Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Atıcı: “Türkiye’yi Ortaçağ’a döndürmek olanaklı değildir…”

Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı: “Türkiye’yi Ortaçağ’a döndürmek olanaklı değildir…”

Köy Enstitüleri ve Çağdaş

 Söyleşi: Orhan Tüleylioğlu

Öğretmenlik mesleğiyle ilgili bir dizi değişikliğin yer aldığı Öğretmenlik Meslek Kanunu tepkilerin odağında. Öğretmenler, öğretmen sendikaları ayakta…  Peki, Öğretmenlik Meslek Kanunu nedir? Ne getirecek, ne götürecek? Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Sayın Erdal Atıcı, son zamanlarda eğitim alanında neler oluyor?

Gerçekten de Yusuf Tekin’in Milli Eğitim Bakanı olmasından sonra eğitim alanında çok büyük değişimler meydana gelmeye başladı. Özellikle yerel seçimlerde büyük oy kaybeden ve iktidarı sarsılan AKP’nin Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yangından mal kaçırırcasına art arda kanun ve yönetmelikler getirip, bir oldubittiyle kamuoyuna kabul ettirmeye çalışıyor…

Biliyorsunuz Yusuf Tekin bir dönemin Talim Terbiye Kurulu Başkanıydı ve onun başkanlığı döneminde tarikatlar Milli Eğitim Bakanlığında cirit atmaya başladı. Sonra Bakan olduktan sonra TBMM’de Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi görüşülürken, muhalefet ÇEDES Projesini tarikatlarla yürüttüğünü söyleyerek eleştiride bulununca, Bakan TBMM kürsüsünden “O sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz” diyerek tarikatları sivil toplum kuruluşları olarak niteledi.

Bu tartışma günlerce sürdü. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre tarikatlar yasaklanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunda “Türkiye Cumhuriyeti’nin şeyhler, dervişler, meczuplar memleketi” olamayacağı bizzat Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından açıkça belirtilmişti. Bakan Bey ise, açık açık dedi ki, ben tarikatlarla işbirliği yapmaya devam edeceğim…

  

            Sayın Atıcı, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için sırasıyla gidelim, bu ÇEDES Projesi nedir?

Bu bir proje, adı son derece de masum bir proje (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum.) Ama hiç de masum bir proje değil! Çünkü Değerler denilince AKP’nin aklına yalnızca dini değerler geliyor. Proje Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülüyor. Proje gereği okullara din görevlisi, imam, vaiz v.b gibi hiç pedagojik eğitim almamış, çocuk psikolojisinden anlamayan, yaklaşımları eğitimci olmayan kişiler girmeye başladı. Okullarda din ve ahlak bilgisi öğretmenleri olmasına rağmen…

Öğretmenlere güvenmiyorlar bu kesin! Zaten Bakan Bey bunu ağzından kaçırdı. “Onlarla protokol imzalamayalım da çocuklar dağa mı çıksınlar.” dedi. Bu neredeyse sayıları 1 milyon iki yüz bine varan öğretmene de büyük bir saygısızlık… Bakan Bey sonradan özür diledi mi, bilmiyorum…

ÇEDES Projesi uygulanmaya başladı da ne oldu? Kimi okullarda sınıfa mezar maketleri taşındı ve çocuklara yas ettirildi. Kimi sınıflara Kabe taşındı tavaf ettirildi. Kimi okullarda şeytan taşlatıldı. Kimi sınıflar, cami temizlemeye, kimi sınıflar mezarlık ziyaretine götürüldü. Eğitimle, değerle hiç ilgisi olmayan olaylar basına yansımaya başladı. Dahası da gelecek gibi görünüyor.

ÇEDES Projesi Laikliğe aykırı bir uygulamadır, ne değerlerle ne de bilimsel eğitimle ilgisi vardır.

 Arkasından Müfredat tartışmaları başladı…

Evet, hem ne tartışmalar… Türkiye’de her kesimi ilgilendiren, daha doğrusu geleceğimizi direk olarak etkileyecek, bir müfredat programı hazırlanıyor… Hem de en son 2018’de değişmesine karşın… Kimseye sorulmuyor! Eğitim sendikaların haberi yok, öğretmenlerin haberi yok, eğitime taraf kurum ve kuruluşların haber yok! Kimin haberi var, Bakan Beyin “Sivil Toplum Örgütleri”nin. Örneğin “Maarif Platformu”nun yandaş Sendikalarının ve yandaş bilim insanlarının…

Bu “MAARİF PLATFORMU” çalışmalarından biraz söz etmek gerekiyor. Bu platform, İslami Eğitimin nasıl olacağı konusunda raporlar hazırlayıp kamuoyuna açıklıyor. Onların hazırladığı raporlar bir süre sonra kamuoyunda tartışılmaya başlanıyor.

Yeni Müfredatın tamamı incelendiğinde bilimsellikten hurafeye, özgür vatandaştan kulluğa yönelik dönüşüm amaçladığı görülmektedir. Müfredatı hazırlayanlar, öğrencilerin yükünü hafifletiyoruz, diyerek “kafalarının ardındaki” gizli düşünceyi açıkça uygulamaya yönelmişlerdir.

Cumhuriyetin “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni nesiller” yetiştirme idealinden, bakanın “aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi nesiller” yetiştirmek istiyoruz diyerek açıkladığı ideale geçmek için yazılan yeni müfredat, aynı zamanda çağdaş eğitimin yerine, hurafe eğitimine geçişi sağlamaya yönelik bir hamledir…

 Daha kamuoyunda “Müfredat” tartışmaları sona ermeden bu kez yeni bir kanun tasarısı TBMM’de görüşülmeye başladı. Bu yeni Öğretmenlik Mesleği Kanunu hakkında neler söyleyeceksiniz?

Türkiye’nin çok büyük sorunları var. Eğitim alanında daha büyük sorunlarla karşı karşıyayız… Yurttaşlarımız, bu sorunların çözülmesini beklerken, onlar kendilerine koşulsuz itaat edecek, sormayacak, sorgulamayacak, araştırmayacak, okumayacak yeni kuşaklar ve onları yetiştirecek partizan öğretmenleri yetiştirme telaşındalar…

Eğitimle ilgili yaşamsal konularda her zaman olduğu gibi kanun hazırlanıyor, ama muhalefet partilerinin, öğretmenlerin, öğretmenleri temsil eden sendikaların, eğitime taraf olan kurum ve kuruluşların haberi yok!

Peşinen söyleyelim; yeni ÖMK’ya bakınca öğretmeni mağdur edecek birçok madde var, ama şiddet konusu hariç öğretmenin özlük haklarını koruyacak, öğretmeni toplum içinde saygınlaştıracak hiçbir yasa maddesi yok…

TBMM’ne getirilen yeni ÖMK, yeni müfredat, ÇEDES ve Diyanet ile imzalanan protokollerle gericileştirilen ve piyasacılaştırılan eğitim sisteminin öğretmenlerini yetiştirmek, görev yapan mevcut öğretmenleri de “hizaya getirmek” için hazırlanmış…

Peki, ÖMK’nın maddeleri içinde sizin en çok karşı çıktığınız maddeler hangileri?

Örneğin: Madde 24: b …Bakanlıkça onaylanan öğretim programının belirlediği amaç ve hedeflere aykırı faaliyet ve uygulamalar yapanlara aylıktan kesme, cezası verilir.” denilmektedir. Bu maddeyle öğretmenlere aba altından sopa gösterilmektedir. Özellikle yürürlüğe giren yeni müfredata, ÇEDES uygulamalarına karşı çıkan, bilimsel, laik, parasız, karma eğitimi savunan öğretmenlerin cezalandıracakları ifade edilmektedir. Nitekim Mersin’de öğrencilerini ÇEDES projesi çalışmasına göndermedikleri gerekçesiyle iki öğretmene soruşturma açılmıştır.

Yine, yasaya; öğretmenliğe son verilme nedeni olarak birtakım suçlar sıralanmış, bunlar arasında “Hayasızca hareketler” “Müstehcenlik” gibi muğlak suç kavramları konulmuştur. (Madde: 25 (1) Hayâsızca hareketler nedir, belli değildir. Bu madde kısa zamanda, isteyenin istediği şekilde suç yaratacağı bir madde olacaktır.

Yasada aylardır, hak ve hukuk mücadelesi veren özel okullarda çalışan öğretmenlerle ilgili hiçbir düzenleme yok. Özel okulda görev yapan öğretmenlerin hak ve hukuku patronların insafına bırakılmış…

“Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersizliği tespit edilen kadrolu öğretmenler, Akademi tarafından eğitime alınır.” Madde 34- (1) Bu madde idarenin keyfi tutumuna çok elverişli bir maddedir. Okullarda yöneticiyle ters düşecek öğretmenlere bu madde uygulanmaya çalışılacaktır. Öğretmeni iş güvencesizliğe mahkûm edecek bu maddeyle öğretmen şamar oğlan yapılmak istenmektedir.

Son olarak Sayın Atıcı bu durumu öğretmenler kabullenir mi?

Laik, bilimsel, çağdaş ve ulusal eğitimden yana olan: Eğitim Sendikaları ve eğitime taraf kurum ve kuruluşların tamamı hem müfredata hem de ÖMK’ya karşı çıktılar, çeşitli eylemler yaptılar.

Yazıldı çizildi. Ben öğretmenlerin boyun eğmeyeceği kanısındayım. Baskı ne kadar artarsa artsın, bilim kazanacaktır. Laiklik kazanacaktır. Çağdaş eğitim kazanacaktır. Türkiye’yi Ortaçağ’a döndürmek olanaklı değildir…