Onlarca yıldır süren aydın, eğitimli insan düşmanlığı nedir? Artık gerçekten gına geldi. Bu gerçeği ağızlarıyla da itiraf ederler zaman zaman. Matah, övünülesi bir işmiş gibi. Günümüzün profesörlerinin bile çapını öğrendik. Ne yazık durum bu.
Sonu gelmeyen saldırıların yenisi Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’ne yapılan. Göztepe yerleşkesindeki 60 yıllık eğitim süreci sonlandırılıyor. Yöntemini ise saraylının adını taşıyan Külliye Maltepe Yerleşkesine taşımak biçiminde belirlemişler. Açıklamak, öğretim üyelerinin, öğrencilerin görüşünü almak yok. Kesinlikle ve her uygulamada olduğu gibi. Hani bu tayfanın dilinden “vesayet” eksik olmazdı?.. Ne oldu? Bundan ve benzerlerinden âlâ vesayet mi olur? Sansür bunlarda, basına, üniversiteye talimat, buyruk bunlarda, her yerde “akredite” zorunluluğu bunlarda. Yine “Tek parti…” diye başlayan nidalar bunlarda. Gerçekten bu eziyet bitmeli. Demokrasiyle, şunla bunla, cafcaflı sözlerle ilgisi yok.
Bu uygulamalar aynı zamanda çok tanıdık. Köy enstitüleri böyle kapatıldı; önce içi, programı, adı değiştirip boşaltılarak. Öğretmen okullarıyla da yetinmediler, onları da kapattılar, pedagojik “formasyon”u kaldırdılar. Her türden zebaninin ders vermesini sağladılar. Sınıf ortasında orijinal mezar yapımına kadar geldik. Bu arada Astronot Alper’i unutmamalı.
Ankara’daki Milli Kütüphane bile gizli-açık saraya taşındı. Düşünebiliyor musunuz, araştırmacı saraya gidip araştırma yapacak! Tüm kepazeliklerine karşın gündemlerinden hiç şaşmıyor, saldırılarından geri durmuyorlar.
Karşı duruş başlatan aydınlar bildirilerinde şöyle seslenmekteler:
“Göztepe yerleşkesinde, eğitim sürecini 1965 yılında başlatan Atatürk Eğitim Fakültesi bu alandan çıkarılıyor.
Yerleşke içinde en özgün mimari yapıya sahip, tarihsel sürecin başlangıcı olan Atatürk Eğitim Fakültesi bu alandan çıkarılamaz. Özellikle Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü binaları başka amaçla kullanılamaz ya da yıkılamaz. Yeni yerleşke bu imkânları Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü için karşılayamaz.
Sanat eğitimi kendi sürecini kesintilerle sürdüremez, içinde bulunduğu mekânla ilişki içerisinde bir bellek üzerinde gelişimini sürdürür. Bu mekânlar içlerinde işlenen sosyal kodlar, yaşanmışlıklar, biriken anılar, tarihi olaylar, mutluluklar, üzüntüler ve direnişlerle bellek mekânlara dönüşür ve kentin belleğine kolektif bir biçimde eklemlenirler. Bu mekânlardaki anılar kodlanır, saklanır ve gerektiğinde yeniden deneyimlenmek üzere ortaya çıkar. “Bellek Mekânlar” bütünüyle kamuya aittir. “Yer” ile ilişki, kolektif hafızanın izi olarak içlerinde taşıdıkları özgül bilgi ve eylem alanı, sanatçılar ve sanat öğrencileri için hala güçlü bir aktarım alanı olarak belirmektedir.
‘Yer-Mekan’ olarak Türkiye’de ilk ve tek örnek olan Atatürk Eğitim Fakültesi taşınmamalı.”
Yaşamsal önemdeki kuşaklararası bağ, anlamlı bellek, anlam sağlığı koparılamaz.
YORUMLAR