Bugün, Türk şiirinin ve dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Nazım Hikmet Ran’ın 61. ölüm yıldönümü. Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında Moskova’da hayata gözlerini yumduğunda ardında yalnızca şiirler, oyunlar ve romanlar değil, aynı zamanda fikirleri uğruna büyük bedeller ödeyen bir mücadele öyküsü bıraktı.
Nazım Hikmet, 1902 yılında Selanik’te doğdu. Şiire ve edebiyata olan ilgisi genç yaşlarda başladı ve ilk şiirlerini daha öğrenciyken yazdı. Ancak, onun hayatını ve edebi kariyerini belirleyen en önemli unsur, siyasi görüşleri ve bu görüşler uğruna verdiği mücadele oldu. Nazım Hikmet, sosyalist kimliği nedeniyle defalarca hapse girdi, işkence gördü ve sonunda 1951 yılında vatandaşlıktan çıkarılarak Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Yurt dışında geçirdiği yıllar boyunca Nazım Hikmet, Türkiye ve dünya halklarına seslenmeyi sürdürdü. Şiirlerinde barış, özgürlük, kardeşlik ve adalet gibi evrensel temaları işledi. “Kuvâyi Milliye Destanı”, “Memleketimden İnsan Manzaraları” gibi eserleri, onun hem sanatsal dehasını hem de toplumsal duyarlılığını ortaya koyar. Şiirleri birçok dile çevrildi ve dünya genelinde geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.
Nazım Hikmet’in yaşamı, edebiyat ve siyaset dünyasında derin izler bıraktı. 1963 yılında Moskova’da hayatını kaybeden büyük şair, vasiyetinde belirttiği gibi Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülemedi; ancak 2009 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı iade edildi ve eserleri bugün de büyük bir ilgi ve hayranlıkla okunuyor.
Bugün, Nazım Hikmet’in 61. ölüm yıldönümünde, onun şiirlerini yeniden hatırlamak, okuduğumuz her dizede onun sesini duymak, bize bıraktığı mirası ve değerleri yeniden gözden geçirmek için bir fırsat. Nazım Hikmet’in dediği gibi:
> Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
> ve bir orman gibi kardeşçesine,
> bu hasret bizim.
Nazım Hikmet’i sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. Onun kalemiyle direnen, yazdıklarıyla dünyaya ışık tutan bir şair olarak anısını yaşatmaya devam edeceğiz. – Duygu Ertaş-