Netflix’te “Kuvvetli bir alkış” dizisi yayına girdiğinde Porto’daydım ve Türkiye’ye dönmek için bavullarımı toplamaya çalışıyordum. “Bir Başkadır”ı öylesine sevmiş ve yaratıcılarından daha cansiperane sosyal medyalarda savunmuştum ki kısıtlı zamanıma rağmen ekran karşısına geçtim ve izlemeye başladım. İlk bölüm biraz şaşırdım ama senarist içgüdülerimle “eyvah” da dedim. Çok büyük bir araba hızla uçuruma doğru gidiyordu. Yuvarlanıp tuz buz olması üçüncü bölüme kalmadı. Önce izleği kaybettim, yani bildiğiniz anlamamaya başladım olan biteni. Sonra dikkatimi ve sonunda izlemeyi bıraktım. Dolayısıyla bu bir dizi eleştirisi değil, sadece içimden büyük harflerle geçen bir cümleden bahsetmek istiyorum size “kendimizi kandırıyoruz biz” dedim. Bu cümle yanıp sönen neon ışıklarıyla içimden birkaç kez geçti. Bir umut arıyoruz, tutunacak bir dal, bir içerik, bir yönetmen, bir şey işte. O olmuyor, gelmiyor.
Çağan Irmak’ı övmelere doyamazdık ilk çıktığına, “Asmalı konak iyi ama yönetmene dikkat edin” derdik, sonra ne oldu o çocuğa? Nasıl bir soap operaya dönüştü? Yavuz Turgul gözlerimizin önünde nasıl bitti? Bunu kim nasıl başarıyor?
Rakel Dink’den uyarlayarak: Bir yetenekten vasat yaratan karanlığı sorgulamalıyız artık. Belki de artık umut etmemeyi öğrenmeliyiz. Esra Yalazan’ın, Türkçenin yaşayan en iyi temsilcilerinden birinin konuyla ilgili Artı Gerçek’teki yazısını mutlaka okuyun: “Umut, umutsuzluğu göze alabilenler için var” diyor.
Ama bu da bir umut değil mi Esra Yalazan?
Gene de değerli.
Umut etmemeyi artık gerçekten düşünmeliyiz.
Yazının başında neden Porto’da bavul topladığımdan bahsettim biliyor musunuz? Çünkü zamanımız yok. Netflix şu an en büyük sahne. Birçok senarist arkadaşımız bu fırsatı bulamadan emekli olacak. Biraz daha özenli olmak, 3 kere değil 5 kere düşünmek gerekmez mi? Berkun Oya, tanışmıyoruz ama sevgili kardeşim, “Bir Başkadır”da nerdeyse bir dil önerisi getirmişken, 10-15 sene öncenin absürdüne, dar alandan alkış talep eden içi boş biçimsel atraksiyonlara dönmen nasıl bir stratejik hatadır? Oraya niye döndük?
Ve senin buna hiç mi hiç ihtiyacın yoktu.
Kelebekler filminin yaptığı gibi, “Bir Başkadır”ın birkaç sene önce cesaretle yaptığı gibi, yüzünü toplumun gerçeklerine dönen, ironiyi gerçekten ve acıdan çıkaran, cesur, pratik, sert, yeni bir sinemaya ihtiyacımız var. Ve yaşıtım X ve Y kuşağına sesleniyorum: Bunu bizim kuşağımız başaramazsa bir sonraki kuşak kolaylıkla başaracak.
Dolayısıyla seçim bizim.
YORUMLAR