altında nelerin yattığını araştırıyor. Yaşadığımız yüzyılın, iddia edilenin aksine “imgenin” yüzyılı değil optiğin, özellikle de optik yanılsamanın yüzyılı olduğunu ortaya koyuyor. Ona göre, dalgaların sınır-hızlarının kullanılması sayesinde canlı yayının, “doğrudan”ın belirişi, bildiğimiz televizyonu uzaktan görmeyi bir büyük gezegen optiği haline getirmiştir. Yerelliği dışlayan küreselleşme ise, yalnızca “ulusal” değil, “toplumsal” kimliğin de doğasını etkilemekte, ulus devletten çok kentin kendisini ve ulusların jeopolitikasını sorgulamakta. Bunun sonucunda bilgisayar ekranı nihai bir pencere haline getirilmiştir. Ancak bu pencere çeşitli verileri almaya değil küreselleşmenin ufkunu seyretmeye, küreselleşmenin giderek hızlanan sanallaşmasının mekânını seyretmeye yarar bir haldedir. Klasik afişlemelerle, radyo ve televizyon programlarının akışı içinde verilen reklamlarla yetinmeyen küresel reklamcılık bu arada birer tele aktör ve tele müşteri haline gelen televizyon izleyicilerine kendi “ortam”ını dayatmak istemekte. Hiçbir şey gerçekleşmemekte, her şey geçmektedir. Elektronik optik bugün küreselleşen bir öngörünün “arama motoru” halindedir. Bugün iki dünyanın iki ucunda, gezegenin gizli yüzünde olup bitenleri görmek söz konusudur. Bu nedenle multimedyanın “yapay ufku” olmadan küreselleşmenin elektronik havası içinde seyahat mümkün değildir. Geçmişte bir araya getiren ve yakınlaştıran şeylerin yerini bugün uzaklaştırılan, dışlayan, reddeden, bölen almıştır.

 

Amerikan reklamcılarının planına göre dünyanın bütün büyük şehirleri birkaç saat içinde aynı afişle baştan aşağı donatılacaktır. Böylece şu zavallı dünyada yaşayan bütün şehirliler kendi isteklerine rağmen, kendilerine sunulan değil dayatılan şeyi görmek zorunda kalacaklardır. Oysa bu, enformasyon tekniklerinin ve her tür detayının aşırı derecede teşhir edilişinin insafına bırakılmış, yabancı ve edepsiz hale getirilmiş bir dünyanın içeriden sömürgeleştirilmesi demektir. Yalana karşı yalan, yanılsamaya karşı yanılsama, motora karşı motor çözümünü benimsemiş olan ABD’nin açlığı, arazi açlığı değil, güzergâh açlığıdır. Hareket oburluğunun ortaya konmasıdır. Amerikalı olmayı sürdürmek için hareket etmeyi sürdürmek gerekir.

 

Paul Virilio bu nokta da  ilginç düşünceler öne sürüyor: Ulaşımı ve haberleşmenin hızlanması dağınık insan topluluklarına hükmedecek. Masum bilim kalmayacak. Küreselleşmenin yol açtığı zararlar bir zincirleme reaksiyonuna dönüşecek. Dünyanın sonu su baskınlarıyla değil, ses ve görüntü dalgalarıyla gelecek. Bilim maceracılık batağına saplanacak. Sözde bireycilik, liberal hedonizm artık yalnızca canını sevenin kaçması gerektiği anlamına gelecek. Siberoptik hem Avrupa modernitesinin yarattığı eski estetiği, hem de Batı demokrasilerinin etiğini parçalayacak. Teknolojik gelişmeler, sahte gündüz ile yapay bir güneşi beraberinde getirecek ve bu, yeni bir çağ açan bir acil durum aydınlatması olacak… Paul Virilio, dünyanın Amerikalılaştırılmasına karşı çıkıyor. Başkan Clinton’ın zamanında söylediği “iç politika ile dış politika arasında bir fark yok” sözlerini küresel hale gelen bir gücün meta- siyasal boyutunu ortaya koyan sözler olarak değerlendiriyor ve Amerika’nın geri dönüşsüzlüğün, tek yönlülüğün ülkesi; özgürlük, ilerleme ve modernlik fikirlerine bağlı bitişsiz bir yarışın tekinsiz bir karışımı olduğunu vurguluyor. Ancak bununla da yetinmiyor, dönüp dolaşıp, küreselleşme olgusuna geri dönüyor ve sonuç olarak “Küreselleşme tarihin hızlanmasının tamamlanması değil sonlanmasıdır, dünyanın sunduğu imkânlar alanının kapanmasıdır.” diyor.

 

“Enformasyon Bombası” adlı kitap, dehşet dengesi yaratma yolunda bütün gezegenimizi saran ölümcül bir yarışı, bilginin trajedisini, şaşırtan gözlemler ve araştırmalarla dile getiren, ufuk açan bir çalışma.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER